Türk Eğitim Sen’in araştırma sonucunu okuyunca ürktüm.
Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 50,3'ü öğretmen olduğuna pişmanmış.
Öte yandan yüzde 61'i vakti gelince emekli olmayı düşünmüyormuş.
Tam Türkiyelik bir tezat…
Anket 3 bin 534 öğretmen üzerinde yapılmış.
Öğretmenlerin yüzde 93'ü kredi kartı kullanıyor ve bunların yüzde 79,9'unun kredi kartı borcu bulunuyormuş.
Öğretmenlerin yüzde 68,8'i son bir yıl içinde bankalardan kredi çekmiş.
Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 79,7'sinin banka kredisi borcu bulunuyormuş.
Öğretmenlerin yüzde 42,1'i şans oyunu oynuyor, ankete katılan 3 bin 534 kişiden yüzde 58,9'u kirada oturuyormuş.
Öğretmenlerden yüzde 52'si borç ve ekonomik sorunlar nedeniyle stresinin arttığını, yüzde 12.2'si bu sebeplerden ötürü sinirli tavırlar sergilediğini, yüzde 5'i ise depresyona girdiğini söylüyormuş.
Öğretmenlik mesleğine itibarın azaldığını düşünenlerin oranı ise yüzde 95,5’miş.
On binlerce genç öğretmen adayının umutla atanmayı bekledikleri bir ortamda bu anketi nereye koymak gerekiyor bilemiyorum.
Herhalde, affedersiniz ama ‘atın ölümü arpadan olsun’ mantığı ile insanlar bir yandan şikâyetçiler diğer yandan da ‘memnuniyetsizliğe’ akıp gidiyorlar.
İnsanların daha iyi ekonomik, sosyal ve kültürel imkânlara kavuşmasını kim istemez?
Yani kalkıp da üstelik 24 Kasım günü ‘aldığınız maaş gözünüze, dizinize dursun’ diyecek değilim.
Hatta bir tarafta durmam gerekirse, öğretmenlerin tarafında durmayı yeğlerim…
Fakat bir öğretmenin ‘öğretmen olduğuna pişmanlık duyması’ bana “sen bir ana sen bir baba / her şey oldun artık bana” dediğimiz öğretmenlerimize yakışmıyor.
Öğretmen olduğuna pişman birisi, öğrencisine ne verebilir, bu ülkeye ne verebilir ki!
Hiç kuşkusuz öğretmenlik mesleği, sırtını ekonomiye dayayarak mutmain olunacak bir meslek değil.
Bir kere öğretmenliği seçmişseniz, bir adak kurbanı teslimiyeti içinde olmanız gerekiyor.
Fedakârlığın had safhası: Annelik ve babalık değil midir?
O halde, anne ve babanın yerine kaim olunan öğretmenlerimizin içinde bulundukları her hal ve şarta rağmen ‘pişmanlık’ duymamaları evladır.
Devlete elbette söyleyecek çok sözümüz olur.
Birey olarak yaşam standardımızın gelişmesini beklediğimiz gibi öğretmenlerimizin de ekonomik kaygılardan uzak olması için ne yapılsa azdır.
Fakat pişmanlık duyanların bu işi sürdürmelerinin çok da doğru olmayacağını düşünüyorum…
Çocuklarımızı, -ne olursa olsun- öğretmen olduğu için pişmanlık duymayan kişilerin eline teslim edemiyorsak, gelecekten ne kadar ümitli olabiliriz ki…
Pişman olmayan öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.