Organizasyon işlerini neden beceremeyiz?
1989’lu yıllardan yani belediyelerimizin “emin eller”e geçtiği günden bugüne ne zaman bir belediye organizasyona katılsam, hep bir eksiklik göze çarpar, yerinde gitmeyen bir şeyler görürüm. Dışarıdan sade bir vatandaş olarak katıldığınızda hemen her şeyin dört dörtlük olduğunu gözlemler ve göze batan bir şey bulmakta zorlanırsınız. Siz daha çok içerikle ilgilisinizdir çünkü. Büyükşehir Belediyesi’nin basın ve kültür birimlerinden gelmiş birisi olarak mümkün olduğu kadar belediyelerin programlarından uzak durmaya çalışırım. Gerçekten konferans, panel vs birisinin konuştuğu sade vatandaşın da dinlediği programlara Konya doydu. Konuşulmadık konu, konuşmadık adam kalmadı. Bir konu etrafında konuşan bir kişiyi dinletmek istiyorsanız, çok hassas olmalı konuyu dikkatli seçmelisiniz. O başka bir yazı konusu.
Dün Çevre Haftası münasebetiyle katıldığım bir programda gördüklerim dikkatimi çektiği için sizlerle paylaşayım istedim. Hassaten ismimi zikrederek programa çağıranların nezaketi olmasaydı zaten orada işim olmazdı.
Programı düzenleyen Çevre Koruma Daire Başkanlığı’nın geçtiğimiz günlerde yaptığı nezaket ziyareti ve ziyaretteki ödül törenine davetine icabet etmek lazımdı. Programa 15 dakika geç gelince bize ödül verecek arkadaşların salonda ödül verecekleri basın temsilcilerine yer ayırmamış olduklarını gördüm. Daire Başkanı Ali Özer beyle muhabbetimiz olmasaydı, ödül için bir saat ayakta beklemezdim. Salonun nefes almaya müsait bir yapıda olmaması ortamı daha da boğucu hale getirdi. Yazıda ödül alan öğrencilerin seremonisi dışında protokolden her bir kişinin eline mikrofonu alarak üç beş kelam etmesi çileden çıkarmaya yetti. Birkaç saate böyle yoğun bir programın sıkıştırılması bir de bunu gündüzün sıcağında yapmak başlı başına bir eziyet oldu.
Bütün bunların üstüne ödüllerini alan öğrencilerden sonra Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili’nin elinden kısmetimize düşen ödülleri almak için sahneye çıkarılış şeklimiz başlı başına bir usulsüzlüktü. Orada bulunanlara hangi kuruluştan geldiklerinin sorulmasını hangi yetkili izah edecekse etsin.
Saygın televizyon kuruluşlarının ilk sıraya alınması üzerine listeden bir televizyonumuzun saygı değer genel yayın yönetmenini ismiyle, 7 gazete ve 3 televizyonun saygı değer temsilcilerini ise temsil ettikleri kurumun ismiyle çağırma “lütfunda” bulunarak pozitif ayrımcılık gösterisinde bulunduğu ödül alan herkesçe farkedilen sunucu arkadaşımızı kime havale etmeliyim bilmiyorum.
Ayrıca her programda basın mensuplarına oturacakları bir yer göstermeyen ve maalesef sevgili muhabir arkadaşlarımızı da bu hürmetsizliğe alıştıran yetkilileri organizasyon yanlışlıklarından ve eksikliklerinden vazgeçmeye çağırıyorum. Umarım beni bundan sonra programlarına davet eden nezaket sahibi arkadaşlar, bahsettiğim usulsüzlükleri düşünür ve ona göre hazırlıklarını tamamlarlar. O kadar işimizin arasında yazın sıcağında muhterem hocam kıymetli yazarımız Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu hocamın ifadesiyle “Ova köyüne gider gibi” kalkıp üç beş kelam dinlemeye ve ödül almaya gidiyorsak gittiğimize değmeli, diye düşünüyorum.
Büyükşehir Belediyesi yetkilileri bir zaman benim patronluğumu yapmış olabilirler. Yalnız onların patronlukları, hatırlatmak yerindeyse, koltuğu seçimden seçime değişme ihtimali bulunan bir seçilmişin iki dudağı arasından çıkan karara bağlıdır. ‘Kendini kuruma ait hissetmek’ endişesi taşıyan hiçbir yetkilinin maiyetinde “işi yolda öğrensin” diye alınan adam çalıştırma hakkı yoktur.
Umarım bu söylediklerimle kıymetli Daire Başkanı Ali Özer’i ve kıymetli şube müdürleri Hasan Basri ve Mehmet Ali beyleri kırmamışımdır. Yazıdaki muhatabımın onlar olmadığını altını çizerek belirtiyorum.
.