Öcalan’ın son açıklamalarından, kendisinin devletle yürüttüğü görüşmelerden hayli memnun ve umutlu olduğu, bunu gölgeleyecek, riske atacak herhangi bir gelişmenin önün almak için elinden geleni yapacağı sonucunu çıkarabiliriz.
Bu bağlamda son tartışmalar üzerine hükümetin TSK’nın yazılı açıklamasına karşı çıkmaması, hatta neredeyse onun kadar sert tepkiler vermesi Öcalan’ı endişelendirmişe benziyor. Bu nedenle, başta da söylediğimiz gibi, “çiftdillilik” ve “demokratik özerklik” konularının, devlet aygıtını ve buna bağlı olarak Türk kamuoyunu provoke etmeyecek ölçüde sakin bir şekilde ve alt düzeyde ele alınması için Kürt hareketi nezdinde gerekli girişimleri başlatmış olduğunu görüyoruz.
Onun bu şekilde frene basması hükümetin çok ama çok işine gelecektir. Çünkü son tartışmalar sürecinde çok iyi gözlemlediğimiz gibi iktidar partisi, bugünün şartlarında “çiftdillilik” gibi hayati bir tartışmanın başlamış olmasından son derece rahatsızdı. Bu konuda elinden “kıpkırmızı çizgiler” çizmekten fazla bir şey gelmiyordu. Şimdi Öcalan’ın açıklamalarıyla bu tartışmanın genel seçimler sonrasına ötelenmiş olduğunu düşünüp belli bir rahatlama içine girebilirler, fakat yine de hiç belli olmaz diyelim. Bir bakarsınız Öcalan bir başka avukat görüşmesinde BDP’lileri “demokratik özerklik” konusunda yeterince ısrarlı olmadıkları için yerin dibine batırır.
Sözün özü: İnisiyatif büyük ölçüde Öcalan’da olduğu ve kendisi de bunun farkında olduğu için her türlü sürprize hazır olmak gerekir. Ruşen Çakır-Vatan