Rahmet ve savaş peygamberi

Prof. Dr. Ali Akpınar

Bir hadislerinde O, bize kendisini tanıtırken böyle buyuruyor: Ben rahmet ve savaş peygamberiyim.

Onun rahmetle savaşı aynı cümle içerisinde kullanması oldukça dikkat çekicidir. Evet O, öncelikle rahmet peygamberidir. Bunun örnek ve yansımalarını önceki yazımızda özet olarak anlatmıştık.

Onun savaş peygamberi oluşunu da kısaca açıklayalım. O, inandığı doğruların hayata hâkim olması için gereken mücadeleyi vermiş bir azim ve kararlılık adamıdır. O, hakikatin önüne konulmak istenen engelleri/fitneyi kaldırmak, barikatları aşmak için de gerektiğinde soğuk ve sıcak savaşını vermekten çekinmemiştir.

O, barıştan yanadır. Zira barış peygamberidir. Onun insanlığa getirdiği dinin adı İslam’dır. İslam, barış ve esenlik demektir. İslam, sâliklerini dünyada stres, buhran ve huzursuzluktan sâlim eden; ahrette de ilahî gazab ve azabdan kurtaran demektir. Müslümanların birbirileriyle karşılaştıklarında ilk söyledikleri/söylemeleri gereken söz Es-Selamü Aleyküm/Barış esenlik sizin üzerinize olsun sözüdür.

Ancak barış dini, düşmanları tarafından önüne/yoluna konulmak istenen engelleri aşmayı Cihad adı altında kutlu bir görev bilmiş bir dindir. Cihad, İslam’ı yaşama ve İslam’la tanışmanın önündeki engelleri/fitneyi kaldırma eylemidir. Bu anlamda Kur’ân’ın en büyük cihadı, Kur’ân ile yapılan cihaddır.

İnsanlık tarihi kadar eski olan sıcak savaş/kıtal de cihad kavramının bir şubesidir. İslam, özellikle kendisine saldıran, kendisine hayat hakkı tanımayan, kendisi için tehlike arzedenlere karşı gerektiğinde/şartlar oluştuğunda karşılık vermeyi de ibadet olarak telakki etmiştir. Bu savaşın ibadet olabilmesi için, dünyevî herhangi bir maksat ve menfaat için değil, Allah rızası için/Fî sebîlillah olmasını şart koşmuştur.

13 yıllık Mekke döneminde, Müslümanlara yönelik yaralanma ve ölümlere varan bunca eziyet ve işkenceye rağmen sıcak savaşa izin verilmemiştir. Medine döneminde ise şartlar oluştuğundan sıcak savaşa izin verilmiştir. Bu izinden sonra Peygamberimiz, 70 kadar sefer tertip etmiştir. Bunların bir kısmı sekiz-on kişilik küçük gruplar halinde, bir kısmı da üç bin-on bin kişilik ordular şeklinde olmuştur. Bunların bir kısmında sıcak savaş olmuş, çoğunda ise herhangi bir çatışma olmamıştır. Bunların bir kısmına (Gazve) Peygamberimiz de katılmış, bir kısmına ise (seriye) kendisi katılmamıştır.

Bu savaşların hepsinde toplam insan kaybı sadece 400 (dört yüz) kadardır. Bunların 150 kadarı şehid, 250 kadarı ise maktüldür. Peygamberimiz vefat ettiğinde İslam Devletinin sınırları ise iki milyon kilometre kareyi aşmıştı. Demek ki savaş peygamberinin savaşları da rahmet olmuştur.

O’nun savaşları, kan dökmek için değil, insanları diriltmek, onları adam gibi yaşatmak için olmuştur. Savaşında, savaş hukuku olan bir peygamberdir bizim Peygamberimiz. O’nun savaş hukukunun temel ilkelerinden bir kaçı şöyledir:

Önce karşı tarafa barışı, İslam olmalarını teklif edeceksin…

Savaşı ilk başlatan taraf olmayacaksın…

En az zayiatla savaşı sonlandırmak için tedbirlerini alacaksın…

Savaşa katılmayan çocuk ve kadınları öldürmeyeceksin…

Mabedlerde kendini ibadete vermiş olanlara dokunmayacaksın…

Gereksiz yere ağaçları kesmeyecek, çevreye zarar vermeyeceksin…

İşkence yapmayacaksın…

Öldürülen düşman cesetlerine asla eziyet etmeyeceksin, organlarını keserek müsle yapmayacaksın.

Kısaca O, savaşı da rahmet olan bir Peygamberdir. Bugün kitle imha silahlarıyla, suçlu suçsuz binlerce, milyonlarca insanı katleden günümüz zalimleri, Rahmet Peygamberini bir kez daha okumalı ve onu doğru bir şekilde tanımalıdır. Hem dünyalarının, hem de ahretlerinin kurtulması için bu kaçınılmazdı.

Şimdi onunla canlı bağlantı kurarak onu bir kez daha selamlayalım öyleyse: Esselâmü aleyke Eyyühennebiyy! Ve Rahmetullahi ve berakâtüh/Allah’ın selam, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun ey Nebî.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.