TRT'de yayınladığı Mehmet Ali Ağca röportajı ile ilgili Doğan medyasının hedef yaptığı Rıdvan Memi, Haber 7'den Nursel Tozkoparan'ın sorularını cevapladı. Memi'nin gündeme getirdiği konular, Doğan medyasına bomba gibi düşecek.
Nursel TOZKOPARAN'ın röportajı
Hiç bu kadar zorlanmadım birini ikna etmek için…
Üstelik de uzun yıllara dayanan arkadaşlığımız ve dostluğumuza rağmen.
Kim mi?
Zor, titiz, kırkı kırk yaran, araştırmadan, doğrusunu öğrenmeden asla konuşmayan gazeteci Rıdvan Memi’den bahsediyorum.
Bu cümlelerim bir dost kıyağı olarak algılanmasın. Tanıyanlar bilir, gerçeğin ta kendisi.
Herkesin bildiği gibi Mehmet Ali Ağca ile yaptığı röportajdan dolayı çok eleştirildi, çok konuşuldu.
Üstelik Türkiye’de değil tüm dünyada haber oldu.
Maalesef dünya medyası Ağca’nın söylediklerinin peşinde iken, Türkiye’de medya ikiye bölündü…
Kimi Rıdvan Memi ve TRT’yi suçladı kimi onları savunmadan öte suçlayanların iddialarını çürüttü.
Her şeyi tek tek sordum Rıdvan Memi’ye…
O da çok ciddi iddialarda bulundu.Özellikle ilk ve son kez haber7.com’a konuştuğunun altını çizdi.
Umarım katille (cezasını çekmiş) röportaj yapan biriyle röportaj yaptığım için ben de eleştiri oklarına hedef olmam.
‘AĞCA’NIN HER ŞARTINI KABUL ETMİŞLER, KONUŞMAMIŞ’
Mehmet Ali Ağca ile yaptığın röportaj çok yoğun eleştirilere neden oldu. Gerçi destek verenler de oldu ama özellikle Milliyet ve Vatan gazetesi ile Doğan Grubu yazarları, televizyoncuları sert bir dille eleştirdiler seni, nasıl değerlendiriyorsun bunu ?
Bir kere yazılıp çizilenler, söylenenler kesinlikle eleştiri falan değil, saldırı. Eleştiri başka bir şeydir ve belli ölçüde tutarsız olanı bile makbul sayılabilir. Üstelik bu saldırı önce röportaja da değil, röportajın yapılıyor oluşuna yönelikti. Böyle zırva bir şey...
Bak mesela, birisi de kalkıp şunu sormadı, ‘Arkadaş, bu adamın (Ağca’nın) suikast girişiminden önce
Birisi de çıkıp demedi ki “Mallorka’yı niye sormadın ?”... Bak bu eleştiri olurdu işte, ciddiye alırdım. Bilmiyor ki eleştirsin. Haa, şimdi burdan okuyup dönüp soran olursa da zahmet etmesin, artık tenezzül etmem.
MEMİ’Yİ EN İNCİTEN YAZI
Bunu değil ama şunu sordular, “Abdi İpekçi Cinayetini neden konuşmadı ?”... Bu da mı, senin deyişinle sorayım, “zırva” ?
Tabii ki zırva! Hem de ne zırva ! Ama bu geldikleri son nokta, bunu unutma. ‘Katille konuşulmaz’ diye başladılar saldırıya, “TRT devlet televizyonu, ne işi var devlet televizyonunda” diye sürdürdüler. Geldikleri son nokta bu, Hasan Cemal mesela, topa en son girdi, geleneğidir Hasan Abi’nin. Hep öyle yapar.
Beni inciten tek yazıdır bunu da söyleyeyim yeri gelmişken. Gerçekten beklemezdim Hasan Cemal gibi bir isimden. Diğerleri ile kıyaslanmayacak bir gradosu vardır neticede. Ama o bile koca bir yazıyı bu saldırının üzerine kurdu.
VATAN 2006’DA ‘AĞCA BASIN BÜLTENİ’Nİ MANŞETİ YAPMIŞ, İPEKÇİ YOK!
Peki neden ?
Ağca İpekçi Cinayeti’ni konuşmuyor ve bu biliniyor. 1979’dan beri neredeyse bu konuda ettiği tek söz “Ben masumum”. Gösterdim işte ekranda, Vatan Gazetesi 11 Ocak 2006’da 4 gün süren bir Ağca röportajı yayınladı.
