Oyumu CHP'ye vereceğim!

Salih Tuna oyunu Kemal Kılıçdaroğlu'na vereceğini söyledi. Ancak bir şartı varmış..

Kılıçdaroğlu'na oyumu vermezsem namerdim ama bir şartla!

Rahmetli Kemal Tahir üstadımız, "Tarihte bütün olaylar iki kez tekrarlanır; birinci kez trajedi, ikinci kez komedi olarak..." sözünü Marx'a atfeder, sıklıkla zikrederdi.

İşin aslı şu ki, söz baştan sona Marx'a ait değildi. Hegel'in "muz orta"sına, Marx "vole"yi çakmıştı.

Neyse, mesele bu değil.

Zaten "teröristleri" çoban zannedip 11 şehit verdikten sonra, çobanları "terörist" zannedip 2 çoban öldürmeseydik, mezkur söz aklıma gelmezdi.

Bu nasıl bir ülke Allah aşkına!

Başbakan'ın "çömelme fotoğrafı" (medyanın algılatmak istediği üzre) bir "trajediyse", çömelmediğini yedi düvele göstermek için "Gediktepe"ye gideceğini ifade eden Kılıçdaroğlu'nun hali ne?

"Komedi" değil mi?

Gediktepe yerine de galiba Gedikpaşa demiş! Ne ki, işin orasında değilim; nihayetinde sürç-i lisan etmiştir.

"Laf ağzımızdan çıktı bir kere, tükürdüğümüzü yalamayız!.." yollu inat etmiyor ya!

Maazallah ya inat etseydi?! Gedikpaşa'da mevzi kazması gerekirdi ki, hiç yakışık almazdı.

Demem o ki, Sayın Kılıçdaroğlu hatalarından dönmesini bilen bir şahsiyet.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı döneminde de Kağıthane'ye Kağıttepe demiş, sonra hatasından dönmüştü.

Lütfen bu özelliği küçümsemeyin.

Sırf bu özelliği arızlandığı için "ablacığım" ne hallere düştü, görmediniz mi?!

Bir hatasını başka bir hatayla telafi etmek yolunu seçmekle, sadece "çıldıran kadın" olmakla kalmadı, iyiden iyiye "Needleman"laştı.

Vatan gazetesinden Mutlu Mustafam da öyle. Birikimi elverse var ya, "ablacığımı" hiç aratmaz!

Yahu ben sevabıma bir maddi hatasını düzeltmeye çalışıyorum; o kalkmış bana hakaret ediyor!

Bir de, "Bizim artık bu numaraları yutacağımızı mı sanıyorsunuz?" demez mi?!

Hey gidi Mustafam hey!

Kimsenin sana bir şey yutturmasına ne hacet! Abant Platformu'nu tarikat toplantısı zannedecek kadar gönüllü "yutucu" olmuşsun da, haberin yok!

Şükür ki şükür, Kılıçdaroğlu bunlar gibi değil; hatasını öğrenince düzeltiyor.

Lakin, o da "Hiç durmuyor!" birader.

Evet evet, "Hiç durmuyor!.."

Bu replik de yıllar önce izlediğim "Le Dîner De Cons" filminden hafızama kazındı.

Kahramanımız Brochant (Thierry Lhermitte) sarakaya aldığı Pignon'un(Jacques Villeret) yüzüne "ballar balını buldum" dercesine bakarken öylesine mırıldanmıştı ki, o gün bugündür aklımdan çıkmaz.

Kılıçdaroğlu gerçekten de "hiç durmuyor"; ne verseler atlıyor!

Bir bakıyorsunuz Ecevit'ten mülhem "Karaoğlan" olmuş, bir bakıyorsunuz "Gandi Kemal."

Şimdi de "Önder Sav'ın Fedaisi Kara Kemal" olmaya mı soyundu ne!

Tamam Gediktepe'ye çıksın; tamam "çömelmesin!"

İsterse "amuda kalksın"; arzular şelale.

Mevzilerin konumu gereği "çömelmenin" askeri gereklilik olduğunu dillendiren Genelkurmay açıklamasını da iplemesin; Başbakan'a nispet vermeye odaklansın sadece.

Hepsi tamam, hepsi güzel de, nispet vermenin sonu nereye varacak?

Kılıçdaroğlu gerçekten de Başbakan'ın yapamadığı, başaramadığı bir şeyi başarmak istiyorsa, boş işlerle uğraşmasın; ciddi meselelere el atsın!

Mesela, "Başörtüsü sorunu" hala lök gibi duruyor!

Üstelik Başbakan da çözemedi: Bir yeltendi; "411 el kaosa kalktı"; bir yeltendi, nerdeyse partisi kapatılacaktı.

Hadi bakalım, "Yiğidim aslanım Kılıçdaroğlu" göster kendini: "Başörtüsü sorununu" çöz; oyumu sana vermezsem namerdim!

Lakin...

Bir televizyon programında ifade buyurduğun gibi, "Belki türban takan kardeşimiz türban takmayacaktır nerden belli... Ömür boyu takacak diye bir kural mı var..." demekle olmaz ha!

Kusura bakma ama bu "başörtüsü sorunu" karşısında "çömelme" bile değil, tastamam yerlerde "sürünme" olur!

SALİH TUNA - YENİŞAFAK

Medya Haberleri

Yapay zeka ile Müslüm Gürses albümü
Hataylı Minik Yetenek Ahmet Kazar, Haluk Levent ile Aynı Sahneyi Paylaşmak İstiyor
Okan Yalabık’ın Gençlik Hali Görenleri Şaşırttı!
Ankaralı Turgut’tan kötü haber geldi
Akasya Durağı’nın Dilek'i yıllar sonra ortaya çıktı