İSTANBUL (AA) - Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tümay Sözen, osteoporozda erken tanıyla kemik kaybının önlenebileceğini, hastanın hayatının idame ettirebileceğini bildirdi.
Sözen, yaptığı yazılı açıklamada, osteoporozun, kemik kütlesi kaybı, kemiğin ince yapısının bozulmasıyla kemiğin kırılmaya yatkın hale gelmesi durumu olduğunu ifade ederek, halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporozun, belirti vermediğini, kemikler kaybedilirken herhangi bir rahatsızlık yaratmadığını ancak kemik kaybı sonucu kemiklerde kırık oluştuğunda ağrı yaptığını vurguladı.
Hastalıkta kaybedilen kemiğin geri kazanımı tam olarak yapılamadığından erken tanının çok önemli olduğuna işaret eden Sözen, "Dinamik bir organ olan kemiğin, kemik iliğinde kemik yapan ve yıkan hücreler vardır. Kemik vücut tarafından bir yandan yapılırken, bir yandan da yok edilir. Kemikteki bu yapım ve yıkım arasındaki denge, yeni doğan bebeklerde ve çocuklukta kemik yapımı lehinedir" ifadelerini kullandı.
Sözen, 20'li yaşlarda vücudun kemik yapımında doruk düzeylere ulaştığını, bu yaşlardan sonra kemik yıkımının yapımından fazla olmasıyla kemik kütlesinin giderek azalmaya başladığını aktararak, şunları kaydetti:
"Gençlik yıllarında yüksek doruk kemik kütlesine sahip olanlar, menopoz evrelerinde (kadınlarda) ve yaşlanmayla başlayan kemik yıkımlarında, gençken düşük doruk kemik kütlesi olanlara göre, kemiklerini daha iyi muhafaza ederler. Kemiğin yıkılması, kadınlarda mevcut östrojen adlı hormon tarafından önlenir. Menopozla bu hormonun yapımı giderek azalır ve dolaşımdan kaybolur. Dolayısıyla kemik yıkımı önlenemez. Yaşlanmayla birlikte vücutta oluşan değişiklikler de kemik yıkımından sorumludur. Dolayısıyla kadınlarda önce östrojen eksikliği ve yaşlanmaya ait faktörler birlikte olunca kadınlarda kemik kaybı erkeklere göre daha belirgindir. Bu nedenle hastalık halk arasında daha ziyade kadınlara özgü bir hastalık olarak bilinse de erkekler de bu hastalıktan etkilenir."
- "Hastalıktan korunmak için kalsiyum ve D vitamini"
Hastalığın tanısının,15-20 dakika gibi kısa sürede yapılan kemik yoğunluk ölçümüyle anlaşılabildiğini, ölçüm sırasında alınan radyasyonun hiçbir sağlık sorununa neden olmayacak kadar düşük olduğunu anlatan Sözen, "Osteoporozda erken tanıyla kemik kaybı önlenebilir ve hasta hayatını idame ettirilebilir. Kaybedilen kemiğin geri kazanımı tam olarak yapılamadığından erken tanı çok önemlidir" dedi.
Sözen, hastalık nedeniyle omurgada, kalçada, kol bileğinde veya vücudun diğer taraflarında kolaylıkla kırıklar oluşabileceğine işaret ederek, bu kırıkların hastalık ilerlemişse yatakta dönme veya oturma durumundan ayağa kalkma gibi çok basit ve kemiği zorlayacağı düşünülmeyen hareketlerin sonunda bile oluşabileceğini vurguladı.
Yaşanabilecek kırıkların ikincil sağlık sorunlarına neden olabileceğini ifade eden Sözen, hastalıktan korunmak için yeme içme düzeninin süt ve süt ürünleri, kalsiyum ve D vitamini bakımından zenginleştirilmesini, çocukluktan itibaren bu ürünlerin kullanılmasının teşvik edilmesinin önemine değindi.
Sözen, gazlı içeceklerin, donmuş hazır gıdaların, aşırı et ve tuz tüketiminin vücutta kalsiyum emilimini azalttığından, hastalığa davetiye çıkardığını, sigara ve alkol tüketiminin de kemikler için oldukça zararlı olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Tümay Sözen, ayrıca hastalıktan korunulması için çocukların açık ve güneşli ortamlarda spor yapmaya teşvik edilmesinin önemli olduğunu vurguladı.