Öğretmen infaz savcısı değildir
Son günlerde Osmanlı eğitim sistemini tartışıyorlar. Bu tartışmalarda bilende konuşuyor bilmeyen de konuşuyor
Tartışanlar ve birçok köşe yazarı, Osmanlı eğitim sisteminde sopa (Dayak) olduğunu yazıyor
Bizim öğrencilik yıllarımızda da sopadan bahsedilir, Osmanlı’nın falakası abartılarak anlatılırdı. Falakalı eğitimden sizleri Atatürk devrimleri kurtardı derlerdi.
O yıllarda falakaya yatırılmazdık, ancak dayaksız eğitim vardır da diyemezdik. Çünkü öğretmenlerimiz dayak cennetten çıkma derlerdi.
Yine o yıllarda karikatürlerde, kafasında sarık benzeri püsküllü bir bez olan, siyah bakımsız sakallı, sırtında cübbeye benzer kirli hali karikatüre de yansıtılmış giyecekle, bir elinde tespih diğer elinde kürek sapına benzeyen sopa. Falakayı tutan korkudan gözleri korku içerisinde öğrenciler...
Bu durum benim yaşımdaki birçok insanın zihnindedir. Belki de benim İmam Hatip Lisesi’nin kapısından kaçıp başka bir meslek lisesine gitme sebebimde budur. Çünkü bu karikatürlerde işlenen konuların mekanları dini eğitimin verildiği mekanlardır.
Tarih öğretmenliğinde 35 yılı devirdim. Bunca senedir Osmanlı tarihi ile ilgili araştırmalar yapıyorum. Osmanlı’da bu karikatür benzeri tek bir olay okumadım hiçbir şekilde birinci elden kaynaklarda da görmedim.
Peki bu sopa ve dayak nereden çıkmıştı.
Hâlâ tam olarak bulabilmiş değilim...
Bunun altında yatan tek gerçeğin beni ve o yıllarda İmam Hatip liselerine gidecek tüm gençleri oralardan soğutma, oralardan uzaklaştırmaya çalışanların bir oyunudur diyorum. Oralarda görev yapan arkadaşların katı ve tutumu da, bu yapılanlara çanak tutmuş, İnsanları imam hatip liselerinin ya da Kur’an kurslarının kapısından döndürmüştür.
Tabi bu saçma tartışmaları yapanlar, anlattıklarını güçlendirmek için, Osmanlı eğitiminden sık sık örnekler de verirler.
En fazla verilen örnekte “Fatihin hocalarından Molla Gürani’nin, sultan Fatih’e yaramazlık yapınca sopa attı! hatta “falakaya yatırdı” yalanıdır.
Bunları yazanlarda, çizenlerde, ya art niyetin sonunda bunları yazıp çiziyor. Ya da benim okul hayatımda gördüğüm ve işittiklerimin etkisinde kalmıştır.
Çünkü ülkemizde uzun bir süre bir şeyi kabul ettirebilmek için Osmanlı’yı karalama kötüleme eğitimi yapılmıştır. Sadece yapılmakla kalmamış okullarımızdan çocuklarımızın bomboş mezun olmaları sağlanmıştır.
O yıllarda okula giden herkes Osmanlı’da falakalı eğitim olduğunu okuyarak ve arada dayak ta yiyerek büyüdü.
Ben burada bu dayak olayında Osmanlı eğitim sisteminde dayak vardır diyerek sık sık kullandıkları Fatih’in hocasıyla ilgili muhabbetini olduğu şekliyle anlatmak istiyorum.
“Şehzade Mehmet’in ciddi eğitim alma zamanının geldiğine inanan baba 2’nci Murat Han o yıllarda Mısır’dan Edirne’ye gelmiş ve yerleşmiş olan âlim Molla Gürani’ye oğlu şehzade Mehmet’i yetiştirmesi için teslim eder.
Fatih’in hareketli bir çocuk olduğunu öğrenen Molla Gürani onu ilk derste kibarca ve zekice uyarmak ister.
İlk tanışma dersinde Fatih’e sorar;
-Arabi bilgin nasıl? Cevap:
-Çok iyi efendim...
Hoca hemen Fatih’e bir kâğıt uzatır ve “Bu cümleyi bir tahlil et” der.
Kâğıttaki cümle “Darabtühü tediben” yani onu uslandırmak için dövdüm demek.
Fatih cümleyi çözer ama manadaki görünmez ikazı da hemen anlar.
Bundan sonra da hocasıyla aralarında hiç sıkıntı olmaz.
Görüldüğü gibi ortada göstermelik de olsa sopa yok. “Molla Gürani Fatih’i dövdü” diyen de bu İslam alimine ve Osmanlı ya iftira etmiş olur.
Osmanlı’da hiçbir devirde dayaklı eğitim yapılmadı. Dayak ancak okuldan başka bazı yerlerde; o da suçlulara ceza niyetine atılmıştır.
Osmanlı’da öğretmeni infaz savcısı, öğrenciyi de de suçlu görenlere duyurulur.