Bir süredir sahibinden, arabam, facebook üzerinden araba arayışı içindeydim. Uzun bir arayış. Aslında araba aramıyor, insan arıyor olduğumu farkettim. İşin kurdu? Değilseniz bir yerde çarpılıyorsunuz. Çarpılmamak için çırpındıkça elinizde alınmaya değer hiçbir şey kalmadığını görüyorsunuz. Acemi yolcunun araba sevdası insanlığa dair umutların hem azalıp hem arttığı bir süreç oldu. Uzun uzun ilan okumaktan, telefonda konuşmaktan hiç hazzetmesem de, araba üzerine konuşmalardan, karşında hiç görmediğin bir insanın zihninde biçtiği esas fiyat ile pazarlık için siteye yazdığı fiyat arasındaki uçurumu azaltma taktikleri, incelikli bir uygulamalı psikoloji dersi gibiydi.
Piyasaya fırsat aracı olarak giren şey, acaba neden bu kadar ucuz şüphesi oluşturuyordu. Sonra bir hatası var mı yok mu diye yoklarken baktığınız ilan uçup gidiyordu. Başkası kapmıştı ve siz hayıflanıyordunuz kaçan fırsata. Araba özellikleri ile istenen fiyatı kıyaslamaya başladığınızda bir bakmışsınız kendinize son model araçlara sıfır faizli kredi veren reklam ararken buluyordunuz. On beş bin liralık araç ararken bir bakmışsınız kendinizi 150.000 TL kredi çekip araba alırken bulabilirsiniz. Uzun uzun edebi metinlere rastladım, araba övgüyle kanatlanıp uçuyor, evereste çıkıyordu da yazının sonunda pert kaydı vardır ile bitip yerin dibine çakılıyordu. Şahin fiyatına Toyotalar, anlamıyor musun kardeşim, sağ taraf hariç boyalı diyorum neden tavan boyalı mı diye soruyorsunlar vs. tavan ve kaput önemliymiş, bunu anladım. Sonra podyeler. Neresi ya da neyse onlar. Rot başları, z rotlar, vs. vs.
Dişe dokunur temizlikte, raporlu, işe biraz yarar araçlar hemen alıcısını buluyor, satılıyor. Birkaç ay bekleyen ilanlara da rastladım, neden bekliyorsa. At fava bekle, twitterda sanıyordum, burada da varmış. Bir de, hiç karşılaşmadığım ölücüler kavramı var. Ölücüler aramasın! Site ilanları üzerinden çok ilginç öykü başlıkları devşirdim. İlan okumak bağımlılık yaptı. Gece bir ara uyandığımda bakıyordum, favori aramalara bir şeyler eklenmiş mi? Gecenin ikisinde eklenmişse bile ne yapacaksam artık…
Temel sorunumuz güven aslında… Galericiler ne ara kaybetti bu güveni bilemiyorum. Bütün tavsiyelerde galeriden değil sahibinden al, tanıdıktan, tanıdığın tanıdığından, dosttan, güvenilir meslek gruplarından vs. al diyorlar. Benim evde her torbada üç çürük meyve bulduğum için pazarı terk etmeme benzer bir şey olsa gerek! Yeminle, her hafta buradayız aldığım meyveler arasında karşıma çıkan çürük meyveler…
Bu güven meselesi yüzünden expertiz raporları, muayene istasyonları açılmış. Ancak, onun bile bir yolunu buluyorlar vs. her rapora güvenme diyenler, paranoyağa çevirdi beni. O olmaz, aklıma yatan bir araç varsa, elinde patlar, son kullanıcısı sen olursunlar, bir sürü incik boncuk takıntılar. Sonra, insanın beklentileri… beklentiler ile imkanlar arasındaki uçurumlar. Geri dönüp, yahu aslında arabam çok iyiymiş, değiştirmeye gerek yok düşüncesine geri dönüşler.
Bunca, alıcı ve safın buluştuğu noktada tabii ki avcılar da pusuya yatmış duruyor. Başkasına ait araba fotoğraflarını kendi adına siteye yükleyip ederinden iki bin lira ucuz yazdığın zaman telefonların susmuyor. Sonra işletme başlıyor, alıcısı çok, ilanı kaldırmak için kaparo gönderin, size rezerve edelim. Uzun süredir aradığınız fırsat aracını elde etmek üzereyken mantığınız devre dışı oluyor. Hiç düşünmeden yüz tlden beş yüz tl ye kadar kaparo gönderiyorsunuz ve aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor’u dinlemeye başlıyorsunuz. Bu gibi ilanlar, genelde, Türkiye’nin en uç noktalarında kendini gösteriyor. Hemen gidip alamayacağınız, ulaşmanız bir iki günü bulacak mesafe. Ve yıkılan insana güven duygusu.
İlanda göründüğü gibi olmayan arabalar için uzun yollara çıkıp elinizin boş dönmesi bir başka hayal kırıklığı. İnsanoğlu çürümüş mü yoksa tek tük numune mi bu yaşananlar, emin değilim. Hobbes, doğru söylemiş, insan insanın kurdudur diye. Yiyorlar seni, acımadan. Hurdacılar sanayi sitesinde dolaştım bir süre. İç organları parçalanmış insan cesetleri gibiydi arabalar. Sökülmüş, parçalanmış, satılmayı bekliyor. Şurdan parça toplasam, bir frankeştayn yapıp, çıksam dışarı… bir dakika, telefon çaldı.
-Alo! ben ölücü değilim. Pazarlık etmeyi bilmem. İlandaki arabanız…