Konya Aydınlar Ocağı’nın Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, Fethin 569. Yılında Fatih Sultan Metmed Han’ı anlatan Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alaattin Aköz, 40 yıllık tarihçi olarak tarihi şahsiyetler içerisinde sivil olarak Yunus Emre’yi, siyasi olarak da Fatih Sultan Mehmet’i ön planda tuttuğunu belirtti. Fatih’in sanatkâr, entellektüel, rönesanscı yönleriyle birlikte değişik açılardan da ele alınabileceğini ifade eden Prof. Dr. Alaattin Aköz, “Fetih ve Fatih” merkezli sohbetinde; Fatih’in iki defa tahta çıktığını 1444’de 12 yaşındayken, 1451’de babası II. Murat’ın vefatı üzerine 19 yaşında tahta oturduğunu söyledi. Aköz, Fatih’in 1446’da kendi iradesiyle değil bir darbe neticesinde tahtan indirildiğini, bunu kendisinde bir travma oluşturduğu için asla unutmadığını ifade etti. İstanbul’un 29 defa kuşatılıp alınamamış bir şehir olduğunu, Emeviler ve Abbasiler döneminde Müslümanlar tarafından yedi defa kuşatıldığını belirten Prof. Dr. Aköz, “Fatih, İstanbul’u fethetmek mecburiyetindeydi. Osmanlı’ya sultan olacaksa, cihan imparatoru olacaksa, yaşadığı ilk travmadan kurtulacaksa; Fatih, beş yıl boyunca İstanbul’u almanın plan ve programını yaptı. İki yılda Edirne’de hazırlıklarını yaptı” dedi.
İSTANBUL DEMEK AYASOFYA DEMEK
İstanbul’un iki kıtayı birleştirmesi ve büyük İpek Yolu ticaretinin Avrupa’ya uzanan ayağını oluşturması dolayısıyla önemli olduğunu söyleyen Aköz, tarihçilerin İstanbul’u hikaye ederlerken daha çok Ayasofya‘yı anlattıklarını belirterek “İstanbul’la ilgili öne çıkan unsur her zaman Ayasofya olmuştur. Ayasofya ile ilgili pek çok menkıbe var. Ayasofya dünyanın en büyük mabetlerinden birisi. İstanbul’un kuruluşu 330 ve 400’lü yıllarda nüfusu 500.000’e ulaşmış bir şehir. 530’da da pagan dönemde var olan bir mabedin yerine yeni hristiyan mabed yapılıyor” diye konuştu.
ŞAHİ TOPLARI VE “FETİH 1453”
İstanbul’un fethinde ŞAHİ denilen ve mühendisliğini Fatih’in yaptığı, top ustası Macar Urban’a döktürdüğü yarım tonluk güllelerin atıldığı topların önemli olduğuna dikkati çeken Aköz, Türk sinema tarihinin en yüksek bütçesine sahip Fetih 1453 adlı sinema filmine atıf yaparak şu ifadelere yer verdi: “Keşke birazcık doğru olsaydı. Yani yüzde 5’lik bile olsa, doğru olsaydı. Ne Fatih doğru canlandırıldı orda. Büyük hükümdar çılgın bir genç, deli divane, oraya buraya koşturan, bağırıp çağıran.. Karamanoğlu Mehmet Bey’e diz çöktürüp, elini omuzuna koyup onu aşağılayan.. Tarihte savaştılar ama hiç karşılaşmadılar. Film tamamen top ustası Urban’ın kızıyla Ulubutlı Hasan’ın aşkı üzerine kurgulanmış. İkisi de rivayet. Orada öne çıkarılması gereken Fatih’in kendisidir, mühendisliğidir.
İSTANBUL KOLAY FETHEDİLMEDİ
İstanbul’un nüfusu o dönem 40.000. Latin istilasından sonra şehir tamamen tahrip edilmiş durumda. Şehri 7.000 Bizans askeri ve halk savunuyor. Başlarında çok iyi bir komutan olan İmparator Konstantin var. Tarihte iyi bir yeri olan Cenevizli bir komutan var. Üçüncü kişi olarak da Bizans’ı Osmanlıya karşı savunan Şehzade Orhan var. Osmanlı ordusu ise yarısı muharip asker olmak üzere 100.000 askerden oluşuyor. İstanbul o zaman tarihi yarımada dediğimiz üçgen şeklinde bir yer. Bir tarafı tamamen deniz, diğer tarafı çok muhkem surlarla çevrili bir kara ve savunması kolay. Osmanlı donanması irili ufaklı 145 gemiden oluşuyordu. Bizans’a yardıma gelen üç Ceneviz gemisi Osmanlı gemilerini yarıp Boğaziçine girdi. İstanbul’un fethine Fath’in dışında Veziriazam Çandarlı Halil Paşa başta olmak üzere ulema ve askerler de karşıydı. Fetihten sonra Fatih, askerlere ganimet toplama iznini şehrin daha fazla tahrip edilmemesi için üç günden bir güne indirdi. Fatih ilk Cuma namazını Akşemseddin’le birlikte Ayasofya’da kıldı.”
Konya İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbetten sonra Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, sorulara da cevap veren Prof. Dr. Alaattin Aköz’e Kombassan Vakfı Yayınları arasında çıkan “Çanakkale” adlı kitabı hediye etti.