Milli Görüş hareketinin liderlerinden, 1970'li yıllarda Sanayi-Teknoloji ve İçişleri Bakanlığı yapan Oğuzhan Asiltürk, 28 Şubat süreciyle ilgili BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Kapatılan Refah Partisi'nin son Grup Başkanvekili olan Asiltürk, 28 Şubat'ta bazı askerlerin dış güçler tarafından kullanıldığını öne sürdü.
Bugün Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Asiltürk, "O olayın üzerine gide gide, o düşmanlığı ayakta tutmak doğru değil" yorumunu yaptı.
28 Şubat'a giden dönemde Türkiye'de bazı yasa dışı örgütlenmeler ile devlet görevlileri ve siyasilerin işbirliği içinde olduğunu ortaya çıkaran 3 Kasım tarihli Susurluk kazasına karşı Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemleri yapılıyordu.
Ancak hükümet eylemlere tepki gösterdi. Asiltürk bu eylemlere verdikleri sert tepkiyi doğru bulup bulmadığıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi.
Erbakan Hoca o zaman başbakanlık olarak bütün ilgililere talimat vererek, onun incelenmesini emretti. Ne yapsın? Ama onu kullanarak bir şey elde etmek siyasi bir etki elde etmek isteyenlere de karşı çıktı.
"Bunların hepsi dolaylı olarak oradan başlayıp, iktidara yönelen şeylerdir. İktidarı toplum karşısında haksız veyahut beceriksiz göstermeye yönelik şeylerdir.
"Lüzumsuz bir şeydi. Eğer bir insanın bir fikri varsa, devletin şu konularda bir yanlışı varsa çıkar mertçe, televizyon veya gazetede bunlar yanlıştır, şunları şöyle şöyle yapmak lazımdır der. Halkı tahrik ederek, toplu isyanlara yönelik işler yapmayı biz kabul etmeyiz. Onlara bir şey de yapmıyoruz ama bu yanlıştır diyoruz."
'MGK kararları ABD'de hazırlandı'
Refah-Yol hükümeti döneminde Türkiye'de irticai faaliyetlerin artmadığını, böyle bir algı oluşturulduğunu söyleyen Asiltürk, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararlarının ABD'de hazırlandığını iddia ediyor:
"Askerler bunu yaptı dersek biraz saflık olur. Askerlere yaptırılıyor bazı şeyler. Bizim askerlerimiz dürüst ve mert insanlardır. Ben bir sene askeri hapishanede yattım. Kendilerinin Atatürkçülük ve devleti korumak diye bazı şeyleri vardır, bunlar üzerinden bir hata yapıldığını görürlerse mantıklı hareket etmek yerine o tepkiyi gösteriyorlar. 28 Şubat da budur. Sonra 28 Şubatla Türkiye 50 sene geriye gitti."
Neden şikayetçi olmadı?
Peki Asiltürk, neden 28 Şubat davasına katılarak şikayetçi olmadı? Saadet Partili siyasetçi, Milli Görüşçüler'in intikam duygusuyla hareket etmediklerini belirtiyor:
"Bunun iki tarafı var. Bir zarar görenlerin tarafı, bizim tarafımız. Biz en ufak bir şekilde şunlara da ceza verilsin falan derdinde değiliz ama bir de Türkiye'nin ikide bir askeri kalkışmaya gitmemesi için de bazı şeylerin yapılması lazım. Bunda da adil davranmak lazım. Dolayısıyla ikisinin dengede olması lazım. Bir toplumda bir olay olduktan sonra o olayın üzerine gide gide, o düşmanlığı ayakta tutmak doğru değil ki.
"Bu askerler genel olarak imanlı insanlardır. Vatanseverler, vatanları için hayatlarını feda ederler. Bir yanlış yapmışlarsa o yanlışın cezasını da öyle böyle çekiyorlar. Ondan sonra onlara ayrıca düşmanlık etmeye lüzum yok. Milli Görüşçülerin intikam duygusu olmaz. Başkalarını bilemem."
Asiltürk, 28 Şubat'tan sonraki süreçte AKP ayrışmasının yaşanmasıyla ilgiliyse şunları söylüyor:
"Olayları kendi açınızdan değerlendirmek yerine, bir olayın neticesi nedir ona bakarak karar vermek daha doğru olur. Bize bu muamele yapılmasaydı, AK Parti ortaya çıkmazdı. Bunu onlara düşmanlık için söylemiyorum. Ama bir olay neticeleri oluşturuyor. İşte böyle oldu ve onlar da bizim gösterdiğimiz hassasiyetten uzaklaştılar. İşte Türkiye bu duruma geldi."
'Bugün yaşanan haksızlıklar daha fazla'
Muhafazakar yazarlar arasında son dönemde, hak ihlalleri açısından bugünkü şartları 28 Şubat'la karşılaştıran tartışmalar yapılıyor.
Bu tartışmaları yorumlayan Asiltürk, iki sürecin farklı olmakla birlikte bugün yaşanan haksızlıkların daha fazla olduğu kanısında:
"İkisi farklı. Şimdi 28 Şubat'tan daha fazla haksızlık yapılıyor ama neden böyle oluyor diye bakmak lazım. Şimdi birçok haksızlıklar yapılıyor. Mesela hiç Fetöcülerle ilgisi olmayan insanlar, hapislere giriyor, meslekten atılıyorlar. Bunu yapanlar onlara kötülük olsun diye değil Fetöcülüğün zerresini de bırakmayalım diye yapıyorlar. Ama zulüm zulümdür.
"Benim çok yakından bildiğim, benim kendi koruma görevlim olan bir arkadaşımızın iki polis çocuğu var. İkisi de hem Milli Görüşçü hem bu Fetöcülerle mücadele etmiş insanlar. İkisi de Fetöcülükten yakın zamana kadar hapiste yattılar. Bu haksızlık değil mi?"
BBC Türkçe