“Aliya”
Aynı adı taşıyan dedesi Aliya İzzetbegoviç, Üsküdar’da askerlik yaparken tanıştığı Üsküdarlı Türk kızı Sıdıka Hanımla evlenir. Dede Aliya, Sıdıka Hanımla evlendikten sonra Şamats'a geri döner ve bu evlilikten beş erkek çocukları dünyaya gelir. Aliya’nın babası Mustafa da Şamats’ta doğar.
Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925'te Şamats’ta doğduktan iki yıl sonra ailesi Saraybosna'ya taşınmasıyla beraber, artık doğduğu şehirden ziyade “Saraybosnalı’yım” kimliğiyle ön plana çıkar. Aliya İzzetbegoviç anılarında, "altı yaşındayken Kur'an Kursu’na başladığını ve çocuk olmasına rağmen sabah namazlarını camide kıldığını” anlatır.
Gençlik yıllarından itibaren siyasetle ilgilenir. Henüz 16 yaşındayken, “Genç Müslümanlar Örgütü-Mladi Müslümani Teşkilatı”na katılır. Hem anti-komünist hem de anti-faşist olan bu birliğin en temel gayesi, Balkanlarda Müslümanlığın tekrar dirilmesi davasıdır. Savaş sonrası Yugoslavya’da kurulan komünist yönetim Genç Müslümanlar örgütünü yasadışı sayar ve Aliya, örgüte üyelik suçundan 1946 yılında üç yıl hapse hüküm giyer.
Aliya, hapisten çıktıktan sonra Saraybosna’da hukuk tahsiline başlar ve gizli bir şekilde siyasi faaliyetlerini sürdürür. Hapisle ikinci kez tanışması ise 1960’lı yıllarda “İsl
Hapishaneden çıktıktan sonra Saraybosna Üniversitesi’ne dönen İzzetbegoviç, önce ziraat konulu kariyer çalışmasını tamamlar daha sonra da hukuk üzerine çalışmalar yapar. 1956’da master derecesini elde eden İzzetbegoviç, 1963 yılında avukatlık sınavını girer. 25 yıl hukuk danışmanı olarak görev yaptıktan sonra emekli olur ve kendini felsefi ve İslami konulara adar. 1970 yılında yayınlanan “İslam Bildirisi” ünlü kitabında Aliya, tüm dünya Müslümanlarına, uyanışın ve yeniden dirilişin öncüleri olma noktasında kendilerine düşen tarihi rolü tamamlamaları çağrısında bulunur.
Aliya İzzetbegoviç, 1990’dan 1992’ye kadar Bosna –Hersek eyalet cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığı görevini üslenir. 1992 yılında uluslar arası tarafsız gözlemcilerin kontrolü altında yapılan bir serbest referandum sonucunda Bosna-Hersek Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan eder. 1992–2000 yılları arasında 7 kişilik ortak devlet başkanlığı konseyinin başkanlığını da yapar. (Vikipedi’din alınmıştır.)
Bir eylem adamı olan Aliya, arkasında sayısız eserler ve sevenler bırakarak 19 Ekim 2003’te hakk’a yürür. Ruhu şadolsun!..
Aliya’nın “Özgürlüğe Kaçışım” adlı eserinden bazı seçmeler:
“Büyük ümitler, büyük hayal kırıklıkları doğurur.”
“Hapisteyken yaşama arzumdan asla bir şey kaybetmedim.”
“Sorun, nasıl yaşandığı değil, niçin yaşandığıdır.”
“Allah hayvanlardan farklı olarak bizi dik yürür şeklinde yarattı. Çoğu insan bu imtiyazı kullanmaz, hayatlarının çoğunda eğilirler, hatta sürünürler. İnsan böyle mi yapmalı? Allah’ın bu büyük nimetini, dik yürümeyi reddetmek nankörlük değil midir?”
“Haset, mutsuz insanları etkileyen bir talihsizliktir. Mutsuz oldukları için haset ederler. Oysa haset, talihsizliklerini ortadan kaldırmaz, daha da kötüleştirir.”
“Yıkma ve tahrip etme tutkusu, radikal solun hâkim temayülüdür.”
Aliya, insanlık ve Müslüman ufkunda yükselen bir bayraktır. Ben inanıyorum ki gün geçtikçe Doğu ve Batı arasından yükselen bu sese daha çok kulak verilecektir.
Aliya’ya özlemlerimizle!..