Öfke bir ahlak kavramı. Arapçası “gazab”. Gazap, intikam duygusuyla kalbin coşması. Öfke, insani bir durum. İslam öfkesiz insan istemiyor. Ama öfkesini kontrollü bir şekilde nereye ve nasıl kullanması gereken bir insan istiyor. Öfke, kontrol edilmediği ya da iyi yönetilmediği takdirde insanın başına birçok belaların gelmesine davetiye çıkarır. Bundan dolayı Hz. Peygamber (a.s): “Öfkeden sakının. Çünkü o, âdemoğlunun kalbinde tutuşturulan bir kordur. Hiç görmediniz mi öfkelendiğinde bir kimsenin boynundaki şahdamarlarının nasıl şiştiğini ve gözlerindeki o kırmızılığı?” buyurmuşlardır.
Öfkesine yenik düşen insan, en ufak bir kızgınlık halinde iradesini kaybedip, kontrolsüz bir ihtirasla öfkesine kapılıp sonucu düşünmeden hemen körü körüne ileri atılır. Ateşli ve sabırsızdır öfkeli insan. Öfke kuvvetinde insanlar üç kısma ayrılırlar:
Öfke kuvvetinin tamamen kaybolduğu insanlar: Böyle bir kimseye hamiyetsiz insan denilir. Bundan dolayı İmam-ı Şafii, yerine göre kontrollü bir şekilde öfkelenmeyi gerektiren hallerde kızmayan kimseleri merkebe benzetir. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, mü’minleri : “inkârcılara karşı sert, birbirlerine karşı merhametlidirler” (Fetih 29) şeklinde vasfeder. Hukukun gasp edildiği bir ortamda hukukunu savunamayacak şekilde halim olmak da doğru değildir.
Öfkede aşırılıklara varmak: Bu durumda olan insanlar, din, itaat ve aklın hâkimiyetinden tamamen çıkarlar. En ufak bir şeye sinirlenerek ateş gibi parlarlar. Bu dereceye düşen bir insanda; ne akıl kalır, ne irade. Bu insan hislerine yenik düştüğü için, aklına mukayyet de olamaz. Öfke ile kalkan, zararla oturur. Son pişmanlık da fayda vermez. Bu sebeple Araplar bu tip insanlara: “Öfkelenme, hilim efendilerin söylemidir” derler. Çünkü hilim, yersiz öfkesini dizginleyen insanın ahlakıdır.
Öfkede itidali koruyan insanlar: Öfkesini iyi yönetebilme ahlakı, mu’tedil ümmet olmanın bir gereğidir. Nefsini denetim altına alır, ihtiraslarına hâkim olur, böyle bir kişi. Burada öfkeye vakar eşlik eder.
Her tarafta öfke kol geziyor?
Trafiğe çıkıyorsunuz, sağınızdaki levhalarda en fazla 70’le gidilebilir yazıyor. Siz öyle gidiyorsunuz, peşinizden gelen kimse korna çalıyor. Ya da daha henüz kırmızı ışık sönmeden sizi harekete zorluyorlar. Bazen de önünüze arabayı kırıyor, size sataşmaya çalışıyorlar. Trafikte meydana gelen kazaların çoğu bu sebeple meydana gelmektedir. Ne yazık ki trafik tartışmaları can kayıplarını da beraberinde getirebiliyor.
Ailede öfke kol geziyor. Anne çocuğunu, çocuklar annesini öldürüyor. Bu korkunç bir şey.
Ailede kadın, kocası tarafından psikolojik şiddetin de ötesine geçerek fiziksel şiddet görüyor. Hergün bu toplumda görülen şiddet neticesinde bir kadın ölüyor. Gazetelerin üçüncü sayfası bu haberlerle dolu. Kâtile, pişman mısın diye sorulduğunda, kimileri öfkeme yenik düştüm pişmanım derken, bazıları da yaptığı işin kahramanlık olduğunu beden diliyle ortaya koyuyor.
Televizyonlarda öfkeyi artıracak filimler kol geziyor. Tartışma programlarında öfke dili egemen. Bu dil ister istemez, toplumda yankı, taraftar buluyor.
Futbol maçları, centilmenlikten uzaklaşıyor, öfkeleri büyültmeye vesile oluyor.
Ülkemizde toplumsal barışı bozmak isteyen kimi marjinal gruplar öfke ile yatıp öfke ile kalkıyor. Kamu mallarına inanılmaz derecede zarar veriyor.
Dünyada meydana gelen olaylar karşısında tavır takınması gereken uluslar arası kurumlar görevini yapmadığı için halklarda öfke birikiyor. Bu tip birikimler, değişik aşırı akımların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor.
Bugün sadece Müslümanların değil, bütün bir insanlığın yeni bir ahlaki bakış açısına ihtiyacı var. Bilim ve teknolojide ilerlemeler var ama yüksek insani değerler alanında aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Modern uygarlık, insanlığın deruni ve ahlaki sorunlarıyla ilgilenmeyen bir dünya anlayışı oluşturmuştur.