Ramazan üzerinden geçtiği halde bağışlanmayanlara yazıklar olsun diyordu Peygamberimiz. Bunun için şu Ğufran ayı bize elveda demeden kendimizi bir teste tabi tutalım ve bağışlanma fırsatını değerlendirelim.
Yüce Rabbimiz, oruç sizin üzerinize yazıldı buyurmuştu. Ayette sizin midenize değil de sizin üzerinize buyrulmuştur. Oruç bizim, tepeden tırnağa üzerimize yazıldı, farz kılındı. Peki biz orucu bütün vücudumuza farz kılıp bütün organlarımıza oruç tutturabildik mi? Midemize tutturduğumuz orucu, gönlümüz, beynimiz, gözümüz kulağımız, elimiz ayağımız hep birlikte tutabildi mi?
Ramazan, en uzun soluklu ibadet olan oruç ayıdır. Oruç, arındıran, incelten, yetiştiren bir ibadettir. Oruç ibadetimizle arınabildik mi? Oruçluya iftar ettirme sevaplarını devşirebildik mi?
Zekat, malı şüpheli şeylerden, zengini bencillikten, fakiri haset ve kıskançlıktan arındıran ibadetti. Şu mübarek ayda hakkıyla zekat hesabımızı yaparak ve yerli yerince zekatlarımızı vererek arınabildik mi?
Sadaka-ı fıtır, Ramazan ayına kavuşmamızın şükür göstergesi olarak verilen baş sadakası idi. Bayramdan önce, kendimiz ve çocuklarımız adına fıtır sadakalarını vererek, şükrümüzü gösterebildik mi?
Genel manada sadaka, kullukta sadakatimizin, fakir kardeşlerimize dostluğumuzun sadakat göstergesi idi. Bu ayda diğer ibadetler gibi, sadakaların da sevabı, diğer aylardan kat be kat fazladır. Sadakalarımızı vererek Rabbimize ve kardeşlerimize sadakatimizi ispat edebildik mi?
Ramazan geceleri, teravih namazlarıyla, sahurlarla kıyam geceleri olmalı ve bizim bağışlanmamıza vesile olmalıydı. Teravih, dinlenme demekti. Peki, ta’dil-i erkana riayet ederek kıldığımız teravih namazlarıyla din’lenebildik mi? Sahurlara kalkmışken teheccüd namazlarıyla, bereket zamanına bereketler katabildik mi?
Ramazan Kur’ân ayı idi. Kur’ân’ın inmeye başladığı, bununla diğer aylardan farklı olan yegane aydı. Bu ayda çok miktarda Kur’ân okuduk, mukabelelerde bulunduk, Kur’ân dinledik, hatimle teravihler kıldık. Peygamberimiz, vahiy meleği ile buluştuğunda, diğer zamanlardan daha başka güzel olurdu, güzelliklerine güzellik katardı. Peki, Kur’ân bizi inceltti mi, değiştirdi mi, geliştirdi mi? Yoksa Kur’ân ayından önceki ben ile Kur’ânlı aydan sonraki ben arasında bir fark yok mu?
Ramazan, ümmet ayı idi, ümmeti tanıma, ümmetin derdiyle hemdert olma, onların yardımına koşma ayı idi. Peki bu ümmet ayı bizim ümmetle tanışma, kaynaşma ve yardımlaşmamıza vesile oldu mu? Yoksa Ramazan’dan önce küs durduğumuz, ilgisiz kaldığımız kardeşlerimize küs durmaya ve ilgisiz kalmaya devam mı ediyoruz?
Ramazan bir okuldu, biz bu okulu başarılı talebeler olarak okuyabildik, ona hakkını verebildik mi?