Sonbahar girdiğinde nedendir bilmem hep çocukluğuma dönerim…
Esen rüzgar ve sararan yapraklarla birlikte kara önlüğümle okul yolundaki halim gelir aklıma…
Okul sabahını dört gözle beklerdim…
Tatil bitse de okul başlasa ve arkadaşlarımla okulun bahçesinde buluşsak…
Okulun önünde yüzlerce kara önlüklü çocuk hep bir ağızdan istiklal marşımızı okur, sonra da okulun en güzel sesli çocukları on onbeş dakikalık şarkı türkü serenatı yapar, bazıları da şiir okurdu…
Evet, kara önlüklü, biraz yoksul, biraz bakımsız ama okulun bahçesindeki çığlıkları tüm mahalleye yayılan ve o çığlıklardan rahatsız olunmayan o yılları bugünkü çocuklar bilmez…
Okulumuz öyle şimdiki apartmandan bozma okullar gibi değildi belki de ondan…
Taş binadan yapılmış içinde altı yedi tane bahçesi olan tarihi bir okuldan bahsediyorum…
Bastonlarımla sınıfın değişmez kalecisi olarak bu bahçelerde her tenefüs top koştururduk…
Koşarken bu tarihi okulun ruhu da bizimle birlikte koşardı…
Evet okulun aynı zamanda bir ruhu vardı…
İstiklal Mücadelesinde Başkomutanlık Meydan Muharebesinin emrinin verildiği şehrin ruhunu yansıtıyordu…
Kara önlük kara tahta ve tebeşir…
Okulu simgeleyen bu üç şeyin dışında hep aklımızda kalacak bu milli ruh…
Bu ruh o günden içimize işlemişti, bizim en büyük şansımız buydu…
Beyaz yaka, beyaz kurdela ve bahçesinde ulu çınarlar...
O çınarların tarihiyle birlikte bizde yeşeren tarih ve milli şuur bilinci…
Vatan aşkı, millet sevgisi, devlete bağlılık inancı o üç kişilik sıralarda verilirdi…
Okuyup adam olmak deyimi belki de o günlerin en anlamlı en güzel deyimiydi…
Vatanına milletine ailesine faydalı bireyler olmak için, okuyup adam olmak için gidiyorduk koşa koşa okulumuza…
Okula gitmek aynı zamanda böyle bir sorumluluk ve bilinçti…
Kendi dünyamızı edindiğimiz bilgilerle zenginleştirirken bizi zar zor okutan ailelerimize de her öğrendiğimiz anlattığımızda gözlerinin parıldadığını görüyorduk…
Bir ailenin çocuğunun her öğrendiğinden gurur duyduğu yerdir okul….
Büyüyüp adam olacağı yerdir okul…