Son zamanlarda ilköğretim okulu öğrencilerine eline aldığı fotokopi biletlerle dükkân dükkân, ev ev çay partisi için bilet satıyoruz diyerek dolaştırılmasına hep birlikte şahidiz.
Nereden başlasam, nasıl başlasam bilemiyorum, hassas bir konu, buradan birilerini suçlama ucuzluğundan öte konunun tartışılacak kadar değerli olduğu düşüncesindeyim
Ben şahsen İlkokul 1 sınıftan başlayarak çocukların eline bir tutam bilet tutuşturup sokağa salmanın hiçbir izahı olduğunu zannetmiyorum.
Hiç bir ilköğretim birinci kademe öğrencisine bilet satma gibi bir görevi kimse veremez vermemeli! Çocuğun işi öğrenmek,okul idaresinin işi okulu idare etmek , velinin işi de çocuğunu okutmak..
Bunun yanında okulda yapılacak sosyal faaliyetler için okul aile birlikleri var.
İşte sorun burada başlıyor, okul aile birlikleri ne yapar, çalışma sitemi nedir, niçin kurulmuştur, bu konunun enine boyuna tartışılması gerekir.
Çünkü okul idaresinin ve velinin yapması gereken işleri öğrencilerinin sırtında değil de okul aile birliklerinin görev ve sorumluluk alanında olması gerekir diye düşünüyorum.
Ha şunu söyleyeyim mevcut düzende özellikle ilköğretim okullarına neden bu kadar cimri davranıldığını anlaşılabilir gibi değil.
Esas işi okulu yönetmek olan Okul idarecilerinin görevleri arasında okulun ihtiyacı olan finans kaynak yaratma gibi bir görevi olmaması gerekir, amma burası Türkiye ne yapacaksın…
Kim ne derse desin devlet ilköğretim okullarına para konusunda üvey evlat muamelesi yapıyor. Liselere ayrı para ilköğretim okullarına ayrı bir para olduğunu biliyoruz. Göndermiş olduğu Paranın yakıt parasına bile yetmediğini de biliyoruz. Hem kısıtlı para gönderiyorsun, buna rağmen ve arkasından birde hiçbir idareci para toplamayacak diye açıklama yapıyorsun böyle tezat bir durum.
Okul idaresi ne yapacak. Okul idaresinin paraya ihtiyacı var ve toplayacakta tabi’i ki.
Burası okul ve yüzlerce talebe var okulun camı kırılır, kapı kolu bozulur, bilgisayar bozulur, yakıtı yetmez vs… ihtiyaçlar bitmez. Tüm Bunların farkındayız ama çocuklarında kapı kapı dolaştırılıp bilet sattırılması da hiç hoş bir durum değil .. .
Türkiye okumuyor! seyrediyor.
İlçemizde bulunan tek özel okulun başlattığı Türkiye Okuyor Kampanyası sloganı Seydişehir’e kadar ulaştı. Özel okul öğrencilerinin katılımı ile yapılan bir eylemle kamuoyunu dikkati çekilmek istendi ama ne yapsan ne etsen bu konuda bir türlü okuma alışkanlığı kazanamıyoruz. Hiç lafı uzatmadan konu ile alakalı yapılan birkaç istatistiğe bakalım yeter.
Türkiye’de kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda nasıl mı?
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Rapor’unda kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sıradadır.
Japonya’da toplumun % 14’ü,
Amerika’da %12’ si,
İngiltere ve Fransa’da % 21’i düzenli kitap okur iken,
Türkiye’de durum % 0, 01 yani on binde bir.
Bir Yılda Kişi Başına Okuma Sayıları:
Bir Japon bir yılda ortalama 25 kitap okuyor
Bir İsviçreli bir yılda ortalama 10 kitap okuyor.
Bir Fransız bir yılda ortalama 7 kitap okuyor
Türkiye’de 6 kişiye yılda 1 bir kitap düşüyor.
Türkiye’de Okuma Ve İzleme Oranları.
Dergi okuma oranı % 4
Gazete okuma oranı % 22
Radyo dinleme oranı % 24
Televizyon izleme oranı % 95
bu rakamlar gösteriyorki demek ki Türkiye okumuyor seyrediyor efendim seyrediyor.