İlk iki günü manşet. Röportaj’da tek satır İpekçi yok, çünkü girişte de söyleniyor “Ağca bunlar çok konuşuldu” diye reddediyor bu konuyu konuşmayı. Bir de demişler ki “bu konudaki bütün sorularımızı yanıtsız bıraktı, yalan!
Def-i bela kabilinden tek soru göndermişler, ibretlik bir dili var, soru şu: “Beğendiğiniz gazeteciler kimler ? Basındaki İpekçi ekolünü yaratan ismi öldürmekle suçlanmanız size bugün ne ifade ediyor”....
Yuh artık! Abdi İpekçi’yi soracak ismini söyleyemiyor, yazılı bir de ha, yüzüne karşı da değil, İpekçi ekolünü yaratan ismi diyor, bi de bakar mısın rezilliğe, beğendiğiniz gazeteciler kim diye başlıyor! Suçlanıyorsunuz diyor, ne suçlanması Ağca bu suçtan mahkum!
Şimdi, haksız bile olsan tutarlı olacaksın ki sana saygı duyayım, 2006’da bu metni –ki röportaj falan değil, çoğunluğu Ağca’nın kendi sorularına verdiği cevaplardan oluşuyor, böyle anlaşmışlar, kendileri söylüyor dizinin girişinde, bu da ayrı rezillik- bu metni çarşaf çarşaf Vatan Gazetesi yayınlarken, içinde tek satır İpekçi Cinayeti yokken niye gıkınız çıkmadı da şimdi şecaat arz ediyorsunuz. Önce bu soruya cevap verin!
O röportaj da Papa Suikastı ile mi ilgili sadece ?
Yok canım, keşke öyle olsa, nerde! Gerçekten iletişim fakültelerinde ders olarak okutulması gereken bir faciadır. Başka bir şey söyleyeceğim ama edebim müsaade etmiyor, Vatan’ın Ağca röportajı diye sunduğu, gerçekte “Ağca’nın basın bülteni” olan, o metin. İlk gün manşeti “Ağca anlatıyor: Papayı neden vurdum ?” bir şey anlattığı yok. Öyle olsa anlattığını manşet yaparlar.
Dünya basın tarihinde belki de soru sorup cevap alamayıp sorduğu soruyu manşet yapan tek gazetedir Vatan! Şimdi kim bunun genel yayın yönetmeni, Tayfun Devecioğlu diye biri, bugün nerde, Milliyet’e Genel Yayın Yönetmeni yapmışlar. Bu yüzden “2006’da neden bu saldırıyı yapmadınız da bugün yapıyorsunuz ?” ile birlikte cevap vermeleri gereken başka sorular da var bu saldırıyı yapan herkesin, ama özellikle Hasan Cemal’in, Derya Sazak’ın, Hasan Pulur’un... Yazdıkları satırlar kendi Genel Yayın Yönetmenleri için de geçerli mi ? Geçerli ise bu adamla çalışmaya devam edecekler mi ?
RÖPORTAJ DÜNYADA HABER BUNLARIN TUTURDUĞU TÜRKÜ BAŞKA
Peki sen içinde ‘Abdi İpekçi Cinayeti’ olmayan bir Ağca röportajından hiç eksiklik hissi duymadın mı?
Mümkün mü duymamak ? Üstelik yıllardır Papa Suikastı ile birlikte İpekçi Cinayeti’ni de gündemime almışken, mümkün mü! Ve fakat iki olayın da aktörü olan Ağca birini konuşmuyor işte. Üstelik dediğim gibi bu yeni de değil. Ama Ağca Papa Suikastını konuşmaya başlıyor. Bu yüzden soruyorum işte ben de, cevap vermeleri gereken diğer soruları.
“Siz Ağca’nın İpekçi Cinayeti’ni konuşmadığını, soru sorulduğunda sadece ben masumum deyip geçiştirdiğini bildiğiniz halde bu saldırıyı niye yapıyorsunuz, asıl amacınız ne?”, “Siz Papa Suikastının ne olduğunu, dünya için öneminin ne olduğunu, örneğin Vatikan-Washington ilişkisinde neleri ifade ettiğini, örneğin narko-para/Vatikan ekonomisi iddialarındaki yerini biliyor musunuz gerçekten?”
