Akşam gazetesine verdiği röportajda "Bir gün sıra bize de gelecek" diyen meslektaşı Can Dündar'la derin bir hesaplaşmaya giren Reha Muhtar, eski defterleri açtı...
"Keşke sıranın sana hiç gelmediği ve gelmeyeceği günlerde "bu demokrat ve özgürlükçü sesleri çıkartabilseydin?.." diyen Muhtar, "bana yapılan medya operasyonundan hemen önce, "belgeselimi yapmak için başlattığın çalışmayı aniden ve nedensiz yere" niye kesiverdin?.." şeklinde bir de soru yöneltti eski dostuna...
İşte Muhtar'ın Araziye yattığın gün sıra sana daha gelmemiş miydi Can kardeş?.. başlıklı yazısından çarpıcı bölümler:
"Nedense, "özgürlükleri ve demokratlığı hep sıra sana gelince ya da bu çıkışlarının prim yapacağına inandığında aklına getiriyorsun..."
Oysa sevgili Can;
Demokrasi ve basın özgürlüğüne, medyaya yapılan operasyonlar bugün sadece sıra sana geldiğinde düşüneceğin kadar basit olaylar değil ki...
Hatırlar mısın daha 10 yıl bile olmadı, sen de o sırada SHOW TV'de belgesel yapıyordun... Hani büyük bankalara el koymuşlardı Türkiye'de...
Hani bankalara el koyar koymaz, bankaların sahibi koca koca işadamlarına "Bankalarınızı kurtarırız, fakat bir şartla..." demişlerdi...
O şartı da şöyle açıklamışlardı:
"Televizyon ve gazetenizin yayın politikasını ve tepesindekileri değiştirirseniz..."
Tesadüfe bak ki, basın özgürlüğü haykırışlarını içeren bu röportajını, Akşam gazetesine vermektesin...
Keşke onlar sana sorarken, sen de onlara sorsaydın, "Bankaları kurtarmak için gazete ve televizyonlar üzerinde operasyon yapıldı siz hatırlıyor musunuz acaba?.." diye...
***
Hiç anlayamadım; bana yapılan medya operasyonundan hemen önce, "belgeselimi yapmak için başlattığın çalışmayı aniden ve nedensiz yere" niye kesiverdin?..
***
Önemi yok...
"Mustafa" filmin için de, Mustafa Balbay için de ben her zaman özgürlükler için savaşmayı "prim için yapılmayan bir demokrasi savaşı olarak" gördüm......
Ne ki, maalesef senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim arkadaş...
Ufuk Güldemir, seni Milliyet'e "romantik isyankar özgürlükçü kalem" olarak aldığında senden yazar özgürlüğü için sonuna kadar "arkasında durmanı arzu etmişti..."
Ahmet Altan'a Milliyet'te o "linç" tepkisi geldiğinde ve Altan'ın gazeteyle ilişiğinin kesilmesi istendiğinde, Ufuk'un tek arzusu kendi arkasında durduğu "kalem" olarak senin de onun arkasında durmandı...
Sen dümeni başka tarafa kırdın, orada olmadın...... Ufuk yapayalnız istifa etti... Çok sonraları senin için çok başka şeyler de söyledi... Fakat onları söylemek ayıp burada; öyle değil mi?..
Reha Muhtar'ın "Can"ın sağolsun kardeş!.. diyerek bitirdiği yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz.