İslam bilginleri; içtimâi, iktisâdî ve medenî şartlara göre değişiklik arzetmiş olmasına rağmen, genel manada; temel ihtiyaçları; ailenin yiyeceği, giyeceği, meskeni, borç karşılığı malı, zanaatta kullanılan âletleri, takım ve tezgâhı, silâh, ev eşyası, binek ve ilim adamının kitapları olarak belirlemişlerdir. Demek ki zekât verirken, bu aslî ihtiyaçların dışındaki malları hesaba katmak gerekmektedir.
Zekâtta zenginlik ölçüsünü belirten “nisab” kavramının anlamı; Hz. Peygamberin zekât düşen malların her bir çeşidi için koyduğu zekât sınırıdır. Zekât verilebilmesi için ziraat ürünleri dışındaki mallarda nisap miktarı sınırına ulaşmış artıcı bir mal üzerinden tam olarak bir kameri yıl geçmiş olması gerekir. Nisap miktarının hem senenin başlangıcında ve hem de sonunda bulunması gerekir. Zekâta tabi olan mallar şunlardır:
Nakitler (peşin para): Nakidden maksat, altın ve gümüş, külçeler ve bunlardan imal edilen zînet takımları, mali değeri olan evrak ve tedavülde mal yerine geçebilen paralardır. Bunların nisap miktarına ulaşınca zekâtları verilmelidir. Bunlar madeni olsun veya olmasın hepsi maldır. Bu mallarda zekât; hem sermayeye ve hem de yıl boyunca elde edilen kazanca düşer. 85 gr. altına ve 640 gr. gümüşe sahip olan müslümanlar bu nakitlerin % 2,5’unu zekât olarak vermeleri gerekir. Dikkat edilirse, altın, gümüş, malî değeri olan evrak ve tedâvüllerin zekâtının hem sermaye ve hem de kazancına birlikte düşmesinden amaç, İslam’ın kapitalin birikimine karşı çıkması ve bireyi üretime, yatırıma yönlendirmesi içindir.
Ticâret Mallarının Zekâtı: Her çeşit ticaret mallarının zekatı verilir. Ticaret malları, ev, işyeri, dükkân gibi gelir getiren yerler olabilir. Sene başında nisabı dolduran, kıymetleri 200 dirhem (640 gr.) gümüş ya da 20 miskal (85 gr.) altın miktarında olan ticaret mallarının zekâtı için sene sonunda kıymetlerine bakılır.
Hayvanlardan koyun ile keçinin nisap miktarı 40; sığır ile mandanın nisap miktarı 30; devenin nisabı ise 5’tir. Bu konularla ilgili ayrıntılı bilgiler Fıkıh kitaplarımızın zekât bölümlerinde mevcuttur.
Ekin ve Meyvelerin Zekâtı: Eğer bir tarla yağmur suyu veya emek sarf etmeksizin akan suyla sulanıyorsa elde edilen onda biri; külfetli bir şekilde sulanıyorsa, yirmide biri zekât olarak verilir. Burada dikkat çekici önemli bir husus vardır. Emek ve masraf harcanan yerlerden daha az; emek ve masrafı daha az olan yerlerden daha çok zekât alınmaktadır.
İslâm’ın özellikle nakit kapsamına giren malların zekâtıyla gerçekleştirmeyi amaçladığı hedef; altın, gümüş, her türlü madeni ve kağıt paralar (TL veya döviz cinsinden olan), her an paraya çevrilebilen ve toplum içinde mübâdele vasıtası olan tahviller ve senetlerin hem sermaye ve hem de kazancından zekât alması, adeta sermaye hareketlerinin belli ellerde tekelleşmesini önleyerek, yastık altındaki sermayeyi üretime dönüştürmek istemesidir.
Ticaret mallarının zekâtı ise, kıymetlerinden verilmektedir. Çünkü ticaret mallarının doğası gereği, sermaye üretime dönüştürülmüş durumdadır. Zekâtta, faiz işlemlerinin aksine bir durum söz konusu olup devamlı surette parayı, zenginden ihtiyaç sahiplerine aktarır.
Zekâtın bir sosyal güvenlik müessesesi olarak en önemli özelliği çok geniş kapsamlı bir vergi yapısına sahip olmasıdır.
Çünkü zekât hem sermayeyi ve hem de kârı vergiler. Fertler servetlerinin her yıl % 2,5’unu vermek zorunda olduklarını bildikleri için, servetlerini âtıl tutmaktan kaçınacaklar yatırıma yöneleceklerdir. Yeni yatırım, yeni iş, daha fazla kazanç ve daha fazla zekât geliri demektir.
Meseleye bu açıdan bakınca, zekât ameliyesi sermayeyi gönüllü fakat sorumlu bir şekilde, sürekli bir harekete sürükler. Yani, zekât yoluyla sermayeyi yatırıma teşvik eder. İslam’ın karşı çıktığı biriktirilmiş mal, zekatı verilmeyen, bir üretim ve yatırım gibi kullanılmayan sermaye ve servettir. Bundan dolayı, Kur’an’da, altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanların şiddetli bir azaba maruz kalacakları bildirilmiştir. (Tevbe, 35). Şüphesiz bu tehdit, manevî bir müeyyide olup, sermayeyi üretime ve yatırıma teşvik edici bir amaç taşımaktadır.
Bundan dolayı Peygamberimiz: “Yetimlerin mallarıyla ticaret yapın ki zekât onları yiyip bitirmesin” buyurmuşlardır.
Netice olarak zekat ibadeti tam olarak uygulandığı toplumlarda ihtiyaç sahiplerinin sayısı oldukça asgari bir düzeye inecektir. Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ / 23 Ağustos 2010