Peygamberle beraber olanlar!
Kur’ân peygamberle beraber olanları şöyle tanımlar:
Allah şahit ki, Muhammed Allah'ın elçisidir. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı katı, birbirlerine karşı merhametlidirler. Onların, rükû' ve secde ederek Allâh'ın lutuf ve rızâsını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. (48/28-29)
Öncelikle şunu belirtelim ki Peygamberle beraber olmak ille de onun zamanında, onunla birlikte yaşamak değildir. Zira onun zamanında onunla birlikte yaşadıkları halde, ona inanmayan, ona uymayan, hatta ona karşı düşmanlık yapanlar, onunla savaşanlar bile vardır. Dolayısıyla Peygamberle beraber olmak için onun zamanında yaşamak şart değildir. Zaten ayette, onunla beraber olanlar anlatılırken herhangi bir isim zikredilmemiştir.
Elbette bu ayette kast edilenler, öncelikle peygamberimizin çağında yaşayıp ona iman eden, onun izinde giden sahabedir. Sözgelimi her zaman ve her konuda onunla beraber olan öncelikle Hz. Ebubekir, kâfirlere karşı katı olan öncelikle Hz. Ömer, birbirlerine karşı son derece merhametli olan öncelikle Hz. Osman, ruku’ ve secdeli ilim irfan yolcusu öncelikle Hz. Ali’dir. Ancak bu özellikler yalnızca bu kişilerle sınırlı değildir. Bu meziyetlere sahip daha pek çok sahabe vardır. Aynı şekilde bu güzel özelliklere sahip olanlar bu günde olabilir.
Nitekim bir İslam büyüğü şöyle diyor: Gününün peygamberle geçmesini isteyen, gününü günahsız olarak geçirsin. Çünkü peygamberin günleri günahsızdı. Kimin günü günahlardan uzak olarak geçiyorsa bilsin ki, o peygamberle birlikte bir gün geçirmiştir. Dolayısıyla peygamberle beraber olabilmek için, günahsız günlerimizi çoğaltmamız gerekecektir.
Bu açıklamalardan sonra, nasıl peygamberle beraber olunur sorusuna yukarıdaki ayet cümleleri içerisinde cevap arayalım:
Onunla beraber olanlar…
Kâfirlere karşı katı, onurlu, tavizsizdirler… Müslüman dost ve düşmanını tanıyan, ona göre duruşunu belirleyen kimsedir. İnanmayanlara karşı katı olmak, onlarla bir arada yaşanamayacağı, onlarla insani ilişkiye girilemeyeceği anlamına gelmez. Ancak bu, dini, bir bütün olarak anlama ve anlatma konusunda tavizsiz olma, dinin temel ilkelerinden asla ödün vermeme demektir. Onların kültürel değerlerinden bir şey almama, onlara benzememe, onlara imrenmeme, onlara özenmeme demektir.
Birbirlerine karşı merhametlidirler… Onlar mümin kardeşlerine karşı sorumluluklarını yerine getirirler, onları bağışlarlar, onlara karşı tevazu içerisinde hareket ederler, onları sayarlar ve severler.
Çokça rukû' ve secde ederler… Peygamberle beraber olanlar, Yüce Rabbe karşı sorumluluklarını asla ihmal etmezler. O’nun bütün emir ve yasaklarına teslim oldukları gibi, namazlarını da aksatmazlar, farzların dışında nafilelerle O’na yakın olmaya gayret ederler.
Allâh'ın lutuf ve rızâsını ararlar. Onlar tüm davranışlarında Yüce Allah’ın rıza ve hoşnutluğunu kazanmaya çalışırlar, helalinden rızık talebinde koşarlar, çalışırlar ve üretirler.
Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır… Onların iç güzellikleri yüzlerine nur olarak yansımıştır. Sîretleri suretlerini şekillendirir. Onların bu temel özellikleri, tüm hayatlarına yansımış, her şeylerini güzelleştirmiştir. Rabbe yaptıkları secdeler, kıldıkları namazlar, onları istikamet çizgisinde tutar, her türlü kötülüklerden onları alıkoyar. Onların yüzleri ışıl ışıldır, cezbedici bir yüz güzelliğine sahiptirler.
Demek ki Peygamberle beraber olmak, her müminin hedefi olmalı, bu hedef için gayret etmelidir. Peygamberimizin Kutlu Doğum Haftaları, O’nun yolunda olup olmadığımızı, ne kadar onunla beraber olup olmadığımızı gözden geçirme fırsatı olarak değerlendirilmelidir.