Haksızlık etmiyor musun biraz, röportaja sadece bu açıdan bakarak eleştiren de olmadı mı ?
Hayır olmadı, tek bir kişi bile olmadı. Sadece Derya Sazak alel usül değinerek bir şey yazdı, o da son
La Stampa’dan El Pais’e, Pravda’dan İran Press Tv’ye, Euronews’ten Rai’ye, Elsalvadora, Ermenistan’a kadar, televizyonlar, gazeteler, internet siteleri Ağca’nın açıklamalarını almış, haber yapmış, söyediklerini tartışıyor, ekipten arkadaşlar en son bir link gönderdiler, Peru’ydu galiba, bir saatlik özel bir program yapmışlar röportaj üzerine, tartışıyorlar...
Burdakilerin tutturduğu türkü, “kötü, haber değil...” Tamam, yok say, hani akıl alır bir şey değil ama tıynetleri belli, bir yere kadar bunu da anlarım, ama sus bari !
CIVAOĞLU 20 BİN DOLAR PARA ÖDERKEN NERDEYDİNİZ ?
Bu röportajı gerçekleştirmek için, M.Ali Ağca gerçekten hiç para istemedi mi, hiç bahsi olmadı mı? Çünkü biz “para karşılığı konuşur” diye bildik hep ?
Hayır hiç olmadı, ilk gün de söyledim, ima bile etmedi. 1997’de Güneri Cıvaoğlu 20 bin dolar karşılığı yaptı röportajı, üstelik 9 yıl sakladı Kanal D ve Milliyet bunu. Yılmaz Özdil yazdı da öğrendik, kendileri de itiraf ettiler.
Bu da zaten cevaplamaları gereken başka soruları doğruyor, özellikle bu konuyu ortaya atan ve varsa “skandaldır” diyen Cüneyt Özdemir başta olmak üzere bunu dile getiren herkesin şu sorulara cevap vermeleri lazım; “Yıllar boyu Birand ve Covaoğlu’na aynı soruyu neden sormadınız ?” “Cıvaoğlu’nun para karşılığı röportaj aldığı ortaya çıktığında neden skandal demediniz?” “Kanal D ve Milliyet neden 9 yıl boyunca bunu sakladı ?” “Günler geçti, yeniden gündeme geldi, şimdi neden demiyorsunuz?”
RÖPORTAJ İÇİN UĞUR DÜNDAR KAPISINDA YATMIŞ
“Ekran boykotu vardı, TRT deldi” denildi bir de ?
Yalan! Peşindeydi herkes. Belgeleri yayınlandı bir sürü yerde. Ben en çarıpıcısını yayınladım işte, Doğan Haber Ajansı’nın resmi, antetli kağıtla başvurusu. NTV, CNN TÜRK, KANAL D, STAR, HÜRRİYET. MİLLİYET, RADİKAL, CNN INTERNATIONAL, EL CEZİRE, BBC, RTL...ve onlarca yeri yabancı yayın organı adına, diyerek yaptıkları başvuru. Ama ne başvuru. Tahliyesi sonrasında yayınlanmak üzere.
“Dünya kamuoyu heyecanla açıklamalarınızı bekliyor, süre sınırımız olmaz, canlı, bant nasıl istersen, nerde istersen” diyerek yaptıkları başvuru. Mesela Medyasavar, Postmedya siteleri Uğur Dündar’ın, tahliye olduğunda neredeyse Ağca’nın kapısında yatar hale geldiğini yazdı, gıkı çıkmadı adamın!
BİRAND’IN SÖYLEDİĞİ YALAN
Hele Mehmet Ali Birand, bu röportajdan sonra dedi ki, “Ağca tahliye olduktan sonra 32.Güne çıkmasının Abdi İpekçi’ye ihanet olacağı anlamına geleceği sonucuna vardık!”. Yahu yaşım kadar iyi-kötü gazeteciliğin var; tamam anlıyorum, Ağca ile üç kere konuşmuşsun, seninle dalga geçmiş hep, sen de bunu yayınlamışsın sırf konuşmak bile haber diyerek.
Zırnık haber koklatmamış sana, şimdi çıldırıyorsun, iyi de biraz hafızanı yokla da öyle konuş yani. Tahliye olur olmaz yayın günün değil, 32.Gün özel yapmadın mı ? O yayına üstelik “bugün özel bir gün” diye başladın. Niye özeldi senin için ? O programda Ağca’nın konuşuyor olmasından başka hiç bir haber değeri taşımayan röportajlarını kullanmadın mı ? Beyan esastır, o zaman ihanet ettin sen Abdi İpekçiye, değil mi ?
