Yani Akit Yazarı, bugün köşesinde öğrenci andı ile başlayıp 10 Kasım'da devam eden gelişmelerle ilgili bir yazı kaleme aldı İşte Karahasanoğlu'nun "Öğrenci andına razı mı olsak, acaba?" başlıklı yazısı
Öğrenci Andı” ile başlayan tartışma..
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve hemen ardından 10 Kasım ile birlikte, zirve yaptı..
Biz, “Öğrenci Andı”nı okuma ile ilgili Danıştay’ın verdiği karara yönelik itirazlarımızı dillendirmeye çalışırken..
Öğrenci Andı’nı bize okutturmaya çalışanlar, öyle bir liste ile karşımıza çıktılar ki..
Hani düşünmüyor değilim, “Biz Öğrenci Andı’nı okumayı kabul etsek de, şu listedekilerden kurtulsak, daha mantıklı değil mi?”
Nedir beni bu düşünceye mecbur bırakan, önümüze konulmuş listedeki talimatlar?..
Emekli orgenerallerden Tuncer Kılınç dillendirdi: “Ezan Türkçe okunmalı!”
Sonrasında CHP milletvekili Öztürk Yılmaz devam ettirdi: “Türkiye’de, ezan Türkçe okunur!”
Demek ki, olay “Öğrenci Andı”nı okumakla bitmeyecekmiş..
Bir de listede, “ezanın Türkçe okunması var”mış..
Bitti mi listedeki talimatlar?
Bitmez..
Aile Bakanı’nın, gayrı ahlaki yaşantı içindeki bir oyuncu ile şarkıcı arasındaki tartışma sonrasında, şarkıcı bayana geçmiş olsun telefonu açmasına itiraz etmiştik..
“Aile Bakanı’na yakışmadı” deyince.
Öğrendik ki..
Hazırlanan listede, bakanların, eşcinsellikleri sebebi ile geceyarısı kavgalarına meze olanları arayıp, onlara destek telefonu etmeleri mecburiyeti de varmış..
“Tabii bakan arayacak. Tabii yanında olduğunu söyleyecek” diyerek, eleştirilerimizi boşa çıkardılar..
Aile Bakanı’ndan ses çıkmayınca..
Biz de anlamış olduk ki..
Bundan sonra böyle..
Bakanlar hele bir, gay’leri, eşcinselleri, homoları başlarına gelen olaylar sonrasında ziyaret etmesin, telefonla da olsa aramasın!..
Dünyayı kendisine zindan ederler.. Kurtuluşu yok, bu işin..
Sonrasında, Edirne’de bir olay yaşandı..
10 Kasım günü, saat 9’u 5 geçe, yolun kapatılıp, geçişlere engel olunması sebebi ile duruma itiraz eden Edirne’deki üniversiteli kızın başına gelenlerden anlıyoruz ki..
Bundan sonra, Atatürk’ü anmak isteyenler, yolları kapattıklarında, “ne oldu, ne var burada” diye sormak da suç..
Oradan birisinin, “Atatürk’ün ölümünü anıyoruz” dediğinde de, aman ha, “Atatürk ilah değil” deme gafletinde, kimse bulunmasın..
Listede; “Atatürk ilah değildir diyenler, kodese tıkılır” talimatı da var, çünkü..
Yaşadığımız olaylardan, yapılan konuşmalardan çıkarımla, listedeki talimatları sıralamaya devam edelim..
CHP’li bir milletvekili buyurmuş..
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer imiş adı, soyadı..
Der ki: “Diyanet’in, 10 Kasım hutbesinde Büyük Önder Atatürk’ün adını anmaması, yaptığı hizmetleri hayırla yad etmemesi ve bir Fatiha’yı çok görmesi büyük kadirbilmezliktir!”
Demek ki neymiş?
Bundan böyle..
İmamlar hutbeleri, CHP’li Utku Çakırözer’den alacaklar..
Utku bey, hangi hutbede, Atatürk’e Fatiha okunacağını hatırlatacak..
İmamlar da, emir komuta zinciri içinde, bundan böyle, Atatürk’e Fatiha okuyacaklar..
Cemaate de okutacaklar..
Varsın, bir sene önce, Binali Yıldırım, Anıtkabir’de Fatiha okumak istediğinde..
Aynı CHP’liler, “Hoop ne oluyorsunuz.. Burası cami mi?” diye çıkışmış olsunlar..
Şimdi kararlarından vazgeçmişler..
Aynı CHP’liler, “Hoop ne oluyorsunuz.. Burası cami mi?” diye çıkışmış olsunlar..
Şimdi kararlarından vazgeçmişler..
Anıtkabir’de okutturmak istemedikleri Fatiha’yı, camilerde okutma kararı almışlar..
Bundan sonra böyle..
Cami cemaatinin işine gelirse..
Devam edelim, talimat listesinde sıralanlara..
Ali Karahasanoğlu'nun yazısının devamı...