Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; İdrak etmekte olduğumuz Ramazan ayını hakiki manası ile değerlendirmeyi bütün inananlara nasip eylesin. Müslümanlar arasında Üç aylar olarak bilinen, Recep, Şaban ve özellikle de Ramazan ayı bireyin, kulun kendini muhasebe etmesi açısından çok önemli günler, geceler ve aylardır. Allah; bu gün ve geceleri hakiki manası ile değerlendirmeyi ve birey olarak ‘kemal’ derecesine erenlerden eylemesini dilerim. Sosyolojik ve psikolojik ifadesi bireyin ‘ego’ seviyesinde kalması, hem birey için hem de toplumlar için tehlikeli bir durumdur. Bireyin nefsini ‘ego ‘ seviyesinden ve kulluk mertebesinin en zirvesi olan ‘mutmaine’ seviyesine ulaşması için bu vb. günler, geceler, aylar çok önemli diye düşünüyorum. Bu ay, Kur ’ani bir ay olması münasebeti ile inananlar için ‘ tefekkür’ ‘tezekkür’ ve ‘akletme ‘ fırsatı da diyebiliriz.
Kur’an, Ramazan ayında inananlara inmeye başlamıştır. Kur’an ve Ramazan ayrılmaz bir cüzün mütemmimleridir. Müslümanın hayatının her safhasında olması gereken, Kur’an, Ramazan ayı vesilesi ile daha fazla tefekkür ve tezekkür edebilme fırsatları vermektedir. Kur’an, Ramazan vesilesi ile inananların ‘tezekkür’, ‘tefekkür’ ve ‘akletmeyi’ daha fazla yapmak için fırsat da vermektedir. Kur’an biz inananlara sürekli olarak; ‘ Çok az düşünüyorsunuz, Çok az akletmektesiniz, Ne zaman tefekkür edeceksiniz’ vb. ikazları ile kendimizi sürekli olarak hesaba çekmeyi, muhasebemizi yapmamızı emretmektedir. Akletmek başlı başına bir iştir. Gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz, yiyip içtiğimiz ve kokladığımız şeyler hakkında düşünmek, muhakeme ve mukayese yapmak, tefekkür ve tezekkür ederek bir sonuca varmaktır. Yapılan işin "akletmek" olması için gerçekten aklın devreye sokularak düşünülmesi gerekmektedir. Heva ve heveslere tabii olmanın, hislerle hareket etmenin, kalabalıklara tabii olmanın, teamüllere meyletmenin adı "akletmek" değildir. Allah Kur’an’da ibret sahnelerini gözler önüne koyduktan sonra; "Hala Akletmeyecek misiniz? Hala aklınızı kullanmayacak mısınız? Hala düşünmeyecek misiniz? Akletmeyenler davarlar gibidir’ ifadeleri ile kullarını yani biz inananları sürekli olarak düşünmeye ve akletmeye sevketmektedir.
Geçtiğimiz günlerdeki köşe yazımda, Ramazan ayının sadece ‘oruç ve iftar’ olmadığını vurgulamıştım. Gerçekten inananlar açısından Ramazan sadece ‘ oruç ve iftar’ mı? Ramazan ayının bireysel ve sosyolojik sorumlulukları yok mudur? Var ise birey ve kul olarak neredeyiz? Yaşadığımız dönemin, Ahir zaman olmasından kaynaklı ve Müslümanların tamamen sekülerleşmenin vermiş olduğu sıkıntılardan dolayı, günümüzde, Ramazan sadece ‘oruç tutmak, yani aç kalmak ve sadece ‘yemek – içmek yani iftar olduğunu addeden bir noktaya doğru sürükleniyoruz, diye düşünüyorum. Sadece aç kalmakla, Ramazan ayını kendimiz hakkında sevabı olmayan bir hâle getiriyoruz. İşte bu hakikate binaen Peygamber Efendimiz (a.s.m); "Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçlarından yanlarına kalan sadece açlık ve susuzluktur. Yalan sözü ve onunla ameli terk etmeyen kimsenin yemesini, içmesini terk etmesine Allah'ın hiç ihtiyacı yoktur. Hayır! Hayır! Orucun farz kılınmasındaki hikmet sadece yeme-içmeyi terk etmek değildir’’ ifadesinde vurgulandığı gibi…
Ramazan, Kur’an ayı dedik.. Kur’an’ın biz inananlar için ilk emri ise ‘İkra’ Oku! Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; “Rabbinin adıyla oku” hitabında, okuma, yazma ve ilme çağrı vardır. Çünkü ilim öyle bir güç ve değerdir ki; Âdem (a.s) onun sayesinde meleklere üstün kılınmıştır. “İlim, kadın ve erkek herkese farzdır” buyuran Peygamberimiz (a.s.m) ilme ve eğitime özel bir önem vermiştir. Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah; Ramazan ayı vesilesi ile Kur’an’ın ilk ‘oku’ emri gereğince, Kur’an’ı hakiki manası ile okumayı, anlamayı, anlamlandırmayı ve amel etmeyi… Kur ‘ani bir hayat yaşamayı, tezekkür ve tefekkür yetimizi arttırmayı, bu ay vesilesi ile bütün bir hayatımızı daha fazla aklederek yaşamayı nasip eylediği kullarından eylemesini dilerim.