Show TV’de yayına giren “Muhteşem Yüzyıl” adlı dizi ile gündeme gelen konulardan birisi de “padişahların içki içip içmedikleri” oldu.
NTV Tarih Dergisi'nde iki tarihçi Necdet Sakaoğlu ve Halil İnalcık’a ait; hükümdarların içki, eğlence, muhabbet ve tartışmanın olduğu 'İşret' denilen meclisleriyle ilgili yazıları yer aldı. Sakaoğlu'na göre, Osmanoğulları'nda işret meclisi kuranların ilk halkasında Yıldırım Bayezid yer almaktadır. Sakaoğlu tarihçi Bostanzade Yahya'nın Tarih-i Saf eserinden alıntı yapmakta: "Dinsiz (Sırp) kralın kızına aşkından, Allah'ın emirlerini unuttu; atalarının kullanmadığı şarabı yine o uğursuzun teşvikiyle içmeye alıştı. Öylesine içti ve safaya alıştı ki vezirleri de içip içip kendilerinden geçerek zulme başladı." Sakaoğlu, kimi tarihçilerin Yıldırım'ın başına gelenleri haremine aldığı Sırp prensesinin onu içkiye alıştırmasına bağladığını söylemektedir.
Sakaoğlu, "Sâkiya mey ver ki bir gün lâlezar elden gider" diyen Fatih Sultan Mehmed'in şiirlerinde de şarabın çokça geçtiğini ifade etmekte ve Sultan Süleyman'ın oğlu II. Selim'in içkiden öldüğünü ileri sürmektedir.
Halil İnalcık, ise Has Bağçe'de yaşananları şöyle anlatmaktadır: "Has Bağçe'de Sultan'ın huzurunda kaside ve gazeller okunur, sultanuşu'arâ seçilirdi. Aynı zamanda klasik musikînin en ağır parçalarıyla misafirler hayallere dalar veya rehavî faslıyla coşup, kalkıp dans ederlerdi. Bahçe özenle hazırlanırdı. Nahiller gezdirilir, havaya güzel kokular saçan buhardanlar yer yer konur, su kanallarının şırıltısı altında genç sâkiler şarap dolaştırır, sunarlardı. (...) Seçme sanatçılar gazel okur, neşe artınca mutâyebat (açık-saçık hikâyeler) anlatılırdı. (...) Bu meclisler sefer dönüşü yapılır, sultan çektiği meşakkati bu cennet bahçesinde unuturdu. Her şeye açık meclis sabaha doğru son bulunca tövbe duaları okunurdu."
Bu konuda Fatih Altaylı da tarihçi İlber Ortaylı’dan şu aktarımda bulunmakta: “Evet, padişahlar içerdi. Ne içerdi? Şarap içerdi. Hem de âlâsını içerdi. Adalardan gelen şarapları içerdi.” Belki de padişahların içki içtiklerini gündeme getirenler Yeni Şafak yazarı Akif Emre’nin ifadesiyle “tarihten topladıkları çakıl taşlarıyla gelecek inşa etme” niyetindeler.
Zaman Gazetesi yazarı Mustafa Armağan ise, bu tür iddiaların zaman zaman ortaya atıldığına vurgu yapmakta ve “Daha önce Hanedan Reisi Ertuğrul Efendi'nin dedesi Abdülhamid'in Porto şarabı içtiği ve şifadır diyerek kendilerine de tattırdığı iddiası basında yer almıştı. Osman Ertuğrul Efendi'nin doğum tarihi 31 Ağustos 1912. Onun görebileceği tarihlerde Abdülhamid, Beylerbeyi Sarayı'nda hapistir. Dedesini görmüşse bile, o sırada henüz 4 yaşını 11 ay geçmiş bir çocuğun şarap markasını hatırlaması gibi bir hafıza mucizesiyle karşı karşıyayız demektir.” şeklinde görüşlerini ifade etmektedir.
Yeni Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu, “Osmanlı padişahlarının içki içtiğine dair Osmanlı arşivlerinde benim ulaşabildiğim yerlerde böyle bir vesika yok. Osmanlı devleti bir arşiv, bir vesika devletidir. Saraya giren her şeyin bir kaydı var. Sadece İkinci Abdülhamid döneminde Alman İmparatoru II. Willhelm'in ziyareti esnasında saraya içki alınmış onun kaydı var. Onun dışındaki meclisler böyle hâyal hanemizde uydurduğumuz şeyler. Bazıları kendi yaşam biçimlerine referans arıyorlar diye düşünüyorum.” demektedir.
Görülüyor ki, padişahların içik içme günahını işledikleri aslında onların da “laik bir hayat tarzına sahip oldukları” iddiasını savunanlar olduğu gibi, onlardan böyle “günahlar sadır olmaz” şeklinde düşünme eğiliminde olanlar da mevcut. İnşallah Osmanlı padişahları bu “büyük günahı” işlememiş ve doğru olanı yapmışlardır. İşledilerse ahirette o konuda hesabını verirler. Belki bundan daha çok üzülmemiz, eleştirmemiz gereken şey Osmanlı Devleti tarihinde mevcut “kardeş/baba/amca katli” listesidir ki o da ayrı bir yazı konusu…