ANKARA (AA) - DUYGU YENER - Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneğince diyabet tanısı konulan hastalar üzerinde yapılan araştırmaya göre, her on tip 1 diyabet hastasından sadece biri kan şekerini kontrol altında tutabiliyor.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, diyabet gelişmesini önlemek ve hastalığı daha etkili tedavi edebilmek için yaptığı "Türkiye'de Erişkin Diyabet Hastalarının Glisemik ve Metabolik Parametrelerinin Değerlendirilmesi" araştırmasının sonuçlarını açıkladı.
Araştırma, diyabet hastalarının istenilen kan şekeri düzeyine ulaşamadığını ve hastaların kan basıncı ve kan yağlarını kontrol edemediklerini ortaya çıkardı.
Türkiye'deki diyabet hastalarının demografik özelikleri, beslenme alışkanlıkları ve yaşam biçimlerinin ele alındığı araştırmada, diyabet tanısı alan 5 bin 211 hasta incelendi.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Diyabet Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Alper Sönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, araştırma sonuçlarının Türkiye'nin diyabette iyi bir yerde olmadığını gösterdiğini söyledi.
Dünya Diyabet Federasyonunun verilerine göre Türkiye'nin diyabetli oranı en yüksek ülkelerin başında geldiğini ifade eden Sönmez, diyabetli hasta grubunu daha iyi tanıyabilmek için böyle bir araştırmaya imza attıklarını belirtti.
Prof. Dr. Sönmez, yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıklarının şişmanlığın ortaya çıkmasındaki en önemli faktör olduğuna işaret ederek, "Egzersiz kültürü olan, sporu seven bir ülke değiliz. Karbonhidrat ağırlıklı bir beslenme kültürü de şişmanlık ve obeziteyi beraberinde getiriyor." dedi.
İkinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında en az bir yıldır izlenen diyabet hastalarının takip edildiğini aktaran Sönmez, tüm hastaların kan basıncı, vücut ağırlıkları, kan şekerlerinin tespit edildiğini, diyabete bağlı komplikasyonlar ve eşlik eden hastalıkların da kayıt altına alındığını anlattı.
Sönmez, araştırma sonuçlarından elde edilen veriler sayesinde Türkiye'deki tip 1 ve tip 2 diyabet hastalarında metabolik kontrolü belirleyen demografik özelliklerin neler olduğunun ortaya konulduğunu bildirdi.
İnsülin salınımının aniden kaybolduğu daha genç bir grupta görülen tip 1 diyabetin özellikle 30 yaş civarındaki 500 kişide durumun çok da iyi olmadığına işaret eden Sönmez, "Diyabet hastalarımızda üç ayda bir şeker kontrolü hedeflerine bakarız. Tip 1'lerin sadece yüzde 15'inde bu kontrolü sağlayabilmiş durumdayız. Bu da demek oluyor ki her on tip 1 diyabet hastasından sadece biri yaklaşık olarak kan şekeri hedefine ulaşabilmiş durumdadır. Her on tip 2 diyabet hastasından ise sadece 4'ü hedefe ulaşmış, 6'sı ulaşamamış durumda." ifadelerini kullandı.
Diyabette sadece kan şekeri değil kan basıncını, kan yağlarını ve kilo fazlalığının da kontrol edilmesi gerektiğini vurgulayan Sönmez, tip 1 diyabeti olan her yüz hastanın sadece 5'inin bu hedefe ulaşabildiğini, tip 2 diyabeti olan yüz hastadan 10'unun hedefe ulaştığını kaydetti.
- Diyabet hastaları iyi takip edilmiyor
Prof. Dr. Sönmez, diyabet hastaların üçüncü basamak sağlık merkezlerince çok iyi kontrol edilemediğine dikkati çekerek, "Hastalarımızın kontrolleri ve takipleri çok iyi yapılamadığı için onlar da beslenme alışkanlığı ve yaşam biçimlerini yönetmeleri konusunda çok başarılı değiller. Diyabetin tedavisi sadece ilaçla olacak bir tedavi değil. Bu bir yaşam biçimi hastalığı. Hastalarımızın yaşam tarzları da çok uyumlu görünmüyor. Her 10 diyabetli hastadan 2'si düzenli egzersiz yapıyor. Sağlık kuruluşlarının diyabet hastalarına da daha fazla zaman ayırması, hastaları daha iyi motive etmesi gerekiyor. Araştırmamızda, hasta başına ayrılan merkezlerin bu konuda daha başarılı olduğunu gördük." diye konuştu.
Diyabet hastalarında kan şekeri, kan basıncı ve kan yağlarının düşürülmesinin en önemli nedeninin diyabete bağlı komplikasyonlarının önüne geçmek olduğunu vurgulayan Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şeker hastalarında bizim en çok korktuğumuz komplikasyon, koroner damar hastalığı, beyin damar hastalığı, inme geçirmek ve bacak damarlarında tıkanıklığa bağlı uzuv kayıplarıdır. Tip 2 diyabeti olan her 4 hastamızın büyük damar hastalığı mevcut. Bütün dünyada diyabet görme kayıplarının önde gelen sebebidir. Aynı şekilde diyabet hemodiyaliz hastalığının da en önemli sebebidir. Biz bunlara küçük damar hastalıkları da deriz. Her iki diyabet hastamızın birinde sinir hasarı mevcut. Her 4 diyabet hastasının birisi kalp damar hastalığı, her 2 diyabet hastasının birinde de göz, böbrek gibi sinir sistemi hastalıkları mevcut. "
Prof. Dr. Sönmez, tip 2 diyabet hastalarının yaş ortalamasının 60 ve üzeri olduğunu dile getirerek, "Türkiye genelinde yaptığımız çalışmada, genç diyabet hastalarının daha kötü durumda olduğunu gördük. Yaşlı diyabet hastalarımız biraz daha iyi. Diyabet komplikasyon yapıncaya kadar herhangi bir şikayet oluşturan bir hastalık değil. Bir diyabetli istediği kadar yemek yesin kan şekerinin yüksekliği o anda herhangi bir rahatsızlık yapmayabilir eğer aşırı yükseklikle acil servise gitmiyorsa. Genç diyabetlilerin kendilerine daha az önem gösterdiğine işaret ediyor." dedi.
- Yürümek, diyabetin ilacıdır
Alper Sönmez, "Türkiye'de Erişkin Diyabet Hastalarının Glisemik ve Metabolik Parametrelerinin Değerlendirilmesine" yönelik gerçekleştirilen araştırmanın, egzersiz yapan ve tütün kullanmayan ve eğitim düzeyi yüksek kişilerin diyabetlerini daha iyi kontrol altına tuttuklarını ortaya çıkardığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Hastanelere diyabet eğitimi almış ve kendilerine daha fazla zaman ayrılan kişilerin sağlık durumları daha iyi. Derneğimizin yaptığı araştırmadan, sağlık yöneticilerine de çıkan dersler arasında bizlerin hastalarımızı daha iyi motive etmemiz, daha fazla zaman ayırmamız gerekiyor. Sağlık kurgulayıcılarının da hekim başına düşen hasta sayısını azaltması gerekiyor. Hastalara gelince de yürümek diyabetin birinci ilacıdır. Daha fazla spor yapan, sigara içmeyen, beslenmelerine dikkat eden hastalarımızın kontrolleri çok daha iyidir."
AA