Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Ruşen Çakır’ın hazırladığı “Yazı İşleri” programına konuk oldu. Ertuğrul Özkök, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yaşanan halk isyanlarını değerlendirirken şunları söyledi:
Tunus’taki olaylar Türkiye’de olmaz. Türkiye onları çoktan geçti. CHP’deki milletvekillerinin yaptığı şeyi, kusura bakmasınlar ama sersemce buldum. Çık sokağa diren, ne direneceksin? Sandık var, gidip hepimiz oyumuzu atacağız. Gidip gösteri yapabilirsin, bu hakkın. Ama benim itirazım, Tunus’taki hak gösterilerini demokratik bir talebin dile getirilişi olarak görüp de Cumhuriyet mitinglerinde Ergenekon olarak görmek yanlış. Cumhuriyet mitingleri halkın bir bölümünün içinde birikmiş olan bir şeyin ifadesiydi. Cumhuriyet mitinglerinde benim gazetemi yaktılar, bana karşı slogan attılar. Başbakan kadar bana karım bile tepki gösteriyordu.
Bence İsrail ve Türkiye’nin de düşünmesi lazım. İsrail yönetiminin düşünmesi lazım. İsrail yönetiminin de bakması lazım, başındaki adamlarla, kurduğu sistemle bunu daha sürdürümezsin yürütemezsin. Türkiye’de de bu tür yanlışlar yapılıyorsa bence Türkiye’deki liderlerin de düşünmesi lazım. Artık açık bir toplumda yaşıyoruz. Bu açık toplumda herkes herkesi görüyor. Herkes herkesin ayıbını da görüyor. Bazı ayıplar sadece diktatörlüklerde yok ki. Demokrasiyle idare edildiğini savunduğu halde ayıp yapan toplumlarda da var. İtalya’da var, Berlusconi basın üzerine baskılar yapıyor. Arjantin’de var, basın üzerine vergi memurları gönediriliyor. Onların da bakmaları lazım. Dünya anlamında gerçek demokrasiye gideceksek, hepimizin alması gereken dersler var. Ama sevindirici bir şey var; Türkiye bu ülkeler içinde pırıl pırıl parlıyor. Demokrasisiyle, kurduğu Cumhuriyetle, muhalefet partilerinin yaşama hakları ve imkanlarıyla. Atatürk ve İsmet İnönü’ye olan saygım bir kat daha arttı. 88 yıllık bir Cumhuriyet, 60 yıllık çok partili hayat bizi sonunda liderlerin sandıkla gelip sandıkla gittiği, sandıkta hesap verdiği güzel bir güzargaha sokmuş.
İlk kitaplarımdan birinin adı ‘Elveda başkaldırı’ydı. Ama kitabın son cümlesinde 'Yeni bir başkaldırıda buluşmak umuduyla’ diyordum. Bugün toplumların hepsinde başkaldırı var. Teknolojik imkanları o dönemde göremiyorduk. Bugün Facebook’un, Twitter’ın, internetin; şunun bunun ortaya çıkması artık toplumların başkaldırıyı ille de kitlesel hareketler halinde, sokağa çıkma eylemi halinde yapmasını gerektirmiyor. İnsanlar birden öyle örgütleniyor haberleşiyorlar ki, bir anda sokakta insan görmeseniz bile etrafınızın bir kalabalık tarafından sarıldığını hissedecek bir dünya yaşıyorsunuz. Bu devirde kimse şah da değil, sultan da değil, imparator da değil. Hiçbir şey değil.