ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi, protesto gösterisine katılan iki öğretmenin, polis müdahalesi sonrasında göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su nedeniyle yaralanmasında, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele ve eziyet yasağının, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Ankara'da 2013'te Öğretmenler Günü nedeniyle bir sendikaya bağlı grup, Tandoğan Meydanı'nda toplandı ve Kızılay'a kadar yürüdü.
Milli Eğitim Bakanlığı önüne giderek basın açıklaması yapmak isteyen gruptan, protesto gösterisinin yasal olmadığı gerekçesiyle dağılması istendi. Daha sonra göstericilerin üzerine tazyikli su sıkıldı, göz yaşartıcı gaz kapsülü atılarak müdahale edildi. Bu müdahale sırasında bir öğretmen gaz kapsülünün sol ayağına isabet etmesiyle yaralandı, bir öğretmen de tazyikli suyun etkisiyle baygınlık geçirdi. Yaralanan öğretmenler, kolluk görevlileri hakkında şikayette bulundu.
Olaya ilişkin soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti.
Öğretmenlerin yaptığı itiraz ise Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğince reddedildi. Bunun üzerine, iki öğretmen Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele ve eziyet yasağının, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmeden Yüksek Mahkeme, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasına karar verdi.
- Karardan
Toplumsal olaylar karşısında kamu gücünü kullanan kolluk görevlilerinin nasıl davranacağının, hangi şartlarda toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale edeceğinin yasal güvencelere bağlandığı aktarılan kararda, kolluk görevlilerinin zor kullanmaları gerektiğinde nasıl hareket edeceklerine ilişkin de yasal kuralların bulunduğu belirtildi.
Tandoğan Meydanı'nda toplanan ve Kızılay'a kadar yürüyen başvurucuların, barışçıl olmayan bir tutum içinde olduklarına, suç işlediklerine, kurulan barikatlara, kolluk görevlilerine saldırdıklarına yönelik tespitin bulunmadığına işaret edilen kararda, başvuruculara karşı kullanılan gücün gerekli olmadığına dikkat çekildi.
Kararda, müdahale sonrasında bir başvurucuda kemik kırığı oluştuğu hatırlatılarak, bunun da kullanılan gücün orantılılıktan uzak olduğunu gösterdiği kaydedildi.
Kolluk görevlilerinin kimliklerinin belirlenmesi, savunmalarının alınmasıyla ilgili Başsavcılık tarafından herhangi bir girişimde bulunulmadığına dikkat çekilen kararda, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda başvurucularda meydana gelen yaralanmaların, kolluk görevlilerinin eylemlerinden kaynaklandığının kabul edilmesine rağmen kapsamlı kamera görüntüsü araştırmasına gidilmediği bildirildi. Kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Başvurucuların barışçıl olmayan eylemler içinde yer aldıkları yönünde soruşturma evrakına yansıyan bir bilgi ya da belge olmadığı gibi kolluk görevlilerine aktif bir direnme sergiledikleri yönünde delil elde edilemediği de kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilmiştir. Şu halde kolluk görevlilerince toplantıya güç kullanımı ile yapılan müdahalenin, başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı açısından zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği söylenemeyecektir. Müdahale sonucunda başvurucularda meydana gelen yaralanmaların düzeyine bakıldığında müdahalenin orantılı olmaktan uzak olduğu görülmektedir. Bu durumda zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşılamayan ve orantılı da olmayan müdahale, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun değildir."