Çok şükür. Yıllardır başımızda dert olan, Demokles’in kılıcı gibi duran tasarı geçti de kurtulduk. Yirmi yedi tane akılsız senatör bu milleti ciddi sıkıntılardan kurtardı. Onlara göre belki bir siper elde ettiler ama Amerika olarak savaşı da kaybettiler.
Amerikalı bir yazar olan Bernard Lewis 1915 yılında olanlarla ilgili olarak bir savaş çılgınlığıydı diyor. Ruslarla savaşan bir milleti arkadan vurmanın bir bedeli olmalıydı ve ödediler. Almanlar dünya savaşında Alsas-Loren hattında bulunan tüm Fransızları cepheden daha uzak bir yere götürdüler. Kimse de kınamadı. Üstelik Fransızlar Almanları arkadan vurmaya teşebbüs etmeden. Biz Ermenileri bizi arkamızdan vurmaya başladıklarında ve masum insanları, sivilleri katletmeye başladıklarında başka yerlere göç ettirmeyi aklettik. Savaşın başında yapsaydık, kimse bir şey demezdi ama o zaman Ermeniler Ruslara kanıp tatlı hayallere dalmamış ve bizlerle beraber askerlik yapıyorlardı.
Türkiye’nin Modernleşen Tarihi kitabında Eric Van Zuckher bu konuyu gündeme getiriyor. Kendisi bir oryantalist. Sıkça Türkiye’ye geliyor. Ermeniler bu savaşta yapılmaması gerekenleri yaptılar. Karşılık olarak Türkler de bir cevap verdiler. Bu tarih ve savaş içinde olan olaylardı. Hatıralarla, bu olayı yeniden deşecek olursanız iki taraf içinde anlatılacak çok acı hatıralar vardır. Bırakın bunu tarih kendi çerçevesinde yorumlasın diyor.
Şimdi geriye doğru bir kez daha bakalım. Olayları değerlendirelim ve haklılığımızı haykırmak için yeniden bilgilenelim, bilinçlenelim.
Soykırım tanımına esas olan İkinci Dünya Savaşı günlerinde Alman Nazilerin Yahudilere yönelik uygulamaları. Kelime olarak soykırım bir ırkı ortadan kaldırmak için devlet eli ile yapılan bilinçli bir organizasyon gerektiriyor. Almanya’da olanlar bu tanıma uyar. Çünkü Nazilerin Alman vatandaşı Yahudilerle çatışmasını kaçınılmaz kılan hiç bir şey yoktu. Yahudiler sadık Alman yurttaşlarıydı. Silahlanıp isyan etmemişlerdi. Almanya'nın o tarihteki düşmanlarıyla işbirliği yapmamışlardı. Bir de Ermenilere bakalım. Ondan fazla isyan etmişler. Ruslar ne zaman Anadolu’ya saldırsa Ermeniler onlarla beraber silaha sarılmış ve baş kaldırmış. Van da devlet kuracak destekleri bulan isyanlarda bulunmuşlar. Ek olarak Ermeniler ise Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’yu işgal eden yabancı ülkelerin yanında Osmanlı'ya karşı isyan etmekle kalmamış önce Rusya'nın sonra Fransa'nın işgal güçlerinde üniforma giyerek savaşmıştı. Burada soykırımdan değil, dünyanın en saygın tarihçileri arasında ilk sıralarda yer alan Bernard Lewis'in dediği gibi "karşılıklı çatışma" temelinde bir savaş trajedisi "war tragedy" vardı.
Bir olayın soykırım kapsamında değerlendirilmesi için şu ya da bu parlamentonun, parlamentoların değil, uluslararası bir mahkemenin hükmünü gerektirir. Yahudi soykırımı Nurenberg mahkemesine dayanır. Biz sürekli olarak arşivlerinizi açın, bu olayı önce tarihçiler sonra mahkemeler tartışsın dediğimizde Ermeniler topu taca değil, sahanın dışına atıyorlar. Çünkü böyle bir mahkemede kazanma şansları yok. Neden mi?
Ermeni olaylarıyla ilgili olarak, işgalci İngilizler suçladıkları Osmanlı yetkililerini toplayıp Malta'da yargılamak için üç yıl uğraştıklarını, ancak Ermenilere bırak kanlı bir eylemin, kötü muamele yapıldığının da bilgi ve belgelerini bulamayıp "soruşturma, kovuşturma" gereği yok demek zorunda kaldıklarını biliyoruz. Daha garibi şimdi her şey ellerinde olduğu halde hiçbir belge bulamayan İngilizlerin suskunluğu, hatta birçok şehirde Ermeni anıtlarının dikilmesine katkı sağlamaları.
Anlaşılan galip gelen tarih değil, siyaset. İyi değerlendirirsek cephede çok şeyler kazanabiliriz. İş bu sebepten oh be diyorum. Nihayet bitti. Artık yeni bir mücadele, yeni bir strateji geliştirme zamanı. İşviçre’e Halacoğlu ve Perincek yargılamasından sonra soykırım yoktur demenin suç sayıldığı kanununun değiştirilme çabası batının bilgi eksikliğindendi. Bunu unutmayalım.
“Şimdi Konya’dan uzağım. Herkesin bayramını ayrı bir muhabbetle kutluyorum.”