“Ha topum ha
“Güm” diyivir
İçcacık mamaları
Ham diyivir.”
Hooop, hoop! Yavaş olun lütfen… Daha akşama çok var…
KUZULARIM KOÇ OLDU/ ORUCUMUZ BEŞ OLDU
Bugün Ramazan’ın beşinci günü; “kazaya uğramazsa” bu akşam “Oruç beş” olacak. Tabii,“Ortaya Direk Vuranlar”dan değilseniz.
Çocuklukta, “-Ben de oruç tutacağım; gece beni de kaldırın” diye ağlaya ağlaya “gözümüzden kan indirdiğimiz” yıllarda; “-Tamam tut. Gece de sahura kaldıralım. Ama, öğleyin ortaya bir direk vur… Akşama kadar bir şey yemezsen, senin orucun iki olur” derlerdi.
Bir de “Çocukluğumun Konyası” da, orucu “Teknenin ucundan tutanlar” vardı. Onların yaşı sekizi geçmezdi; ekmek teknesinin ucundan hiç ayrılmadan oruçlarını tutarlardı.
Bu faslı “balla kesip” konuyu değiştirelim; orucun beşinci gününe gelelim…
Tahir Sakman iyi bir şair, “Has Gonyalı”; bilenler bilir… Bilmeyenlere ben ne yapayım; şurada yazıyı bırakıvırıp üç saat Tahir Sakman’ı mı anlatayım?
Bizim “kadim edebiyatımız”da, Ramazan, manisiz olmaz… Dostlara, şehrin ekabiranına; kendini şehrin “kelek kesen” liğine asaleten veya vekâleten atayanlara ince dokundurmalarla maniler atılır; her günün orucu için ayrı bir mani düzülür…
İşte size, Tahir Sakman’dan “Beşinci Oruç”a maniler:
Oruç açtım zeytinle
Vatandaş iyi dinle
Her gecenin sabahı
Vardır, yarın seninle
Tahin kardım akşama
Cep delik, çorap yama
Her gün gelen bu zamlar
Bağrımda sanki kama
Ovmaç çorbası yerim
Allah’a şükür ederim
İftara çağırılırsam
Nazlanmam hiç, giderim
Fırıncının küreği
Pişiriyor gevreği
Hanıma çok yalvarsam
Yapsa bir saç böreği
Kuzularım koç oldu
Büyütmesi güç oldu
Bu gün de böyle geçti
Orucumuz beş oldu
“MANİCİ BAŞI MISIN, CEVAHİR TAŞI MISIN?”
Bilen bilir, “mani” Türk halk edebiyatının nazım türlerinden biri… Mısraları, çoğu kez, yedi heceden oluşur. Öyle, “yedi hece” ile, “sekiz hece” ile şiir söylemek her yiğidin harcı değil.
“Maninin bin bir türü var… Ramazan manileri, ayrılık manileri, kaynanalara atılan maniler, aşk manileri, komik maniler, imalı maniler, iğneleyici maniler, duacı maniler, ilenç manileri cinslerden birazı. “Kesik mani” de var; “cinaslı mani” de var, “yedekli mani” de var; bunlara da girersek ipin ucunu kaçırırız.
Konya’nın da “unutulmaz” maniler söyleyen “söz ustaları” var. Konya’da son altmış yılın “manicileri”denirse; benim aklıma, Mahir İba gelir, Rıdvan Bülbül gelir, Yalçın Dikilitaş gelir, Tahir Sakman gelir. Mahir İba ile Yalçın Dikilitaş “rahmetli” oldu. Onları öyle öyle öyle özlüyorum ki… Elimizde şiirimizin ustalarından Rıdvan Bülbül ile Tahir Sakman var; Allah nazardan saklasın.
Yukarılarda manilerin kimlere söylendiğini sayarken; şehrin tanınmış kişilerine, renkli kişilerine, ekâbirlerine, “zade”lerine; mülki erkân’ına ramazanda maniler “hediye” edildiğini söylemiştim.
Rahmetli, hatıraları hiç aklımdan gitmeyen Yalçın Dikilitaş’tan, kişilere atılmış dört mani; merhum gazeteci, herkese “Sultanım” diye hitap eden; kendisi “Devrisaadette”, “Sultan” diye anılan Mahir İba’dan iki mani sunuyorum. Hatırlayanlar olsun da, birer “Fatiha” okusunlar diye…
Yalçın Dikilitaş, 16 Mart 1992’de, Yeni Konya Gazetesi’nde, orucun on birinci günü Mustafa Ataman, Hayri Ergene, Faruk Sur’u birer dörtlükle anar. Şimdi 2015… Yalçın da, Mustafa Ataman da, Hayri Ergene de, Faruk Sur da yok. Şu zamana bakın; 1992’den bu yana 23 yıl geçmiş…
İFTARLIK
Uyan sultanım uyan
Sahur davulu çalan
Sevgisi coşkusuyla
On bir oldu Ramazan
Bir usta eskimeyen
Yalan riya bilmeyen,
Bay Mustafa Ataman
Örnek bugüne dünden.
