ANKARA (AA) - Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin davada, tanıkların beyanlarının alınmasına devam edildi.
Davanın bugünkü duruşmasına sanıklar, geniş güvenlik önlemleri altında jandarma eşliğinde getirildi. Müştekiler şehit Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir, Halisdemir'in kardeşleri, olayda yaralanan Başçavuş İsmail Oğuz ile karargahta öldürülen Astsubay Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin ve çocukları da salonda yer aldı.
Duruşmaya, Hakimler ve Savcılar Kurulunca Bölge Adliye Mahkemesi Üyesi olarak atanan Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Ademoğlu'nun yerine Kıdemli Üye Fahrettin Aksoy başkanlık etti.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, tanıkların dinlenmesine devam edildi.
Tanık Albay Mustafa Yılmaz Sayar, darbe girişimi gecesi ÖKK'ya geldiklerinde, kobra helikopterinin birliği vurduğunu gördüğünü, içeri giremediklerini ve girmeye kalkışmaları halinde vurulacakları yönünde tehdit edildiklerini anlattı.
Durum değerlendirmesi yaptıktan sonra içeri girmeye çalıştıklarını, bu çabalarının yaklaşık iki saat sürdüğünü belirten Sayar, sabah saat 04.00 civarında Başçavuş İsmail Oğuz'un da içinde bulunduğu ekiple nizamiyeye yaklaşma hazırlıklarına başladıklarını söyledi.
Eş zamanlı olarak telefonla içerideki personelden ilave bilgiler almaya çalıştıklarını, içeriden Mihrali Atmaca'yı aradığını, "Durumla ilgili bizi sürekli bilgilendirin" dediğini, "Bilgilendireceğiz" yanıtını aldığını kaydeden Sayar, içeri girmeye çalışırken açılan ateş sonucu Başçavuş İsmail Oğuz'un yaralandığını öğrendiğini aktardı.
Sayar, ÖKK'ya girmeye çalışırken, Mihrali Atmaca'ya cep telefonundan ulaştığını, yanındakilerin de Atmaca ile irtibat halinde olduklarını ifade ederek, "Mihrali Atmaca, içeride bizim ne olduğunu açıklığa kavuşturabileceğimiz, irtibat kurabildiğimiz bir kaç kişiden birisiydi." dedi.
Avukatların soruları üzerine tanık Sayar, "Karargahtan atılan bir kurşunun İsmail Oğuz'u yaralama ihtimali yoktur, fizik kurallarına göre bu pek mümkün değil" diye konuştu.
Bir avukatın, "Mihrali ve ekibini dost olarak mı görmüştünüz?" sorusuna Sayar, "Biz, o gece muhatap aldığımız kişilerin durumunu kesin olarak kestirebilecek durumda değildik. Mihrali Atmaca ile yaptığım görüşmede olumlu bir cevap aldım elimdeki bütün değerlendirme budur." yanıtını verdi.
- "Neyin ne olduğunu anlayamamıştık"
Şehit Ömer Halisdemir'e ilk müdahaleyi yapan Astsubay Kamil Aksoy da tanık olarak dinlendi.
Halisdemir vurulduktan sonra revirden çağrıldıklarını, geldiklerinde Halisdemir'den çok zayıf da olsa nabız aldığını anlatan Aksoy, şunları söyledi:
"Çok zayıf da olsa nabzı olduğunu fark edince malzemeleri istedim. Malzemeleri getirmeye giderken, çekilmemiz söylendi. Kenara çekildik. Uzun boylu şahıs geldi, iki el daha ateş etti. Vuran ve yerde yatan kişinin kim olduğunu bilmiyordum. Yerde yatan personelin bilinci yoktu. Atar damarına baktım, ben 'nazbı var' dedim, arkadaşım da beni onayladı. Vurduktan sonra birisi 'Neden vurdun, iyi çocuktu' dedi, bir başkası da 'Konuştururduk' dedi. Neyin ne olduğunu anlayamamıştık, yerde yatanın kim olduğunu, vuranların ne olduğunu anlamadık."
Avukatların soruları üzerine Aksoy, "Defalarca nabız almış bir insanım. İlk defa bu işi yapmıyorum. Birden fazla kez kontrol ettim, nabzı vardı. Elim boynundaydı, nabzı alana kadar kontrol ettim. İlk başta hissedemedim, tekrar kontrol ettim, zayıf da olsa nabzının olduğunu söyledim. Nabzı çok zor hissediliyordu. Yaşadığını düşündüğüm için nabzının olduğunu söyledim" diye konuştu.
Tanık olarak dinlenen sıhhiyeci acil sorumlusu Mustafa Afyonlu, revirde beklerken, yaralıya müdahale için çağrıldıklarını, Astsubay Kamil Aksoy ile Ömer Halisdemir'e ilk müdahaleyi yaptıklarını anlattı.
Afyonlu, "Kamil astsubayım boyundan ben elinden nabız ölçtüm. Elinden fazla nabız gelmiyordu. Bir de boynuna baktım. Çok hafif bir nabız vardı. Müdahale edecekken, çekilmemiz söylendi. Uzun boylu birisi iki el daha ateş etti. Yerde yatanın şehit Halisdemir, vuranın da Mihrali Atmaca olduğunu bilmiyordum." şeklinde ifade verdi.
- "Şaşkınlık ifadesi vardı"
Tanık Albay Tan Dervişoğlu da nizamiyeye girme faaliyetleri sırasında Mihrali Atmaca ile telefonda görüştüğünü belirtti. Mihrali Atmaca'ya telefonda ne yaptıklarını sorduğunu, her taraftan ateş edildiğini söylediğini belirten Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Şaşkınlık ifadesi vardı. Nizamiyedeki adamların onun adamı olup olmadığını, ne yaptıklarını sordum. 'Bana emir verdiler, Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik'i gözetim altına aldım' dedi. Başlangıçta bir anlam veremedim. Yaralıyı sordum, 'Üzerimize ateş edildi, komutanımızı vurdu, o yüzden vurduk' dedi. Bak ve Çelik'i niye aldıklarını da sordum, 'Komutanım emir vermiş' dedi. Komutanım diyerek, Zekai Aksakallı'yı kast etti. Semih Terzi'nin darbeci olduğunu söyledim, 'Neler oluyor komutanım anlayamıyorum' tarzı şeyler söyledi."
Dervişoğlu, sabah 7 civarında nizamiye bölgesinin ele geçtiğini, komutanlık binasına doğru ilerlediklerini, yaklaştıklarında kendilerini Mihrali Atmaca'nın karşıladığını belirterek, şunları söyledi:
"Mihrali sakatlanmıştı, iki omzu da çıkmıştı. Onun kılavuzluğuyla komutanlık binasına yaklaştık, sol tarafta yine onun timinin gözaltına aldığı şüpheliler vardı. Mihrali burada bir şeyler oluyor ama ne olduğunun farkında değilmiş gibiydi. Kendisine verilen emirleri yerine getirmiş, oradakileri gözetim altına almış. Tüm komutanları komutanı olarak biliyor. Terzi'nin darbeci olduğunu benim söylememle anlamış gibiydi. Yeni telefon görüşmesinde bende bıraktığı izlenim, orada neler döndüğünün bilmediği yönündeydi."
AA