İşte o yazı....
Hizbullah ve PKK'da yeni dönem
Hizbullah'ın yeni stratejisiyle ilgili sinyaller geldi. Hizbullah Basın Bürosu'ndan iki gün önce yapılan açıklama önemli kriptolar taşıyor.
Açıklamada öne çıkan hususlar şunlar:
- PKK ve Hizbullah arasında hâlâ 'resmi' bir ateşkes yok.
- Hizbullah, PKK'yla ateşkes, çatışmasızlık ortamı ve bazı konular için alternatiflere açık.
- Hizbullah, "haksız bir saldırıya uğramadıkça" ve "bıçak kemiğe dayanmadıkça" PKK'ya saldırmayacak.
- PKK-Hizbullah çatışmasından Kürtler zarar görüyor, devlet ve derin unsurlar faydalanıyor.
Görülen o ki Hizbullah terör örgütü, öncelikle PKK'yla hâlâ resmen bitmemiş olan çatışma durumunu netliğe kavuşturmak istiyor. Yeni süreçte silahlı faaliyet yürütmeyi istemiyor.
Legal alana çekilip sivil ve siyasal kimlik kazanmak istiyor.
Kürt sorunuyla ilgili tavrını da basın açıklamasındaki "bazı konular" içine dercetmiş.
Ama Hizbullah'ın legal bir oluşum haline gelmesi noktasında kuşkusuz PKK'nın tavrı etkili olacak.
KCK, 'egemen tavrını' Hizbullah'a dayatacak mı? Kritik eşik burasıdır.
Hatırlanacağı üzere PKK-Hizbullah çatışması; PKK'nın Kürtler arasında ciddi bir tabana sahip Hizbullah kitlesini sindirmek için Hizbullah İlim Grubu'nun önemli simalarına silahlı saldırılar düzenlemesiyle başlamıştı.
PKK ile Hizbullah arasındaki son durum, 1990'ların başında PKK'nın Hizbullah'a saldırmadan önceki zemine benzemektedir.
Ama konuya iki terör örgütünün etkinliği ve askeri potansiyeli olarak bakıldığında; mevcut şartların 1990'lı yıllara nazaran Hizbullah'ın oldukça aleyhine olduğu açıktır.
Türkiye genelinde Hizbullah'a yönelik operasyonlar devam etmektedir.
Kırsalda silahlı kadroları bulunmayan terör örgütlerinin etkinlik ve nüfuz kazanabilmesi mümkün değildir.
Marksist paradigmalı PKK'nın ve siyasal gölgesi BDP'nin Kürt kitlesinin dörtte birinden fazlasını temsil edemediği, seçimlerin ve istatistiklerin göstergesi.
Kürt kitlesinin büyük çoğunluğunun dini hassasiyet taşıdığı da bilinen bir gerçek.
Bu donelere karşılık Öcalan'ın İslam dini hakkındaki hezeyanları da kendi kitaplarında oldukça belirgindir.
Özellikle "Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği" adlı kitabında Öcalan, İslam hakkında PKK'nın resmi görüşünü açıklamıştır:
"...Binlerce yıl öncesinin gelişmemiş bilim ve tekniğin ürünü olan, en büyük kutsallık olarak ve anlamını da hiç bilmeden tapınış konusu yapmak, herhalde en büyük toplumsal ve bireysel hastalıktır..."
"...İslam dini ve milliyetçilik Araplar, Farslar ve Türkler'i milliyet ve ulus olarak güçlendirip devletleştirirken, Kürtler'in asimilasyonunda ve ezilmelerinde temel rol oynamıştır."
"...Hz. Muhammed'in kişiliği, özce dile getirilen dönem koşullarının etkisi altında oldukça çelişkili bir gelişim göstermektedir."
"Hatice olmadan Hz. Muhammed'in peygamberleşmesi mümkün görülmemektedir."
"...Öyle sevgili kulun cennete gitmesi gibi kavramlar, işin fantezi kısmıdır, edebi kısmıdır."
"İslamiyet bir Türk şovenizmidir!"
"İslamiyet sosyal sınıfların ayrışmasını engellemek için kullanılıyor!"
"Kürtler İslamlaştıkça Kürtlüklerini unutuyorlar!"
"Kürt din adamları Kürtlüğe ihanet ediyor!"
"İslam, Kürtlüğe ihanet ediyor!"
"Camiler ve benzeri yerler o yörenin bilim sanat merkezleri rolünü oynayabilmeli ve soylu tiyatro eserleri oynatmalıdır. Unutmamak gerekir ki namazın kendisinde ilk drama oyunlarının daha sonraki biçimidir. Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur."
Öcalan'ın bu fantezileri PKK'nın zafiyeti, Hizbullah'ın da avantajı durumundadır.
Böyle bir PKK'nın silahsız propagandayla geniş Kürt kitlelerini cezbedebilmesi mümkün değil.
Vahşi imajını tamir ederek sivilleşmiş ve legal bir Hizbullah, PKK'yla dindar Kürt kitleleri arasında ciddi bir fay hattı oluşturacaktır. Bu ise tabanını genişletmek isteyen PKK için aşılmaz bir set olacaktır.
PKK bu seti 1990'ların başındaki gibi silahla aşmaya yeltenirse, Hizbullah'la yeni çatışma sürecini tetikleyecek gibi görünüyor.
Gültekin AVCI - BUGÜN