Bu bir maç skoru değil…
Yüce Divan’ın eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın davasında kararı kaça kaç aldığını gösteren netice. 11-0
Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesi birden ellerini kaldırıyor veeee beraat…
6’sı elini kaldırıp 5’i kaldırmasaydı yine beraat edecekti Koray Aydın…
Peki, Yargıtay Başsavcısı’nın daha Mayıs ayında ihaleye fesat karıştırmak ve haksız kazanç elde etmekten 216 yıl hapis cezası istemesi ve yaklaşık 2 trilyon lirayı devlete geri ödemesini istemesi…
Başsavcı Nuri Ok bir hukuk adamı…
Mahkeme üyeleri de pek tabi ki hukuk adamları…
Ama iddia eden hukuk adamıyla, karar veren hukuk adamları nasıl olur da bu kadar farklı bir karara imza atarlar…
Şimdi gelelim meselemize. Efendim biz Koray Aydın cezalandırılsın demiyoruz. Veya suçludur da demiyoruz. Adam bi güzel aklandığına göre diyeceğimiz sadece geçmiş olsun olur. Bizim sorgulamaya çalıştığımız, bir insanın kaderi başka insanların ellerini kaldırmalarıyla nasıl değişebiliyoru gözler önüne sermektir…
Aynı mahkemenin üyeleri geçtiğimiz aylarda neticesinde erken seçim kararı alınan bir karara daha imza atmışlar orada da hatırlayabildiğim kadarıyla 7’ye karşı 4 oyla mahkeme TBMM’nin cumhurbaşkanı seçiminde 3’te 2 çoğunluğun katılımını şart koşmuştu. Aylar sonra itiraflar geldi, ama iş işten çoktan geçmiş, hatta iki hafta sonra trilyonlarca lira harcayarak sandığa gideceğimiz tuhaf halk oylamasına da zemin hazırlanmıştı. Hem zaman hem para ve esas önemlisi ülkeye enerji kaybettiren neydi peki? İki üç mahkeme üyesinin ellerini kaldırmaması veya kaldırması. Niye kaldırdıklarını veya kaldırmadıklarını ise hiç kimse sorgulamıyor nedense. Oysa aynı makamlara önümüzdeki yıllarda Cumhurbaşkanı Gül tarafından atanacak üyelerin niye ve kimin lehine veya aleyhine oy verdikleri en ince ayrıntısına varıncaya kadar tartışılacak. Bunu nereden bildiğimi sormayın sakın, hepimiz bi güzel biliyoruz işte…
///
Gerçek Dostluk
Mevlana ve bir öğrencisi, dostluğun ve arkadaşlığın konu edildiği bir söyleşiden çıkmışlar, yolda birlikte yürüyorlardı. Biraz ileride yolun kenarında, iki köpeğin koyun koyuna sokulmuş, birlikte uyumakta olduğunu gördüler. Öğrencisi, biraz önceki söyleşinin de etkisi altında kalarak, bu görüntü karşısında çok duygulandı ve bu duygusunu Mevlana ile paylaşmak istedi:
— Efendim şu manzaraya bakın, dedi. Ne denli yüce bir ders alınacak dostluk örneği, değil mi?
Mevlana, öğrencisinin bu heyecanı karşısında hafifçe gülümsedi ve kişisel çıkarların nice dostlukları yakıp kül ettiğini anımsattıktan sonra ona, unutamayacağı bir ders verdi:
— Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör dostluklarını, dedi.
Bir dostluk, kişisel çıkar karşısında unutulmayacak denli sağlamsa, ancak o durumda bir değer ifade eder ve ancak o zaman onun adına 'gerçek dostluk' denilir.