1-BAYRAMI TATİLE ÇEVİRMEYELİM
Mübarek Ramazan ayının son günündeyiz. Nasip olursa yarın Ramazan Bayramına girmiş olacağız. Bir ay boyunca Rabbimizin emrine boyun bükerek oruç tutan ve zorluklara sabır gösteren mü’minler bayram yapmaya hak kazandılar.
Bu bayram inananların bayramı… Bu bayram Allah’a teslim olanların bayramı… Bu bayram güçlüklere sabredenlerin bayramı… Bu bayram sabırla, namazla ve oruçla Yaratıcının emrine amade olanların bayramı… Bu bayram Ahde vefa gösterenlerin bayramı…
Oruç gibi bayram da, Allah’ın inanan kullarına bir lütfu ve ikramı… Sadece Yaratanın emri olduğu için oruç ibadetini severek, isteyerek, benimseyerek yerine getiren imanlı insanlar, yine Rabbimizin emri gereğince bayramı da bir ibadet zevki ve anlayışı ile geçireceklerdir. Bayramın sıradan bir tatil gibi değerlendirilmesi, bu iman anlayışı ile bağdaşmaz.
Bayram günlerini ziyaretler yaparak ve ziyaretçileri kabul ederek geçirmek yerine, evlerin kapatılarak yaşanan şehirden uzak yerlerde tatil yapılması bayram anlayışına sığmayan hatalı bir davranıştır. Bu davranış, zaten yıl boyunca bir araya gelinmeyen komşu, akraba ve yakınlarla bayramda bile görüşmeyi engellediği gibi evlatlarımıza da kötü örnek olmaya sebep olmaktadır.
Bayramın ilk günü çocuklarımızla birlikte sabah ve bayram namazlarını camide eda ettikten sonra ana baba, kardeş ve yakınlarımızla bayramlaşmak daha sonra da 3 gün boyunca komşu, akraba ve tanıdıklarımızla ziyaretleşmek varsa kırgınlıkları sona erdirmek, çocukları sevindirmek, yetim ve öksüzlerin başını okşamak, kabirleri ziyaret edip geçmişlerimize Fatihalar göndermek, ayrıca garip ve kimsesizlerin yüzlerini güldürmek Rabbimizin hoşnut olacağı davranışlar zümresindendir.
Bayramımızı bu güzellikler içinde geçirmek ve çocuklarımıza bu yönde iyi örnek olmak yerine, tatil yapma anlayışı içinde evlerimizi kilitleyerek bayram süresince uzaklaşmak, ziyaret etmeyi ve edilmeyi âdeta yasaklamak ne kötü bir fiil, ne kötü bir davranıştır. Yılda sadece iki defa kapımızı çalan bu mübarek bayram günlerini sıradan bir tatil anlayışından uzakta diğer mü’minlerle birlikte kutlanması ve yaşanması gereken özel günler olarak görüp, Allah’ın rızasına uygun şekilde davranmakla bayramların derunî zevkini de tatmış oluruz.
2- MUHALEFETE TALİP PARTİ OLUR MU?
Siyasi partilerin amacı iktidar olmak ve devlet idaresini ele almaktır. Ancak MHP’ nin yaklaşımının bu amacın dışında olduğunu, iktidar olmak için değil muhalefette kalmak için uğraş verdiğini görüyoruz.
Devlet Bahçeli’nin, kendisini koalisyon kurmak için ziyaret eden Başbakan Ahmet Davutoğlu’na söylediği; “siz CHP ile hükümet kurmayı deneyin, kuramazsanız seçime gidin, biz koalisyonda yokuz” sözlerinin ve daha önceki günlerde söylediği “biz ana muhalefet partisi olmak istiyoruz” sözlerinin başka bir anlamı yoktur.
Çocuk yaşımdan itibaren yakından takip ettiğim, ilgi duyduğum ve içinde olduğum siyasi faaliyetler zümresinde, bir parti genel başkanının böyle bir yaklaşımına ilk defa şahit oluyorum. Yanlış anlaşılmasın MHP herhangi bir parti ile koalisyon yapmak zorunda değil elbette… Oturulur, konuşulur, anlaşılamaz ise ona bir şey denemez. Ancak, koalisyon şartları konuşulmadan, masa başında oturup koalisyon konuları müzakere edilmeden peşinen hatta seçim akşamı “ben hükümete girmek istemiyorum, muhalefette kalmak istiyorum” denmesini anlamsız buluyorum. Teşkilatlarının ve tabanının isteğinin tersine hareket ederek muhalefete talip bir parti olur mu? Olursa o partinin geleceği olur mu?
Şayet MHP’nin planı, Ak Parti’yi CHP ile hükümet kurmaya iterek yıpranmasını sağlamak ise, Ak Parti’de elbette bu oyuna gelmeyecek ve daha önce de yazdığım gibi CHP ile hükümet kurma hatasını yapmayacaktır.
Okunmadı ise bir önceki yazımda kaleme aldığım, sol parti ile hükümet kuran sağ partilerin başına neler geldiğinin okunmasını tavsiye ediyorum. Bu durumda tek çare erken seçimdir ve erken seçim ihtimali daha da güçlenmiştir.
3- AYM’NİN KARARI NE ANLAMA GELİYOR?
Anayasa Mahkemesinin dershanelerin kapatılmasını öngören yasayı iptal etmesi ne anlama geliyor? Bir kere aradan bu kadar zaman geçtikten sonra, seçimlerden Ak Parti’nin zayıflayarak çıktığını gören Anayasa Mahkemesi, adalete dayalı tarafsız bir karar değil tamamen siyasi bir karar vermiştir. Oybirliği ile değil oy çokluğu ile bu kararı veren AYM, Ak Parti seçimlerden yine tek başına iktidar olarak çıkmış olsa idi böyle bir karar alır mıydı?
Diğer yandan bu karar, malum cemaati her yönden kuvvetlendirmeye yarayan bir karar olmuştur. Bu kararla cemaat dershane faaliyetine devam edebilecektir. Zamanında eğitimin durumu düşünülmeden çıkarılan bu yasanın iptal edilmesi ile, gelinen noktada hem büyük bir kaos ortamı oluşmuş hem de malum cemaate vurulmak istenen darbe boşa çıkarılmıştır.
Dershanelerin kapatılmasının eğitim açısından yanlış olacağını ve yasal olarak sıkıntı oluşturabileceğini defalarca yazmıştık. Bundan sonrasının ne olacağını kimse bilmiyor. Hükümet de nasıl hareket edeceğini belirlemiş değil. Bu konunun koalisyon kurma görüşmelerinde de gündemde yer edineceği muhakkaktır.
Artık çok büyük bir çoğunluğunun özel okullara dönüşümünü tamamladığı dershanelerin bu aşamadan sonra faaliyetine izin vermek; diğerlerinin elini kolunu bağlayan, sadece cemaate yarar sağlayan bir gelişme olur ki buna müsaade edilmemesi gerekir.
Bu karardan, verilen bunca mücadeleye rağmen malum cemaatin hâlâ gücünü muhafaza ettiğini ve en üst kademelerde bile etkisini sürdürdüğünü de anlamak mümkündür. Hayırlı Bayramlar efendim.