Cila yapar mı gene,
Her önüne gelene
Nerelerdedir bilmem
Güzel Hayri Ergene
Bir içten selam olur,
Dostça bir kelam olur.
Sözlüklerde sevginin
Anlamıdır Faruk Sur.
“DEVRİ SAADET”TEN MAHİR İBA DEYİNCE…
Şimdi yerinde yeller esen; “Pürçüklü Sokak”… Ama oranın “Pürçüklü Sokak” olduğu çoktan çürümeye başlamış sokak tabelasının üstünde yazılıydı… Orası, herkese göre “Matbaacılar Sokağı”ydı. Şimdi üstünden tatsız tuzsuz bir cadde geçer, yine kendisi gibi tatsız tuzsuz, şimdiki adını anmak istemediğim bir iş merkezi böğrüne bağlanır.
1950’lerin, 1960’ların cümle matbaaları, gazeteleri, dergileri bu sokakta yayınlanır. “Matbaacılar Sokağı” Konya’nın Babıalisi’dir.
Sokağın en renkli kişilerinden biri de Mahir İba… “27 Mayıs” öncesini, kendisi için “Devrisaadet” kabul eder; her fırsatta anar. “Devrisaadet” dendi mi, 27 Mayıs öncesini; 27 Mayıs öncesi Karaman’da Mahir İba’yı anlayacaksınız.
Karaman’da düzeni bozulunca Konya’ya gelir, Matbaacılar Sokak’ta yayınladığı günlük “Anadolu Gazetesi” ile bir düzen tutturmaya çalışır. Devamlı lacivert takım elbiseler içinde haşmetli bir göbek… Hiç çıkarılmayan kalın siyah gözlük; “Sultanım”la başlayan candan selamlar – sabahlar…
Mahir İba’nın ramazan manilerini, şehir, her ramazanda dört gözle bekler. Önde gelen Konya meşhurlarının yüreği pır pır eder; Mahir İba “bana da bir mani atacak mı?” diye… İnsan, sevdiğinden umar.
Mümkün olsa da, bir “kadir kıymet bilir” memleket evladı çıksan da Mahir İba’nın ramazan manilerini toplayıp kitaplaştırsa… Yalçın için de dileğim bu…
Ben, geçenlerde “Gazete kupürlerinden oluşmuş Tepe”mde deşinirken, Mahir İba’nın dört manisine rastladım. 1 Nisan 1991 tarihli Yeni Meram’dan kesip saklamışım. İkisini de veriyorum.
Mahir İba’nın manilerini, Hasan Mirza yazıyor; 1991’de, gazetede, Mahir İba bu manileri 20 Eylül 1976’da, Hasan Mirza için yazmış; otuz sekiz yıl önce.
Şerbeti aşıladı mı?
Tavuğu haşladı mı?
Müdür Hasan Mirza Bey,
Davetlere başladı mı?
Doyamam yaza yaza
Hep işte görür rıza
Her gün ziyafet verir
Sevgili Hasan Mirza
Hasan Mirza; 1960’lı, 70’li yıllarda Konya’da en popüler Ziraat Bankası Müdürü… Renkli, atak, gün gelir sevecen, gün olur paldır küldür…
Çoktan rahmetli oldu; Mahir İba da Hasan Mirza da…
İYİ Kİ ELİMİZDE BİR TAHİR SAKMAN VAR…
Benim, mani babında umudum Tahir Sakman… Genç, yetenekli, hecede de, serbest vezinde de usta.
Tahir Sakman’ın bir kitabı var: Ramazan Manileri… 2000 ve 2003 yılında Karatay Belediyesi Kültür Yayınlarıarasında yayınlanmış… 185 sayfalık kitap, Cumhuriyet Dönemi Türkiye ve Konya Kitap Dünyası’nın ilk ve tek ramazan manileri kitabı.
“Ramazan Manileri” kitabı 1986 ramazanından 2001 ramazanı dâhil, pek çok yılın manilerini içinde taşır… Yayınlanalı on iki yıl geçmiş; Konya belediyelerinden biri, bu kitabı, acele, Konya kültürüne kazandırsa ne hoş olur.