Zengin bir adam, evinde güzel sesli, konuşkan, şen, şakrak bir papağan beslemekte, onunla eğlenmektedir. Bir gün, ticaret için Hindistan’a gitmek üzere yol hazırlığına başlar. Ev halkının her birine ayrı ayrı:
“Söyleyin, size Hindistan’dan ne getireyim? Ne istersiniz?...”
Diye sorar. Herkes bir şeyler ister. Sıra papağana gelince adam:
“Sen de söyle bakalım güzel kuşum. Sana ne getireyim?” der.
Papağan boynunu büker:
“Mademki Hindistan’a gidiyorsun, oradaki papağanları görünce, benim halimi etraflıca anlat. De ki, sizin hasretinizi çeken bir papağanım var. Bizim evde bir kafeste hapsolmuştur. Size selâm söylüyor ve sizden yardım istiyor. Yazık değil midir ki ben burada, gurbet ellerde acı çekeyim de siz yeşillikler, ağaçlar arasında, gül bahçelerinde dolaşınız. Dostların vefası böyle mi olur? diyor de...” Adam:
“Pekâla, bütün bunları söyleyeceğim...”
Diyerek yola düşer. Hindistan sınırlarına girdiği zaman, gerçekten dallarda ötüşen bir kaç papağan görür. Atını durdurup, onlara seslenir. Papağanın kendisine söylediği sözleri birer birer anlatır. Bu sözleri dinleyen papağanlardan biri, titremeğe başlar. Az sonra da, nefesi kesilir, düşüp ölür.
Adam bu duruma çok üzülür:
“Yazık, bir cana kıydım. Herhalde benim papağanımın ya sevgilisi, ya akrabasıydı. Keşke konuş masaydım, haber vermeseydim. Zavallıyı, yaktım, canına kıydım.”
Diye düşünür. Bu üzüntüyle Hindistan’a gelir, alışverişini yapar, herkese ayrı ayrı hediyelerini alır... Bir süre sonra da memleketine döner.
Evinde hediyeleri dağıtırken, papağan seslenir.
“Bu kulun armağanı yok mu? Hindistan’da ne gördün, oradaki papağanlara ne söyledin?”
Adam gördüklerini anlatmak istemez ama, papağan ısrar eder, o zaman Tacir:
“Söyleyemem. Bir aptallık ettim senden onlara haber götürdüm, şimdi pişmanım, o sözlerden” der. Papağan:
“Efendim, niçin pişmansın. Bu üzüntüye sebep nedir? Lütfen söyle...”
Adam bu ısrara dayanamaz:
“Ne olacak?” der. “Senin şikâyetlerini onlara iletince, içlerinden biri, dayanamadı, titreyerek düşüp öldü. Şimdi ben, “Ne yaptım da söyledim” diye pişmanlık içinde kıvranıyorum. Ama olan oldu.”
Papağan bu sözleri işitince o da titremeğe başlar. Biraz sonra da kaskatı kesilir!. Adam durumu görür görmez:
“Eyvah!..” der... “Ey güzel papağanım, ey güzel sesli kuşum, ey gönlümün neş’esi, sana ne oldu böyle. Vah yazık...”
Diye inlemeğe başlar. Papağanı kafesten çıkararak dışarı atar. Atmasıyla da papağan birdenbire fırlayarak bir dala sıçrar. Adam şaşırmıştır. Papağana seslenir:
“Hey, bu hal nedir? Ne oluyor?” Papağan şen, şakrak cevap verir:
“Hindistan’daki papağan o hareketiyle bana bir öğüt verdi. Dedi ki: “Konuşmayı, neşeyi, ötüşü bırak çünkü sen bu hallerinle kafestesin.” Ve sonra kendisini ölü göstererek: “Benim gibi yap! Benim gibi öl ki kurullasın..” demek istedi.”
Papağan bunları söyledikten sonra, daldan dala sıçrayarak uzaklaşır, gider…