Dün bu sorulara yanıt vermek yerine çıkmış ekrana hala yalan söylüyor “Hepimize geldiler biz
DOĞAN GRUBU GAZETELERİ AĞCA’YI NEDEN MASUM İLAN ETTİ?
Peki Papa Suikastını yazdığı kitap çerçevesinde mi konuştunuz, kitabın tanıtımının yapıldığı suçlaması var bir de çünkü ?
Hayır efendim, kitabı okuduğunuzda anlarsınız, konuştuklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Dikkatli izleyiciler, bir parça konuyu bilenlenler Ağca’nın bazı sorularda yayında nasıl rahatsız olduğunun farkına varmışlar. Hakikaten anlatması uzun sürer ama şimdi sacede kayda geçsin diye söylüyorum, örneğin Peder Morlion sorusunda, General Lugaresi sorusunda, onca yer varken kendisinin neden başka yere apar topar nakledilip Sindona’nın getirilip kendi hücresine konulduğu sorusunda, Vatikan Bankası-narko para-P 2 ilişkileri sorularında...
Buna rağmen bu sorularda alt metin kullanarak bir şeyleri ima ettiğinin de farkında az sayıda da olsa insan. Bütün bunlar ilk kez sorulan, ilk kez konuşulan şeyler.. Ama sana bir şey söyleyeyim kitabın tanıtımını yapan, dahası Ağca’yı onca saldırıdan sonra 5 gün içinde zımnen masum ilan eden Doğan Grubu gazetelerinin ta kendisi oldu, birisi de Vatan işte...
“İpekçi’yi ben öldürmedim” başlığı ile verdiler, kitaptan alıntılarla... “Kitaba ulaştık” diye efelenerek, gerçekten diz boyu falan değil kafalarının üzerine kadar rezillik! Ağca bu iddiasını, İpekçi’yi kendisinin değil Oral Çelik’in öldürdüğü iddiasını Bugün Gazetesinde 16 Nisan 2006 tarihli röportajda Oral Çelik’in ‘İpekçi’yi kendisinin vurduğunu’ itiraf edişine dayandırıyor.
Ağca’nın yaptığı kendince bir yorum, çünkü o röportajda Çelik, “İpekçi üçüncü denemede vuruldu, işin ortasındaydım” ifadesini kullanıyor. Şimdi bunlar zahmet edip arşive bakmadıkları için, bunu kitaptan alıp aynen yayınlıyorlar. “Limon satın” dedim diye kızıyorlar sonra da bana, e ne yapayım, gazeteci falan değilsiniz kardeşim siz, arşive bakmaktan acizsiniz!
Ya da başka bir hesabın içindesin, nedir o söyle bilelim. E sorarım o zaman ben de, sen de cevap vermek zorundasın işte, “Ne oldu da 5 gün içinde zımnen masum ilan ediyorsun Ağca’yı İpekçi cinayetinden?” “Neden katil diye bas bas bağırırken birden hem zımnen masum ilan ediyorsun hem de bir kez olsun haber metninde İpekçi’nin Katili demiyorsun?” “O haberdeki bir bölüm benim röportajdan küçük bir parça, 5 gün önce rezillikti de sen de neden çarpıcı açıklama ?”
SORULARA CEVAP VERMEZLERSE HER KELİMELERİ HÜKÜMSÜZ
Sence cevap verecekler mi konuşmamızın başından beri sorduğun sorulara ?
Ne bileyim bunların ne yapacağını, patronlarına sormak lazım. Ama bildiğim bir şey var, bu sorulara cevap vermekle yükümlüler, yok öyle yağma, 10 gün boyunca saldır, iş gelsin Hasan Cemal gibi bir ismin bile öylesine ağır ve kusura bakmasın ama haksızın haksızı bir yazı yazmasına kadar dayansın, sonra arkana bir daha bakma, oldu!
Söyledim işte yayında da bu sorulara cevap vermedikleri sürece bundan sonra hem bu konuda, hem gazetecilik ahlakı ve habercilik konusunda söyleyecekleri her kelime, yazacakları her satır hükümsüz bunların, o kadar! Ne zaman ki buna yeltenirlerse bütün bu soruları ve emin olsunlar daha da fazlasını karşılarında bulurlar! Artık alıştıkları o kapalı devre kast sistemi yok, tek seslilik yok, ne medyada, ne Türkiye’de! Bunların anlamadıkları bir şey de bu.
