ÖRÜMCEK AĞI İLE AKLIN VE İZ’ANIN GÖZÜ ARASINDA
Gazete okumak kültür sahibi ve ülke gündemine duyarlı her vatandaşın günlük eylemlerinden biridir. Gelişmiş ülkelerde hangi sosyal statüye ait olursa olsun her bireyin elinin altında bir gazete bulundurduğunu (Bizimkilerin yaptığı gibi öyle etiket olsun filan diye değil…) oraları aynel yakin derecede müşahede etme imkânına sahip olanlardan duyduk, bu malumatı da âcizane ilmel yakin derecede de tetkik ettik ve tetkik edenlerden de istatistikî verilere çevrilmiş vaziyetlerini alıp inceleme imkânına da sahip olduk.
Bir ülkenin gelişmişliğini bütünü ile gazete okuyanların baskın oranına göre ölçmeye kalkmak, buna göre yargıda bulunmak elbette yetersiz bir değerlendirme olur. Böyle bir değerlendirme başka sahalarda da o ülkenin gelişmişliği hakkında bilgi verecek araştırmaların da destekleyeceği bir çalışma ile mümkündür… Ama mesele gazetelerden yola çıkarak o ülkenin gelişmişliğinin tespiti değil, gelişmiş bir ülkenin gazete okuru ya da gazetelerinden yola çıkarak bizim nerede olduğumuzun tespitidir. Bunu da gazetelerin yazarından çizerine varana kadar güncel bir olayı sayfalarına yansıtmadaki üslubuna, objektif kalabilirliğine ve hakkaniyete riayetine bakarak anlamak mümkündür. Bunu da kaba çizgileriyle anlayıp ifade etmek için bu sahada uzman olmaya da gerek yok. Yani bunu bu satırların yazarı gibi sıradan basit bir okur da anlayıp kendi cümleleriyle ifade edebilir.
Yukarıda da arz etmeye çalıştığım gibi, mesele gazetelerden yola çıkarak o ülkenin gelişmişliğinin tespiti değil, gelişmiş bir ülkenin gazete okuru ya da gazetelerinden yola çıkarak bizim nerede olduğumuzun tespitidir.
Bu yukarıdaki ifadelere müsteniden diyebilirim ki son zamanlarda insanı, insan hak ve hürriyetlerini ve o insan etrafındaki değerleri göz önüne almadan bir değerlendirmeye gitmeyen, bu yolda basın alemine çağ atlatma makamında olan –siyasetin dar tarifi ile değil çağın ve evrenselin iktiza ettirdiği tarifle diyorum ki- demokrat gazeteler sayesinde matbuat aleminin çehresine bir ciddiyet o ciddiyette saklı insani bir tebessüm de tebellür etti.
Bunun için de öyle sağa sola bakmaya gerek yok. Amerika ve Avrupa ülkelerinde yayımlanan ve hem yayımlandığı ülkede hem de dünya genelinde milyonlarca tiraja sahip gazetelerin çehresi –hem içerik hem de dizayn açısından- size ana hatlarıyla bir mukayese yapma imkanı verecektir. Ama dediğim gibi ben bu mukayesenin istastikî verilere dayalı rakamlardan mürekkep donuk yanında veyahut teknik mefhumlardan mürekkep ansiklopedik yanında değilim biraz insaniyet biraz da üslup tarafında –“üslub u beyan ayniyle insandır” kaidesine istinaden- durmaya çalışacağım.
Ancak yerimiz müsait olmadığından bu bahsi bir sonraki yazımıza bırakacağım…