SON dönemde yaşanan çocuğa şiddet ve çocuk istismarı olayları gündemden düşmezken psikiyatrist Kenan Eren ‘'çocuk gelinler’' sorununa dikkat çekti. Eren: "Bütün bunlara karşı cezai önemler almayı amaçlarken, çocuk gelin kavramı da bu kapsam içine alınmalıdır. ‘'Çocuk gelin'’ kavramı, ‘Çocuk cinsel bir nesne olabilir, çocuk cinsel bir uyaran verebilir.’ algısını oluşturmuyor mu? O zaman bir şeyi ele alırken, ona ortam hazırlayıcı noktaları ve iklimi dikkate almadan sonuca ulaşamayız." dedi.
Cinsel istismar ve cinsel şiddet uygulayanların neredeyse yüzde 100’ünün erkek olduğunu dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Psikiyatrist Kenan Eren, “Bu nasıl bir hastalıksa, sadece erkeklere denk geliyor. Kadınlarda da oranı sıfır değil tabii ama oranları çok düşük. Yüzde 0.1, 1 gibi. O zaman oturup düşünmemiz gereken şey şu, ‘Bu erkekleri nasıl yetiştiriyoruz?’ ‘’şeklinde konuştu.
“SONUÇLARA ODAKLANDIĞIMIZ KADAR NEDENLERE DE ODAKLANMALIYIZ”
Yaşananları üzülerek takip ettiğini belirten Eren şöyle konuştu:
“Biz doktorlar, bir sorunu ele aldığımız zaman, sorunun kendisi üzerinden değil de onu ortaya çıkaran nedenlerden yola çıkarak daha çok kafa yorarız. Yani tamam bir infial yaratan olay var, üzerine gitmemiz lazım ama istismar yaratan pedofilik davranışı ortaya çıkaran, cinsel veya fiziksel şiddete yol açan asıl nedenleri ele almamız gerekiyor. İdamın, kimyasal hadımın caydırıcılığı çok tartışmalıdır. Ama bunun yerine toplumda bu davranışlar neden oluyor, hangi kesimlerde hangi tipolojide daha çok oluyor veya hangi toplumlarda görülüyor, bunun üzerine durmak lazım.
Tabii ki çözüm aramak zorundayız ama ceza diyince benim aklıma aslında idam veya kimyasal hadım yerine ağırlaştırılmış müebbet, ömür boyu toplumdan tecrit edilme geliyor. Bunun daha etkili olabileceğini düşünüyorum.”
“ÇOCUKLARIN DOĞAYI SEVMELERİNİ SAĞLAMALIYIZ”
Hayvan haklarıyla ilgili yapılacak düzenlemelerin bu konuyla ilgili de önlem niteliğinde olacağını söyleyen Eren, “Çocukları yetiştirip eğitirken öncelikle doğayı sevmelerini sağlamalıyız. Hayvanı seven çocuk doğayı sever, yeşili, çimeni, denizi sever. Onun insana zarar vermesi çok düşük bir ihtimal olur. Yani ruh sağlığı yerinde olan bireyler olabilir. Anne babalar bunu yaparken, hepsi evinde kedi köpek baksın demiyorum ama en azından çocuğun sokakta gördüğü köpeğe taş atmasını engellesin. Çocuk onu bilmeyebilir ama o düzeni anne baba kurar. ‘Köpek ısırır, kuduzdur, zarar verir’ yerine ‘Köpek yaşamaya hakkı olan bizimle aynı gezegeni paylaşan çok önemli bir canlıdır.’ demeleri lazım” şeklinde konuştu.
