“Rüzgarları, rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen ..O'dur.” (el-Furkan 25/48).
Rüzgâr kelimesi, çoğul olarak kullanıldığı zaman “hayır”, tekil olarak kullanıldığı zaman “şer” anlamına gelir. Bundan dolayı Hz. Peygamber bir duasında: “Allah’ım, sen bunu rüzgârlar (riyâh) kıl, rüzgar (rîh) kılma” buyurmuşlardır.
Ruh, rîh ve reyhânaynı kökten gelir. Reyhân, kokulu bir çiçek adıdır. Rüzgâr koku getirdiği için kokuya ve rüzgâra “rîh” denmiştir. “Rûh” ise, şuur gücüdür. Saba rüzgarı, reyhân için alem olmuştur.. Şairin dilinde “rüzgar, bir kanattır”, Hz. Peygambere selam taşır. Yerine göre rüzgâr, doğal bir esinti olabileceği gibi Hz. Yusuf’un kokusunu babası Hz. Yakup’a, Hz. Süleyman’ın haberlerini dünya liderlerine taşıyan bir araçtır. Evrende bulunan ateş, su, hava, toprak, rüzgâr gibi bütün nesneler, Allah’ın emrinde bulunan askerlerdir. Dolayısıyla, tekil anlamda kullanılan ve felaket anlamı taşıyan “rîh/rüzgar” bazen zorbaların yenilmezliğine son veren ve esenliğin yolunu açan bir kuvvet olabilir. Tarihsel süreçte, yeryüzünde sahip oldukları maddi güçleriyle övünen ve korkunç ihtişamın şımarttığı nice toplumlar, Allah’a rağmen yaşama isteğini seçtiklerinde rüzgârla iktidarlarına son verilmiştir. Buna en açık örnek, yüksek maddi medeniyet alanında bir benzeri yaratılmamış sütunlar sahibi, Allah’a rağmen yaşayan Âd kavmidir. Bu örnekte de görüldüğü gibi, yerine göre, kötülük gibi görülen ve sancılı geçen sosyal değişmeler, sonunda kılık değiştirmiş iyilikler şeklinde tezahür edebilmektedir.
Toplumların kalbi, Allah’ın kudret parmakları arasındadır. O, dilerse toplumun kalbini ilahi kudretiyle iyiye ve güzele dönüştürebilir. Elbette burada gönlün, ilahi frekansa çevrilmesi gerekir. İşte, rahmetin müjdecisi olan rüzgârlar, böyle bir değişim atmosferinde devreye girer. Furkan Suresi’nin 48. ayetini merhum Elmalı’lısosyolojik bir perspektiften yaklaşarak sosyal ve toplumsal değişimin dinamikleri bakımından yorumlamıştır. Bu âyette geçen “rüzgarlar” toplumsal olaylara tekabül eder. Toplumun yön haritası, iyiye ve güzele yönelik olduğu zaman bu rüzgârlar, toplumun bilumum katmanlarında esmeye başlar. Büyük sevinçlere vesile olan doğumların sancılı oluşu gibi, toplumsal değişimler de sancılı olur. Toplumsal değişimi tetikleyen ilahi rahmet de durgun havada gelmez. Mecazi anlamda dini, fikri, içtimai ve siyasi tartışmalar şeklinde ortaya çıkan rüzgârlar, rahmeti kuşanacak bir toplumsal yapının oluşum müjdecileridir. Bundan dolayı Hz. Peygamber; “ümmetimin ihtilafı geniş bir rahmettir” buyurmuştur.
İhtilâf, durgun giden fikri yapının tartışmalarla hareketlenmesidir. Bir nevi, değişmek ve farklılaşmak anlamına gelir. Dolayısıyla ihtilaf; hedefleri bir, yöntemleri farklı olmayı; hilâf ise, hem yöntemleri ve hem de hedefleri farklı olmayı ifade eder. Bu sebeple İslam’da çoğulculuğun bir simgesi olan ihtilaf hoşgörü ile karşılanırken, içtimaî farklılaşmanın ve toplumsal bölünmenin bir simgesi olan hilâf kınanmıştır.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, nasıl ki, yağmurun müjdecisi olan rüzgârlar tabiat için rahmetse, toplumun sosyal dokusunu kuvvetlendiren, fikri çeşitlilikten dolayı sorunların çözümünü kolaylaştıran ve hayatın her alanında yenileşmenin yollarını açan tartışmalar da bir milletin geleceği için rahmettir. Aynı zamanda bu durum şuna da benzer. Bir çölde kopan kum fırtınası, göz gözü göremez hale getirir. Ama fırtına dinince taşlar da yerli yerince oturur. İşte bunun gibi rüzgârın önderliğinde kopan kum fırtınasının dinip taşların yerli yerince oturması gibi, toplumsal hareketler de belli bir olgunlaşma süreci yaşadıktan sonra sakinleşir ve mutlaka sağduyu galip çıkar. O halde tasa niye…