“Padişahım çok yaşa”

yazar-53

Seçimle işbaşına gelmiş tüm yöneticilere ithaf olunurTürk Edebiyatı’nda hiciv ve taşlama örneklerine baktığımızda dalkavukların, şaklabanların, iş bitiricilerin yüzyıllar boyunca var olduğunu görüyoruz. Zaten boş yere dememişler tarih tekerrürden ibaret diye. Ama ne var ki her dönemde izzet ikram gören bu tip insanlar yüzünden devlet, millet pek menfaat göremez. Konularında deneyimli ülkeyi daha ileriye götürecek ne beyinler vardır ki onlar da “padişahım çok yaşa” diyemedikleri için aktif bir göreve gelemezler.Mevzuu derin bir konu ama bu konuyu anlatacak çok güzel bir fıkra var, belki de hepinizin bildiği, sıkıntı duyduğu bu sistemi eleştirecek en güzel örnek olsa gerek:Adamın biri doktora gitmiş:- Geceleri pek bir şeyim yok ama, gündüzleri çalıştığım yere gittiğimde; yüzümü kan basıyor, nefes alamıyorum, kıpkırmızı kesiliyorum, demiş.Doktor:- Soyunun bakalım, demiş, uzanıverin şuraya; bir bakalım neyiniz varmış...Uzun bir muayeneden sonra doktor, açıklamış teşhisini:- Karaciğeriniz tam yapamıyor işlevini; ameliyat şart...Adam bir hastaneye yatmış; zorlu bir ameliyattan sonra, iki hafta kadar kalmış orada...Nihayet iyileşip işyerine geldiğinde yine bir sıkıntı hissetmiş göğsünde ve gidip tuvaletin aynasında yanaklarının al al olduğunu görmüş; nefesi de daraldıkça daralıyor...Bu kez uzmanın uzmanı başka bir doktora gitmiş. Alınan kan, alınan idrar, sayısız röntgen çekilmiş, bin bir analiz ve test...En sonunda, o doktor da, açıklamış teşhisini:- Bütün sorun midede. Midenizin dörtte üçünü almamız gerekiyor...Hadi yine bir kliniğe yatış; büyük bir mide ameliyatı; bir ay kadar süren özenli bir bakım ve nekahat döneminde sona eren kızarmalar, nefes daralmaları...Adamda bir mutluluk, artık tamamen iyileştim, diye...Ne var ki, yeniden işe başladığında, daha yolda giderken bir sıkıntı, bir sıkıntı ve başına hücum eden kan, kıpkırmızı kesilen bir yüz... Ve yere yıkılma...Gelen ambulans... Yeniden bir hastane... Toplanan doktorlarla derinliğine bir konsültasyon... Daha önceki ameliyatlar hakkında alınan bilgi...Bu kez teşhis, bağırsak düğümlenmesi ve mutlaka yine bir ameliyat...Adam, üç ay sonra zor bela ayağa kalktığında, doktorların gerçekçi bir açıklaması:- Bundan böyle ne başınıza kan hücum edecek, ne nefesiniz daralacak... Ancak artık 5 - 6 aylık bir ömrünüz kalmış bulunuyor...Adam da, gerçeği ister istemez kabul ettikten sonra, kesin bir karara varıyor; hiç değilse artık hayatının son aylarını iyi geçirmeye çalışacak...Varını yoğunu şöyle bir toparlayıp, önce güzel bir araba alıyor; arkasından sıra şıklığa geliyor...Doğru, büyüğün büyüğü bir giyim kuşam mağazası... Çeşit çeşit 5 kat elbise, 12 kravat, 20 çift ayakkabı ve sonuncu istek:- Şimdi de her gün bir gömlek değiştirmek hesabıyla, 5 aylık gömlek istiyorum; yani 150 gömlek...İlgili tezgâhtar gayet kibar:- Emredersiniz diyor; önce ölçünüzü alalım...Mezureyle bir kolun ölçülmesi:- Evet, tamam, kol 57...Sonra bel ölçümü:- Bel 75...Derken boyun:- Evet, boyun da 40...Adamın itirazı...- Hayır, 37... Ben her zaman yakası 37 giyiyorum gömlekleri...- Yok efendim, bakın işte mezure... Yaka 40...- Olur mu canım, 37... Her zaman 37 giyiyorum ben...- Tamam, nasıl isterseniz. Ancak bakın, yakası 37 olan gömlek giyerseniz; hem yüzünüzü kan basar, hem de nefesiniz daralır... Benden söylemesi...Her türlü bürokrasiye uyacak bir fıkra. Artık nereye uydurursanız uydurun. Evet çok söze gerek yok, bugün oy alarak iş başına gelen yöneticilerin yüzlerindeki kızarıklık ve kan basıncı bilgisiz, beceriksiz, ferasetsiz ama şaklabanlığı çok güzel beceren bürokratlardan kaynaklanıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.