“ÇOCUKLAR AİLELERİYLE HER ŞEYİ KONUŞABİLMELİ”
Aile içerisindeki iletişimin önemine değinen Eren şöyle devam etti:
"Ülkemizde özellikle cinsel alanda hiçbir eğitim verilmediği düşünülür. Ama aslında veriliyor. Doğru cinsel bilgi verilmeyerek, saklanarak, ayıplanarak zaten bir eğitim verilmiş oluyor. O zaman çocuk ‘cinselliğin c’sinden bile bahsetmemem lazım’ mesajını alıyor. Oysa en sağlıklı aile, evinde çocuklarının her şeyi konuşabileceği bir iklim yaratan ailedir. Anne babalar çocukların cinsellikle ilgili her sorduğu sorunun cevabını ya da nasıl cevaplanacağını bilemeyebilirler. Soruları yok saymak ya da çocuğu terslemek yerine ‘Bunu bilmiyorum, birlikte araştıralım’ denilebilir. Okul konusunda ise, biraz Avrupa’ya baksınlar. Bu konu anaokulundan, kreşlerden başlıyor."
Çıplaklığın tahrik unsuru olmadığını dile getiren Eren,”Yapılan çalışmalar da bunu söylüyor. En büyük cinsel organ zihinsel dünyamızdır. Kadın erkek aynı toplumda, masada, kanepede oturmalı. Aynı halayda omuz omuza olmalı. Harem selam kavramını ele almamız lazım. Bunu güncellememiz lazım.” şeklinde konuştu.
“CİNSEL EĞİTİMİN FAYDASI, İSTİSMARI ANLAYARAK ÖNLEYEBİLMEKTİR”
Pedofilinin bugün en tartışmalı konuların başında geldiğini ifade eden Psikiyatrist Eren şunları söyledi:
“Hastalık ne, hangisi normal, hangisi anormal konuları da hep tartışılır. Bir kısım doktor pedofilinin tedavisiyle ilgilenmiyor, hastalık olarak kabul etmiyor. Bir kısım tedavisi ile uğraşıyor ama kayda değer sonuçlar alınamadığını biliyoruz. Pedofili sonuç olarak parafili dediğimiz cinsel sapkınlık başlığı altında ele aldığımız bir durum. Ama pedofili şu grupta çok net görülür, bunlarda görülmez diyebileceğimiz bir durum değil. Her sosyo-ekonomik düzeyde karşımıza gelebilecek bir sapkınlık. Tabii bu noktada cinsel alanda vereceğimiz eğitimleri de ‘kulağın şöyle duyar, gözün böyle görür, ağaçlar yeşildir.’ şeklinde anlatırsak çocuk, istismar amacıyla yaklaşan insanlara karşı hazırlıklı olacaktır. Siz evde cinselliği hiç konuşmazsanız, günah kavramıyla ele alırsanız, çocuğunuzu direkt istismarın içine atmış oluyorsunuz. Zaten cinsel eğitimin en büyük faydası nedir? Cinsel istismara, cinsel şiddete karşı çocuğun kendini koruyacak önlemler almasını sağlamaktır. Bu cinsel şiddeti uygulayanların hepsi 'pedofiliktir' demek de çok doğru olmaz. Sonuç olarak, benim bu ülkede gözlemlediğim, cinsellikle ilgili çok ciddi bir sınav veriyoruz.”
“AKIL HASTALARI BUNU YAPAMAZ”
Disiplinler arası bir çalışmayla toplumun her kesiminin el atması gereken bir konu olduğuna dikkat çeken Eren, “Hastalık demek işi biraz minimalize ediyor, masumlaştırıyor. Bilimsel çalışmalar bu duruma hastalık, hatta parafili demiş ama çocuklar yardım çağrısı isteyemeyecekleri bir yerde bu durumlarla karşılaşıyorlar. İstismarcılar genelde yakalanarak ortaya çıkıyorlar. Bu suçu planlı bir organizasyon şeklinde yapıyorlar; akıl hastaları böyle planlı programı şekilde yapmaz. Yani hastalık demek tartışmalı bir konudur. Konuyla ilgili mücadele ve bilinçlendirme sürecine başta devlet, siyasetçiler, hukukçular, tıpçılar, eğitimciler, psikiyatristler, psikologlar, sosyologlar, yani herkes dahil olmalı. Bu ciddi bir insanlık dramıdır” şeklinde konuştu.