AĞCA RÖPORTAJI FİKİR NAMUSUNUN TURNUSOL KAĞIDIDIR
Tam burada hatırlatmak lazım o zaman, bir grup gazeteci de senin deyişinle ‘bütün bu saldırılara’ çok ciddi yanıt verdi, sen konuşmadan çok önce...
Tabii ki, onları anmamak olmaz, Reha Muhtar, üstelik Vatan’da, ikinci gün hemen Birand’ın 88’de yaptığı röportajı TRT’de yayınladığını hatırlatarak ve o röportajın nasıl kötü olduğuna da dikkat çekerek yazdı, ‘Sen yapınca oluyor da Rıdvan yapınca mı olmuyor” sorusunu ilk sorandır, Ahmet Abi (Tezcan) hem Zaman’da çok ciddi bir yazı yazdı hem Habertürk televizyonundaki Medya Kritik programında o an kimsenin farkına varmadığı noktaları açıkça, yeni saldırıları göze alarak dile getirdi.
İnternet medyasından Hadi Özışık röportaj biter bitmez tepkisini koydu, Haber 7 o günlerde son derece objektif bir yayın yaptı, Ünal Tanık Ülke TV’deki programında olaya farklı bir bakış açısını ortaya koydu, okur temsilciniz İhsan Aydın, tartışmayı etraflıca kaleme aldı, Fox Haber’in yayın yönetmeni Doğan Şentürk, ATV Haber’in yayın yönetmeni Erdoğan Aktaş, tavrını net bir biçimde sergiledi.
Bugün’de Tarık Toros hakperest bir yazı kaleme aldı, Zaman internet sitesi üzerinden, Editörü
Bunlar Türkiye’nin fikir namusuna sahip gazetecileri olarak kayda geçmiştir inan. Ağca röportajı bu anlamda turnusol kağıdı olmuştur, benden bağımsız.
TRT yönetimi ?
Ben bütün konuklarımı yayından önce tabii ki bildiriyorum yönetime, Ağca direkt soruldu tabii ki, içeriğini de aktarak röportajın. Ve sezarın hakkı sezara, Genel Müdür İbrahim Şahin vizyonerliğini sergilemiştir bu meselede... Neticede izin vermese, bu röportaj o ekranda yapılamaz değil mi ?
AĞCA BELKİ BİR GÜN BANA İPEKÇİ CİNAYETİNİ DE ANLATIR
Peki Mehmet Ali Ağca, özellikle ipekçi cinayetinden neden bahsetmiyor ?
İpekçi Cinayeti çok komplike. Cinayet günü, 1 Şubat 1979 akşamı bile hala karanlık, gerek iddianame, gerek İstanbul Emniyetinin olay yeri raporu, cinayette iki silah kullanıldığını kesin kılıyor, kimdi o ikinci silahı tutan el, bunu bile bilmiyoruz hala. Tetikçi ya da tetikçileri bilmek, bulmak böylesi bir cinayeti çözmek midir ? Saflık olur bu. Ama bu bile yok ortada işte hala, nerde kaldı arka planı.
Senin sorunun yanıtı belki de şunun içinde, MİT’te Mete Bey diye bilinen Metin Günyol var, 79’da İstanbul’da bir şubenin müdürü, cinayeti araştırmakla görevlendirilen isim, Ağca’nın sorgularına da katılıyor. 90’da Mehmet Eymür’ün başka bir bağlamda Soner Yalçın’a deşifre ettiği bir isim bu, bu da ilginç. Şimdi 90’lı yıllarda, tam hatırlamıyorum tarihi, notlara bakmam lazım, Aktüel’de ‘Cinayeti araştıran isim denilerek ve M.G rumuzu kullanılarak’ bir haber yayınlandı. Anlıyoruz ki Mete Günyol, çok çok büyük olasılıkla.
Diyor ki orda, “Olayı çözdüm. Ama öyle bir şeyle karşılaştım ki, bir değil 50 İpekçi öldürülse açıklayamam!”. Tabii 90’lar bunu söylediğinde, bunu unutmamak lazım. Bugün Türkiye ağır aksak da olsa değişiyor, 5 yıl önce bile konuşulamayacak şeylerin konuşulmaya başlandığını görüyoruz. Belli mi olur, Ağca bir süre sonra İpekçi Cinayeti’ne ilişkin de konuşmaya başlar belki!
