Özgüven duygusu ve ilahi isimler
Yüce Allah’ın en güzel isimlerinden birisi el-Habîr’dir.
el-Habîr, hiçbir şey gizli kalmayacak şekilde bilen…
el-Habîr, gerek cismani ve gerekse ruhani alemde meydana gelen her bir olaydan, hareket eden her bir zerreden, alınan ve verilen her bir nefesten haberdar olan..
el-Habîr, derinlemesine bilen, demektir.
Gerçek anlamda el-Habîr olan Yüce Allah’tır. Mülkünde her şeyin özüne ve içeriğine varıncaya kadar bilen, yegâne varlık O’dur. Kur’an’da şöyle buyrulur: “O, en gizli şeyleri bilendir (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” (En’âm 103).
el-Habîr ve el-Alîm, bilmede kemal üzerine binâ edilmiştir.
el-Alîm, işlerin zâhirini bilen.
el-Habîr, işlerin gizliliklerini bilen.. Allah hakkında ikisini birlikte düşündüğümüz zaman, bilmede nihayetsizlik ortaya çıkar. O zaman manası, mülkünde olup biten işlerin hem zâhirini ve hem de bâtınını bilen demektir.
“Yaratan bilmez mi?” (Mülk 14).
Gündelik hayatta teknolojik bir ürünü üreten kimseler nasıl onun hakkında geniş malumata sahipseler, Allah da, yarattığı bütün varlıkların başlangıç öncesi ve sonrası hakkındaki bilgilere sahiptir. Hem de en ince ve detay bilgisine varıncaya kadar..
Yüce Allah’ın el-Habîr oluş bilgisi, mü’minde ahlaki değişime katkıda bulunmak yönüyle iki açıdan tesir eder:
Bunlardan birisi, mü’min yalnız olmadığını bilir, her an Allah’ın kendisini gördüğünü hem kendisinin yaptıklarını ve hem de kendisine yapılanlardan haberdar olduğuna inanır. Bu iman, güçlü bir motivasyon işlevi görür. Kişiye, özgüven duygusu aşılar. Buna sekine de denebilir.
Diğeri ise, olumlu yönde dini hayata disiplin kazandırır. Çünkü değil, açıktan yapılanları, Allah, kalplerden geçeni de bilir. Alıp verdiğimiz nefesleri bile bilen Allah’a karşı nasıl erdemsizlikler yapabiliriz? Acılara, itilmişliklere, hakaret ve zulümlere Allah’ın muttali olduğunu bilip dayanma gücü kazandığımız gibi, dini hayatımıza da çeki düzen verip iyi Müslüman olmamızda da O’nun el-Habîr ismi yardımcı olacaktır.
Öte yandan, İlahi ahlakın en önemli umdesi olan el-Habîr, acaba kişisel gelişimimize nasıl katkı sağlayabilir?
Bu soruya cevap vermek çok kolaydır. Evvela, kişi, işe, kendi küçük dünyasında olup bitenlerden haberdar olmakla başlamalıdır. İnsanın hem derûnî ve hem de dış dünyası vardır. Hem içe ve hem de dışa bakış birlikte bulunmalıdır. Bunun yolu, iç ve dış bilgisinden haberdar olmaktır.
İnsanın iç dünyası, kalbidir. Eğer bir kalbe Allah egemen olursa, insanın bütün azalarına da O egemen olur. İnsanın Allah’la arasının açılmasına vesile olan bir takım batını hastalıklar vardır. Sufiler buna: “Emrâz-ı bâtıniyye” derler. Kalbimizi keşfe çıkarak tanımak ve orada olup bitenlerden haberdar olmak gerekir. Eğer bir insanın kalbinde; kin, kıskançlık, buğz, düşmanlık, dünyaperestlik, kötülüğü gizlemek, hayrı açığa vurmak, gösteriş varsa, böyle bir kimsenin kalbi iflas etmiş demektir. Bu hastalıkları ancak “keşfu’l-kulûb” çabası içerisine girenler bilebilir ve haberdar olabilirler. İşte kalbinde ne olup bittiğinden haberdar olanlar, ne yapılmasını gerektiğini o zaman bilirler. Onun için İmam-ı Gazali, “Allah’ın, kalbine attığı ışıkla” aydınlık yolu bulduğunu söyler. Onun el-Munkızu mine’d-dalâl adlı otobiyografisi bu entelektüel krizi anlatır.
Bir diğer önemli husus da bedenimizden haberdar olmaktır. Biz, bedenimiz üzerinde tasarruf yapma hakkına sahip değiliz. Çünkü mülk, Allah’ındır. Ancak O, tasarruf yapabilir. Burada bilinmesi gerekenler, bedenimiz ve bedenimizi teşkil eden organların hangi amaçla yaratıldığı bilgisinden haberdar olmaktır. Her bir organı O’nun yolunda ve O’na hizmette kullanabilme erdemini göstermek, kâmil insanların ahlakıdır.
Netice-i kelam, Allah’ın el-Habîr isminin anlamını kavramak bizde farkındalık şuurunu geliştirmekle kalmaz, erdemli insan olma yolunu da açar.