İslam dinine göre kişinin kendi canına kıyması (intihar) haramdır. Tıbbî verilere göre aktif ötenazi, yaşama ümidi kalmamış, şiddetli acılar hisseden ya da sakat doğmuş kimsenin ıstıraplarına son vermek amacıyla bir insanın hayatına bir başkası eliyle son verdirmesi demek olan aktif ötenazi intihar kapsamındadır. Maide Suresi’nin 32. ayetinden hareketle söylemek gerekirse, biz öldürmek için değil, yaşatmak için mezunuz. Ölümü gerçekleşmemiş bir hasta ne kadar iyileşme umudu tükense de hukuki ehliyete sahibidir. Aleyhine ve lehine haklar terettüp eder. Kur'an-ı Kerim'de:" Ey iman edenler!..Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır."(Nisa 4/29-30), "Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır" (En'am 7/151) buyrulmuştur. Peygamberimiz, acı ve sıkıntılardan dolayı ölümün temenni edilmemesini istemiştir.(Buhari, Merda, 19) Temennisi bile yasak olan bir işi gerçekleştirmek elbette büyük bir cürüm olur. Hatta acı çekmekte olan bir hastanın ötenazi isteği bile dinimizde caiz değildir. Hatta pasif ötenazi denilen tedaviyi terk etmek gibi müdahalesiz ötenazi dahi caiz değildir. Dolayısıyla, solunum cihazına bağlı hastanın yaşamı ne zamana kadar devam ederse etsin, fiş çekilmemelidir. Meseleye, insan yaşamı açısından dolayı değil, yüklü maliyet açısından yaklaşarak fişin çekilmesi gerektiğini ileri sürenler, biraz da mesailerini yeni solunum cihazları alma konusunda harcasalar daha iyi olur, diye düşünüyorum. Kaldı ki ötenazi, temel haklardan biri olan insanın yaşama hakkını ihlal eden bir eylemdir. Kabul edilmesi İslam inancı açısından mümkün değildir. Çünkü can emniyeti, dinin en önemli maksatlarından birisidir. Kasaca insanın, yaşamını sonlandıracak tasarrufta bulunma hak ve salahiyeti yoktur. (Serahsî, el-Mebsût, IX, 186). Zaten ülkemizde de ötenazinin hiçbirisi yasal açıdan kabul edilmemektedir, asla da edilmemelidir.
Netice itibariyle Allah'ın emanet ettiği cana haklı bir gerekçe olmadan kıymak asla caiz değildir. Çünkü bu, hem Allah'ın koyduğu sınırları çiğnemek hem de O'nun takdirine karşı isyan anlamına gelir. Kaldı ki çekilen acılar, mü'min için kefarettir. Üstelik bu gün tıbbi verilerle ümit kesilen hasta için hızla gelişen tıpta yeni bir tedavi imkânının çıkması ihtimal dışı değildir. Bize düşen görev, bu tip hastaları terminal bakıma (ölüme) hazırlamaktır. Bundan amaç, hastanın geri kalan ömrünü kaliteli, rahat ve ağrısız bir şekilde geçirmesini sağlamaktır. Bu da ancak moral ve ilaç tedavileri sayesinde gerçekleştirilebilir.