İSTANBUL (AA) - KENAN IRTAK - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde şehit ettiği Mehmet Güder'in eşi Ayten Güder, "Ben hep buradayım. Her gün kocamın mezarını ziyaret ediyorum. Duamı ettikten sonra adını yazıldığı yere ellerimle dokunuyorum. Hem onu çok özlüyorum hem de onunla gurur duyuyorum." dedi.
FETÖ'nün kana buladığı 15 Temmuz gecesinin kahramanlardan biri olan Mehmet Güder, darbe girişimini öğrenir öğrenmez Fatih'te şube müdürü olarak çalıştığı restoran çalışanlarına "Bu akşam vatana sahip çıkmazsak ne zaman sahip çıkacağız?" diyerek Vatan Caddesi’ne gitti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkı sokağa davet etmesi üzerine Vatan Caddesi'ndeki kalabalığa katılan Güder, burada uzun bir süre zırhlı araçlardaki darbeci askerlere direndi. Emniyet güçlerinin ve vatandaşların mukavemeti ile zor durumda kalan darbeci askerlerin takviye birlik talebinde bulunması üzerine 66. Mekanize Piyade Tugayı'ndan hareketlenen bir helikopter, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün bahçesine inmek istedi ancak emniyet güçlerinin direnişi karşısında buraya iniş yapamadan uzaklaştı.
Helikopter iniş yapabilmek için uygun bir yer ararken Adnan Menderes Caddesi'nde vatandaşlarla beraber Mehmet Güder de iniş yapmaması için helikoptere doğru koştu. Bu sırada vatandaşları dağıtmak için helikopter içerisinde bulunan darbeci askerler tarafından açılan ateş sonucu Mehmet Güder kafasına isabet eden kurşunla olay yerinde şehit oldu.
Vatan Caddesi'nde şehit edilen tek kişi olan Mehmet Güder, vefatının ikinci yılında ailesi, akrabaları ve sevenleri tarafından özlemle anılıyor.
- "Vatan Caddesi'ne gideceğini söylemedi bana"
Eşi Ayten ve oğlu İbrahim Güder, şehit Mehmet Güder'i Küçükçekmece'deki mezarı başında AA muhabirine anlattı.
Severek evlendiği eşini, öz güveni olan, sevmesini, yemesini, gezmesini iyi bilen, iyi bir baba, iyi bir eş olarak niteleyen Ayten Güder, vefatından bir gün önce hayatında ilk kez eşinin iş yerinde gittiğini ve burada birlikte yemek yediklerini anlattı.
Aynı gün eşinin kendisine bir Kur'an-ı Kerim hediye ettiğini ve Edirnekapı şehitliğini ziyaret ettiklerini dile getiren Güder, şöyle devam etti:
"Günde en az 10 kez konuşurduk. Çok yakışıklı bir insandı. Eli, yüzü, konuşması düzgündü. Bana 'iki işimiz kaldı' derdi, 'hacca gitmek ve kızımızı evlendirmek.' Gündüz 12.00'de evden çıktı. Ben de oğlumun evine gittim. Geç saate kadar çalışıyordu. Televizyonu açıp olayları öğrenince 'Arkadaşlar bugün vatanımıza sahip çıkmazsak ne zaman sahip çıkacağız' deyip çıkıyor. Vatan Caddesi'ne gideceğini söylemedi bana. En son gece 12.00'de konuştuk. 'Yollar kapalı' dedi. Ben de 'herkes nasıl geliyorsa sen de öyle gelirsin' dedim. Gece 12.15'te aradım. Telefonu çaldı çaldı ama cevap vermedi. 12.30'da tekrar aradım. Başka bir erkek çıktı telefona. 'Mehmet'i verir misin?' dedim, 'ben polisim' dedi. 'Sen neyi oluyorsun?' dedi. 'Eşiyim' deyince 'başınız sağ olsun, şehit düştü. Haseki Hastanesine gelin' dedi."
