Egemen güçler, küresel çeteler tabirlerini sıkça söylemlerimizde, yazılarımızda kullandığımız doğrudur. Çağımızda işleyen siyasal, ekonomik ve jeopolitik yönetme ve egemenlik savaşının bu minval üzere işlediğini izliyoruz, görüyoruz ve şahitlik ediyoruz da ondan. Dış mihrak haydutlar, mahzun ve mazlumları güçsüz kabul etmekteler. Ülke halklarının beynine de bunu enjekte etmişler. Onlar da bunu sorgulamadan düşünmeden peşinen kabul etmişler. Emeklerinin, kaynaklarının sömürülmesine rıza gösterip ses çıkarmamışlar. Çağdaş sistemin köleleştirilmesine engel olma azmi, çabası ve cesaretini göstermemişler. Neticede kaçınılmaz son vuku bulup teslim etmişler beyinlerini ve ülkenin geleceğini. Güçlenen coğrafyada direnip, dik durup başımızı kaldırıp, bizde güç olacağız ve ilerlemede yerimizi almak istiyoruz desek ‘’Hop o kadarda değil! Haddinizi aşıyorsunuz, bizim sömürü çarkımıza çomak sokuyorsunuz.’’ deyip başımızın üstünde demoklesin kılıcı gibi duruyorlar. Sözlü tehditler, ambargolar, olmadı askeri müdahale, yine olmadı sahte Mesihlerin devlete sızdığı haşhaşilerle sivil ve askeri müdahale. Sonuç fiyasko. Hemen diğer plan, içerideki siyasal kimliklerini bırakan çulsuzlardan ittifak adı altında kurulan iç cephe. Bunlar fırsatçılık, çıkarcılık, vatansızlık ve cahillikleri tavan yapanlardan oluşturulan güvenlik sorunu bir cephe. ABD veya AB’nin gizli örgütlerinin başındakilerin gözüne girme yarışındaki içerinin lejyonerleri. Merdiven altı gizemli mahzenlerde çalışmaya bile lüzum görmeden kurumsal siyaset adı altında dış mihraklara veri aktarım çalışmalarındalar. Karanlık casuslarla, muhbir kişilerle iş görme ihtiyacı bile hissetmeden rahatça at koşturdukları iç cepheden saldırılarını sürdürmedeler artık.
Bunu siyaset, stk ve fonlanmış medya ayağı olarak yürütmedeler çoğu zaman. İllaki casus ve muhbir peşinde çaba harcayıp yorulmuyorlar. Hem de çok keyifli bir şekilde dışarıdakilerinin hizmetkârlığını, borazanlığını, cahillikle, çıkarcılıkla, vatansızlıkla şekillenmiş kimliklerle sürdürmekteler. Sonuç, gene kendilerine, ülkelerine zarar verdikleriyle, yaşadıklarıyla baş başa kalacaklar. Şimdilerde ekonomi silahı ile saldırı düğmesine dokundular. Dünyayı saran pandemi sonrası açılım ülkelerde yeni bir felakete neden oldu. ‘’Tedarik.’’ Üretimin sınırlı olduğu dönemin ardından enerji, gıda, teknolojik ve sanayi yedek parçanın bulunamaması tüm ülkelerde ekonomik krizlere kapı araladı. Tabii sömürgeci eşkıyalar bu krizi gelişmekte ve az gelişen ülkelerin ekonomilerine saldırıyla çözme yolunu seçtiler. Böylece iç piyasalarını rahatlatmayı düşündüler. Çünkü pandemi sonrası küresel güç dengelerinin değişimini gördüler. Öngörülerini ziyan etmemek için yükselen ülkelerin ekonomilerine müdahaleyi başlattılar. Hedef koydukları ülkelerdeki iç unsurlarla harekete geçtiler. Güç olacak ülkelerin önünü kesmek için faiz ve kur üzerinde oynamalarla krizleri tırmandırma stratejisini devreye soktular. Faizleri yüksek tutup üretim, istihdam ve yatırımları engelleyelim cari açıklarını kapatmak için dövizle borç verip geleceklerini karartalım dediler. Onlarca yıl borçlandırarak kazançlarını sömürelim. Köleleştirelim.
Küresel canavarların beslenme şekli bu. Tabi ki buna karşı güçlü liderlerin ve ülkelerin çıkışı da tedbiri de elbette farklı olacaktı. Bu tuzağı gören ülkelerde kendi oyunlarını kurdular. Düşük faiz, üretim, yatırım, istihdam serbest kur, ihracat. Amma velakin pandeminin dünyada ki etkisi ile oluşan bir daralma, iç piyasadaki aşırı fiat dengesizliğinin durulmaması halkta deprem etkisine neden oldu. Bu durumlarda her zaman fatura iktidara kesilir. İçeride ise hegemonyacıların lütfuyla atanan, oturtulan ‘’mal bulmuş mağribi gibi’’ kıs kıs gülen ve sevinen liderler. Bu krizden vazife çıkaran, iktidar hevesine kapılan kifayetsiz muhterisler. Yalnız bunlar mı? Hayır. Bir de batı sevici finanse edilmiş aydın, ekonomist, iş dünyası baronu doyumsuzlar. Kökleri sağlam bir ülke ve gücünü ecdattan alan bir lider için bu saldırılar boşuna. Dışarıdakilerin kıskacı içerideki çapsızların heveslerinin kursaklarında kalacağı aşikâr. Haa..! Bu arada cebine ve cüzdandaki miktara göre pozisyon alan günü kurtarmak için yaşayanlar da azımsanmayacak çoğunluğa ulaştı. Son çeyreğin kazanımlarını bir çırpıda unutanlar, hafızası silinenler hızla artıyor. Anı anına uymayan, inişli çıkışlı ilişikleri olan huzursuz insan edimlerinin hakim olduğu bir insanlık halli de var ne yazık ki. Gitti gidecek hazır kıta bekleyen, iyi gün dostu, zor günde kayıp, görünmeyen profiller. Lakırdı yapan üretmeyen dedikoducu takım üyeleri.
Küresel ölçekte devletlerin, ekonomilerin, iklimlerin vs. birbirinden, etkilenmemesi mümkün değilse, insanlığı saran virüs gibi ekonomileri bozan parasal kriz virüsü de ülkelerin ekonomilerini bozar hatta çökertebilir. Burada nasıl ki hastalıkların tedavi yolları ve reçetesi varsa ekonomik krizlerinde mutlaka çareleri vardır. Çözüm aktörlerine bu anlarda yardımcı olunmalı, omuz omuza verip güç birliği yapılmalıdır. Geçmişte de ülkeler çeşitli dış ve iç etkenlerin şer odaklı saldırılarına maruz kalmıştır. Milletler bu zorlu süreçlere tedbirlere bağlı kalarak sabır ve şükürle çare bulmuşlardır. Küresel ekonomik terör saldırıları ya da doğal gelişen krize karşı ülkemizde bir olalım birlik olalım taşın altına elimizi sokalım. Üretelim, istihdam sağlayalım düşük faizi destekleyelim. Çalışma azmi ve şevki ile günü kurtaran değil, yarınların güçlü ve söz sahibi ülkesini oluşturalım. Sevdamız, birlikteliğimiz, kardeşliğimiz ile dünya liderinin yeni ekonomik oyununu sahiplenelim. İyi gün dostu olup ta krizlerde kötülerle bir olmayalım.
Vatanın bütünlüğü ve özgürlüğümüz bir pamuk ipliğine bağlı olmasın.