Sen yayında yaptığın konuşmayı da buna benzer bir cümle ile bitirdin, bir de Milliyet Gazetesinin Aydın Doğan’a satılışı ile Abdi İpekçi cinayeti arasındaki ilişkiye dair şüphelere atıf yaparak.. Bir dava konusu olduğundan sözettin hatta, “Gelir belki bunu da anlatır bir gün Kozmik Oda’da” diyerek...
Evet, neden olmasın!
Ahmet Tezcan yazısında ”Rıdvan Memi Abdi İpekçi Cinayeti ile ilgili yeni bilgiler için iz ve iş üzerinde” diye yazmışdı. Bu konu muydu kastettiği ?
Bu ve başka şeyler...
MİLLİYET’İN DOĞAN’A SATILIŞI İLE CİNAYET İLİŞKİSİ
Nedir sözünü ettiğin dava ? Nedir bu konu ?
Bir sır değil, benim bulup çıkarttığım bir şey de değil. Çok merak eden Tamaşa Dural’ın Çarmıhtaki Ülkücü kitabını açsın okusun. 9. Bölüm bu meseleye ayrılmıştır, Uğur Mumcu, Aralık 82 ve Ocak 83’te iki yazı yazıyor, Milliyetin Aydın Doğan’a satılışı ile İpekçi Cinayeti arasındaki ilişkiye dair şüpheler üzerine bir dava başlıyor 14 Mart 1983’te.
İlk duruşmada Aydın Doğan ile birlikte bulunan Milliyet’in polis adliye muhabiri Vasfiye Özkoçak, o ilk duruşmada Uğur Mumcu’nun tanık olarak 4 saat ifade verdiğini söylüyor. 3-4 duruşma sonra ‘delil yetersizliği’ gerekçesi ile kapanıyor dava. Şimdi, rahmetli Uğur Mumcu gibi, gerek gazetecilik namusu, gerek kişisel ahlakı üzerinde hiç kimsenin tereddüt etmeyeceği bir isim, Türkiye’de araştırmacı gazetecilik dendiğinde akla gelen ilk isim, Milliyet’in Aydın Doğan’a satılışı ile İpekçi Cinayeti arasında ilişki şüphesine dair 4 saat ifade veriyorsa ben orda dururum.
Ne anlatır tam 4 saat Uğur Mumcu ? Bilen var mı, yok! Cüneyt Özdemir köşesinden silah markası gestapoydu , kalibresi 9 mm’di malumatfuruşluğu sergileyip, bana saçma sapan şeyleri soru diye önereceğine, vazgeçtim birine sormasını, sadece şu olayı bir ayrıntılı yazsın da köşesinde tetikçinin silahının yerine kendisinin kalibresini bir görelim. Ama tabii önce ‘Güneri Civaoğlu, Kanal D ve Milliyet’in 1997’de yaptığı bir skandaldır. Benim de bunu bugüne kadar söylememem ayrı bir skandaldır’ demesi lazım kesinlikle, ironi falan yapmıyorum, aynen böyle demesi lazım önce, yoksa dedim ya ne söylerse söylesin, hükmü olmayacaklar kategorisinde! Bu meseleden diğerlerine de çok soru çıkar, gerekirse sorarım!
Ahmet Tezcan’ın Medyanın Ergenekonu dediği ve var olduğunu söylediği gazetecilikteki kirli yapılanma da bununla mı ilgili ?
Bunu da Ahmet Abiye sor bir gün o anlatsın. Kendi kast sistemlerinin dışında birinin habercilik yapmasına bile tahammülü olmayanlardan, müeddep bir biçimde susmayı bile beceremeyenlerden her şeyi bekleyebilirsin diyeyim, şimdilik yetsin.
Hiç korkmuyor musun ?
Neyden ? Kimden ? anlamadım...
Sözünü ettiğin, laf söylediğin isimler, olaylar...
Sen bu röportajı yayınlayacaksın değil mi ?
Evet!
İyi işte, siz yayınlamaktan korkmuyorsanız, ben konuşmaktan niye korkayım! Ayrıca bunlar firavunun sihirbazları, gözbağcılar bunlar, bunların ejderhaları aslında çaput parçaları, başka bir şey değil !
Haber 7