Mübarek Ramazan’ın büyük kısmı, büyük bir hızla akıp gitti. Rahmet, Mağfiret ve Gufran Ay’ının üçte ikisi geride kaldı. Feyz ve Bereket Ay’ı olan Ramazan’ın son on gününün içerisine girmiş bulunuyoruz.
Bütün aylar içinde, Ramazan ayının ayrı bir değeri ve farklı bir kıymeti bulunmaktadır. Onun için Ramazan’a onbir ayın Sultanı denilmiştir. Ramazan ayı; diğer onbir Ay’ın Padişahı, Hükümdarı ve Sultanı mesabesindedir.
Zira Ramazan diğer bütün aylardan daha faziletli, daha üstün, daha değerli ve manevi derecesi daha yüksek bir Ay’dır. Bu mübarek ay içerisinde de en kıymetli günler, Ramazan’ın son on gününü içine alan günlerdir. Kıymeti, değeri ve derecesi çok yüksek, bir yılın bütün günlerinden daha faziletli, daha feyizli olan günler içerisine girmiş bulunuyoruz.
Ramazan’ın son on gününün kıymetini ve değerini, içinde barındırdığı Kadir Gecesi vermektedir. Kadir gecesinin önemini ve kıymetini ise bize bizzat Yüce Allah (c.c.) haber veriyor.
Rabbimizin “bin aydan (83 yıldan) daha hayırlı” olarak bildirdiği Kadir gecesi, Ramazan’ın son on günü içerisindedir. Kadir gecesi, bütün gecelerin şahıdır. Kadir gecesi bir ömre bedeldir. Kadir gecesi yüce Kur’an’ın inmeye başladığı af, mağfiret ve bağışlanma gecesidir.
Efendimiz; “Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız” buyurmuştur. Her ne kadar Kadir gecesi Ramazan’ın 27. gecesi olarak bilinse ve o şekilde değerlendirilse de, en sağlam ve en garanti olanı bu Hadis-i Şerif ile amel etmek, son on günü her gün Kadir gecesi bilmek, ona göre hareket etmek ve bu büyük fırsatı kaçırmamaktır.
“Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil” demişler. Bu sözün anlamı; gördüğün her insana değer ver, geçirdiğin her geceyi de Kadir gecesi gibi iyi değerlendir demektir. Hiç olmazsa içinde Kadir gecesini barındırdığı kesin olan Ramazan’ın şu son on gününü en iyi şekilde değerlendirip, Yüce Allah’ın huzuruna yüz akıyla varanlardan olmak için gayret edelim İnşallah…
Her gün ve her an ölüme biraz daha yaklaşıyoruz. Dünya hayatı her geçen gün biraz daha kısalıyor. Ebedi olan ahiret hayatına her gün biraz daha yaklaşıyoruz. Ölüm genç, ihtiyar dinlemiyor. Takdir edilen ömür ne kadarsa ancak o kadar hayatta kalabiliyoruz.
Hayatta kalma süresini uzatmak mümkün değil. Anasından yeni doğan bir çocukla, pîr-i fâni bir ihtiyar ölüme aynı derecede yakındırlar. Veya hasta yatağında ölümü bekleyen yaşlı bir kimse ile, evinden sapa sağlam çıkan bir gencin ölüme yakınlıkları aynıdır. Kimin önce gideceğini ancak Allah bilir. Ölüme ilk önce yaşlı ve hasta olan değil, eceli gelen, takdir edilen ömür süresini dolduran, kendisine verilen nefes sayısını tüketen kimse adım atar. Ölüme yani ebediyete gitmenin sırası yoktur.
Onun için ölüme her an hazırlıklı olmalı, yol azığımızı yanımızdan eksik etmemeliyiz. Ölüme hazırlıklı olmak ve ölüm yolculuğu için yol azığımızı her an yanımızda bulundurmak, ancak iyi ve güzel amellerle, dünya ve ahiret hayatı için yararlı faaliyetlerde bulunmakla mümkün olur.
İşte içinde bulunduğumuz fazileti, kıymeti ve değeri bizzat Allah ve Rasûlü tarafından bildirilen bu günler bize sunulan çok büyük bir fırsat, kaçırılmaması gereken büyük bir ilahi ikramdır. Yüce Allah bizlere fırsat üstüne fırsat vermektedir.
Yarın devam edelim İnşallah.