Bu yazıyı okuyanlar genellikle internetten ya da gazete sayfasından okuyacaklar. Gazete alanlar ya da internette Memleket gazetesinin sayfasını açanlar en azından diğer haberlere de göz gezdirmiş olacaklar. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden birisi de merak. Hangi haberler insanların daha çok ilgisini çekiyor? Bu editör ve gazete yöneticilerinden edinilebilecek bir bilgi. Ancak zaten gazeteleri hangi haberlerin doldurduğuna bakmak ta bize basit bir fikir verir.
Bu günlerde en çok gündeme gelen, ki biz de hep ön sıradadır, siyaset başta. Ardı sıra kimin kimi nasıl kestiği, yaralanmalar, ölümler. Ekonomiyi de göz ardı etmemeli. Bunun bir önemi yok aslında. Arşiv taraması yapsanız geriye doğru, elbisesi farklı, isimleri farklı, kullanılan yöntem ve gereçler farklı olmakla birlikte hep aynı haberlerin gündemi işgal ettiğini göreceksiniz. Eskiden de insanlar birbirini öldürüyordu, yaralıyordu ve iktidar mücadelesi hep oldu. İnsanlar tuttukları tarafın icraatlarını onayladılar, diğerlerini beğenmediler. Kutsal kitaplardaki kıssalar da aynı mücadeleleri anlatıyor.
İnsanın, insanımızın ya da daha genel söyleyelim insanların şaşırması şaşırtmalı bizi. Bu durum Fih-i Ma-fih (Hz Mevlana’nın eserlerinden biri) de şöyle anlatılır:
“Kul tedbirde bulunur; takdîri bilmez;
Tanrı takdîri gelip-çattı mı, tedbir yok olur-gider.
Bu, şuna benzer: Birisi rüyâda bir şehirde garip kaldığını, orda bir tek bildiği olmadığını, başıboş dolaşıp durduğunu görür. Ne kimse onu tanır, ne o kimseyi. Pişman olur adam; tasalara dalar, hasretlere düşer de ne diye bu şehre geldim, bir tek dostum yok demeye, elini eline vurmaya, dudağını ısırmaya koyulur. Derken uyanır; bir de bakar ki ne şehir var, ne halk. Anlar-bilir ki o tasalanma, o eseflenme, o hasret, faydasızmış; o hale pişman olur, yiten zamana acır. Fakat bir kere daha uykuya dalınca rasgele kendini gene öyle bir şehirde görür, gene gamlanmaya, hasret çekmeye koyulur, pişman olur o şehre geldiğine; hiç düşünmez, hiç aklına gelmez de demez ki ben uyanıkken gam yediğime pişman olmuştum, bu bir rüyâydı, faydası bile yoktu; şimdi de öyle işte. Tıpkı bunun gibi halk da kuruntusunun, tedbirinin asılsız olduğunu, boşa çıktığını, hiçbir işi dileğince yürümediğini yüz binlerce kez görmüştür. Fakat Ulu Tanrı, onlara bir unutmadır verir; hepsini unuturlar da kendi dileklerine uyarlar. " Gerçekten de Allah, insanla insanın gönlü arasında bir engel olur."
Ben burada yukarıda söylenenlere de dayanarak yeniden hatırlatmalıyım asıl oyunu. Adına dünya dediğimiz bu yer bir oyun ve eğlence mekânı. Eğlence derken göbek atmak, gülmek, hoplamaktan söz etmiyorum. Ciddi olanın zıddı bahsettiğim. Öncelikle oyun tek başına oynanıyor. Sınav en başında her birimize ait, tek tek. Diğeri, hayatı tek bir dünya, tek bir yaşam gibi düşünmek en önemli yanılgı. Başlı başına huzursuzluk ve sıkıntı nedeni. Her nerede ve her ne şart altında olursak olalım ve karşılaştığımız her yeni durumda ilk yapmamız gereken Tanrı’yı hatırlamak. Önce O’nu hatırımıza getirip sonra ne yapmamız gerekiyorsa yapacağız, kendi aklımızca ve deneyimlerimize dayanarak. Daha da önemlisi, bütün bunların bir rüyadan ibaret olduğu farkındalığına ulaşabilmek asıl olan. Bir tekrardan ibaret olduğu. Bu ana bilgiler yaşamı kolaylaştıracak ve doğru işler yapmamızı sağlayacaktır. Sonra zaten yapılması gerekenler belli. Tüm ayrıntılarıyla elçiler vasıtasıyla bildirilmiş.
Hep hatırlatıyorum Hz Pir’in eskimeyen sözünü:
“Moğollardan korkmayın. Moğolların da bizim de Tanrımız olan Yaratıcı’ya sığının”.
Oyunu kim kazanacak? Daha önce kimler kazandı?
Tanrı dedi ki:
“Sabredenleri müjdele”.
Neden söz ettim? Siyasetten mi? Ekonomiden mi? İlişkilerden mi? Bunların bir önemi yok aslında. Sabredenleri kutlamaktı asıl amacım.
Esenlik dileklerimle…
www.pozitifdegisim.com