Ramazan ayı, Kur’ân ayıdır. Ramazan, Kur’ân’la buluşma ayıdır. Ramazan ayını diğer aylardan farklı kılan ve onu Kur’ân’da anılmaya değer kılan, Kur’ân’ın onda indirilmesidir.
Ramazana eren Müslüman da Kur’ân ile buluşan kimsedir. Evet Ramazan ayına erişen Müslümanların diğer insanlardan farkı buradadır.
Aslında mümin kafir, her insan Ramazan ayı ile buluşur. Ancak, Ramazan ayından istifade edenler müminlerdir. Çünkü onlar, Ramazanın buluştuğu Kur’ân ile buluşan kimselerdir. Kur’ân’ı okuyan, onu doğru anlayan ve onu yaşayan kimseler. Kur’ân ile dolan, Kur’ân ile düşünen, Kur’ân ile konuşan ve Kur’ân ilkelerini yaşayan kimseler. Ahlakı Kur’ân olan kimseler. Düşünce ve davranış hayatlarını Kur’ân’ın yönlendirdiği kimseler..
Peki bizler, Kur’ân ile buluşan bu ayda ne kadar Kur’ân ile buluşuyoruz?
Alıcılarımızı ne kadar Kur’ân’a çevirdik. Ramazandan önceki ben ile Ramazan’dan sonraki ben arasındaki fark nedir?
Geçen Ramazandaki ben ile, bu Ramazandaki ben arasında herhangi bir fark olacak mı?
Ramazan fırsatını değerlendirirken kendimizi Kur’ân testine tabi tutabilecek miyiz?
Ramazan, Kur’ân’a aykırı olan söz ve davranışlardan kurtulma; Kur’ân’lı söz ve davranışlarla tanışma fırsatı olabilecek mi?
Bu Ramazan, bizi değiştirmeye, geliştirmeye yetecek mi?
Bunun için de oruçlarımız, adete dönüşmüş ibadet olmaktan kurtulup Yüce Yaratıcıya yakınlaşmaya vesile olabilecek mi?
Kılacağımız teravih namazlarımız, Rabbimiz katında yücelmemize sebep olan miracımız olabilecek mi?
Özümüzü, sözümüzü yüzümüzü, her şeyimizi arındırabilecek mi?
Ramazan orucu, gerçekten bize açları hatırlatıp onların dertleriyle dertlenmemize katkı sağlayacak mı?
Tuttuğumuz oruçlarımızla, nefsin bağlarından kurtulup ahlaken melekleşebilecek miyiz?
Ramazan, Kur’ân’ın güzellik ve zenginlikleriyle buluşmamızı sağlayabilecek mi?
İşte Ramazan ayı, sahur, iftar, teravih fırsatları bu ve benzeri soruları kendimize yönletmek için değerlendirilmesi gereken fırsatlardır.
***
Ramazan, manevî havasıyla peygamberimizi donatıyor ve onu coşturuyordu.
Şöyle ki o, cömertti, Ramazan’da esen yeller, yağan yağmurlar gibi daha bir cömert oluyordu.
O, her ay Kur’ân okurdu, Ramazan’da Kur’ân okumaları artarak devam ederdi.
O, beş vakit namazla birlikte nafile namazlara devam ederdi. Ramazan’da onun namazlarına teravihler de katılırdı.
O, çokça dua ederdi, Ramazan’daki yakarışları da artarak devam ederdi.
O, diğer aylarda da oruç tutardı, ama Ramazan ayında devamlı oruç tutardı.
O, tefekkür, zikir ve ibadete düşkündü. Onun bu güzelliği Ramazan itikaflarıyla zirveye çıkardı.
O, melek ruhlu idi, Ramazan’da vahiy meleği ile çokça görüştüğü için, adeta hayır, iyilik ve güzellik yumağına dönerdi.
***
Son olarak Kur’ân ayında Kur’ân’ın şu uyarılarına kulak verelim:
Kur’ân onlara yetmedi mi? (29/51)
Onların Kur’ân ile kalplerinin yumuşayacağı zaman gelmedi mi? (57/16)
Onların yüreklerinin hoplayacağı zaman gelmedi mi? (57/16)
Andolsun ki Biz Kur’ân’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Var mı öğüt alan? (54/17)
Ve Peygamber birilerini dava ediyor Rabbine:
Rabbim! Kavmim Kur’ân’ı terk ettiler! (25/30)
Kur’ân’ı terk edenler ise dünya ve ahirette iflah olmazlar!
Peki, Kur’ân’ı terk edenler kimler? Kim olacak onu okumayanlar, onu anlama çabası içerisinde olmayanlar ve onu yaşamayanlar. Kur’ân’ın mushafına gösterdikleri saygıyı, onun ilkelerine göstermeyenler.. İşte bunlar, Hz. Peygamber tarafından Hâkimler Hâkimine şikâyet edilecektir.