- "Senelerce dini kullanarak insanları kandırdılar"
Eşinin şehadetinin ardından iki yılın kendileri için çok zor geçtiğini vurgulayan Ayten Güder, "Ben hep buradayım. Her gün kocamın mezarını ziyaret ediyorum. Duamı ettikten sonra adını yazıldığı yere ellerimle dokunuyorum. Hem onu çok özlüyorum hem de onunla gurur duyuyorum. 32 senelik hayat arkadaşımı, elimi, ayağımı, her şeyimi aldılar. Senelerce dini kullanarak insanları kandırdılar. Bunların nasıl beyinlerine girmişler. Bir sürü insanın evine ateş düşürdüler. Bizim hayatımızı söndürdüler. Ağlayıp da o katilleri sevindirmek istemiyorum." ifadelerini kullandı
Kendilerine şehidin defnedilmesi için 5 mezarlık gösterildiğini anlatan Güder, eşinin mezarını her gün ziyaret edebilmek için evlerine en yakın olanını tercih ettiklerini aktardı.
Güder, devlet yetkililerine kendilerine verdikleri destek için teşekkür etti.
- "Ailesi ve anne babasıyla çok ilgilenen bir insandı"
Şehidin oğlu İbrahim Güder, babasının güler yüzlü, sıcak kanlı biri olduğu söyledi.
Babasının insanları çok sevdiğini ve misafirlere ayrı bir önem verdiğini dile getiren Güder, "Hayatını ailesine adamış bir insandı. Babamla sayılı bayramlarda beraber olabildik. Bayram namazı kıldıktan ve kahvaltı yaptıktan sonra işe giderdi. Kimseye muhtaç olmayalım diye çalışırdı. Ailesi ve anne babasıyla çok ilgilenen bir insandı. İşine erken gider, çalışmayı çok severdi." diye konuştu.
Babasının şehadet haberini, darbeci askerleri durmak için gittiği Atatürk Havalimanında gelen telefonla öğrendiğini kaydeden Güder, şöyle konuştu:
"İşe erken gittiği için her zaman Edirnekapı Şehitliğine uğrar, şehitlere dua ederdi. Televizyondan darbe girişimini öğrenince Cuma akşamı, evde eşimi ve çocuğumu bırakarak havalimanına doğru yola çıktım yürüyerek. Bu sırada F16'lar çok yakın mesafeden üzerimizden uçuş yapıyordu. Havalimanına varmak üzereyken kardeşimin bir arkadaşı aradı. 'Mehmet abi vurulmuş, Haseki Hastanesine kaldırmışlar' dedi. Şoktaydım zaten, 'tamam' dedim. Şirinevler'e kadar yürüyerek gittim. Orada bir minibüse binerek hastaneye ulaşmaya çalıştım. Hastaneye vardığımda hastanenin önünde 100'e yakın sedye vardı. Sedyelerin üzerinde kan vardı. Hastanenin önündeki insanların üzerleri hep kandı. Yerlerde de kan vardı. Babamın iş arkadaşları da oradaydı. Önce hafif yaralılar olduğu bölüme baktık, babamı bulamadık. 'Morga bakalım' dediler. Morg görevlisine kimlik bilgisini verdik, 'evet burada ancak göremezsiniz savcıların gelmesi lazım'. dedi. Orada şehit olduğunu anladık, dünya başımızı yıkıldı. Savcıların işlemleri tamamlamasından sonra cenazesini alabildik."
- "20 lira parası vardı"
Güder, hastaneden babasının elbiselerini ve şahsi eşyalarını da aldıklarını anlatarak, "Küçük bir poşetin içinde gözlüğü, akbili, saati, küçük bir telefonu vardı. Bir de 20 lira nakit parası vardı." dedi.
Babasının şehadetinin ardından devletin ve yetkililerin kendilerine sahip çıktığını belirten Güder, babasının adının Küçükçekmece'de bir okula, aynı ilçede bir otobüs durağına, Samsun'un Bafra ilçesinde bir kütüphaneye, Tokat'ın Sulusaray ilçesinde bir okula ve Tokat'ta bir parka verildiğini kaydetti.
AA