Org. Başbuğ karşı hamleyi savuşturdu

Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın dünkü açıklaması saç baş yolduracak cinsten!

Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın dünkü açıklaması saç baş yolduracak cinsten! 'İrticayla Mücadele Eylem Belgesi'nin 12 Haziran günü Taraf gazetesinde yayınlanmasından tam 12 gün sonra, belgenin karargâhta hazırlanmadığı söylendi.

Araştırmışlar, böyle bir belgenin varlığına ilişkin olarak "gerek elektronik ortamda, gerekse yazılı kayıtlarda herhangi bilgi, belge, emir veya emareye" rastlamamışlar.

***

* Peki, kurumu karıştıran, suratları kızartan onca telaş, kuşku, sıkıntı neydi?
* Bir, iki gün içinde sonuçlanacak bir araştırma, niye 12 gün sürdü?
* Niye sivil savcıların belgeyi hazırladığı iddia edilen albayı sorgulamaları engellendi?
* Plandaki imzanın adı geçen albaya ait olduğu kesinleşmişken, bu ne çelişki? Genelkurmay personeli boş zamanlarında, evinde, çay bahçesinde filan eylem planları mı hazırlıyor?
* Eylem Planı'nın Ocak 2009'dan itibaren hazırlandığını söyleyen emekli orgeneralin sözlerini çöpe mi atacağız?
* Kendini 'Ergenekon'un avukatı' ilan etmiş bir Deniz Baykal'ın dahi cuntalara karşı çıktığı bir ortamda, ne oldu da belgenin mevcudiyeti reddediliverdi?

Soruları çoğaltabiliriz.

***

12 gün içinde birçok olay meydana geldi. Demeçler, suçlamalar, kanıtlar ya da saptırma haberler havalarda uçtu.

Bu olaylar üzerinde düşündüğümde ben şunu görüyorum: Karargâhta çalışan personel tarafından hazırlanmış böyle bir belge var. Bundan benim hiçbir kuşkum yok.

Ancak ondan sonrası karışık:
1) Eylem Planı, GK Başkanı Org. İlker Başbuğ'un emriyle hazırlandı.
2) Başbuğ karşıtı ya da cuntacı (mesela Ergenekoncular) bir ekip tarafından hazırlandı.

***

Ben Başbuğ'un böyle bir emir verdiğini sanmıyorum. Yapmaya kalkışsa dahi, doğrudan Hükümeti hedef alan, 'AKP içindeki ajanlardan' filan söz eden bir metin hazırlatmaz o.

Defalarca belirttiğim gibi: Zaten bu metin en çok Başbuğ'u zor durumda bıraktı.

Başbuğ açısından tam bir sıkışmışlık ortaya çıktı:
1) O emrettiyse, 'demokrasi düşmanı' ilan edilecek. Belki de görevinden alınacak.

2) O istemediyse, bu kez de 'karargâhına hâkim olamayan' bir GK Başkanı imajı belirecek.

Bu hamle, Aktütün olayından sonra Başbuğ'a karşı yapılan ikinci büyük hamleydi bence. (Ara hamleler de var.)

Askeriye içinde birileri Başbuğ'u çizmek istiyor. Amaçları: Ya iradesini kırarak 'o ekibin' sözünü dinlemesini sağlamak ya da düpedüz koltuğunu altından çekmek.

***

Sonuç olarak dünü açıklama bana şunları düşündürüyor:
* Komployu kuran ekibin kimlerden oluştuğu (ki zaten az çok biliniyordu) saptandı.
* Karargâhta bir depreme yol açmamak için bir pazarlık süreci başladı. Ve nihayet sonuçlandırıldı.
* Kim, nasıl cezalandırılacak? Mesela kimler emekli edilecek? Kimler istifa ettirilecek? Kimler bekledikleri makamlara oturamayacak?
* Tabii bir de olayın öteki yüzü var: Kimlere dokunulmayacak ya da dokunulamayacak? Kimlerin yaptığı yanına kâr kalacak? (Şunu da unutmayalım: Paçayı sıyıranlar bunu nasıl beceriyor? Mesele sadece karargâhın prestiji mi, yoksa dışarıdan elektrik mi alıyorlar?)

Özetle: Org. Başbuğ şimdilik bu hamleyi de savuşturmuş gözüküyor. Bizi hiç mi hiç ikna edemedi; o ayrı konu.

Emre Aköz - Sabah
emre.akoz@sabah.com.tr