‘Reklamcı; sahanın tozunu yutan kişidir’

Memleket Gazetesi Reklam Satış Müdürü, İletişim Uzmanı Ahmet ÜNVER; hayatını tecrübelerini, İletişim, Medya ve Reklam Sektörüne dair bilgilerini Selçuk Üniversitesi Reklamcılık Bölümü öğrencileri ile paylaştı.

—Sizin dilinizden kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Ahmet Ünver kimdir? Nasıl ”Merhaba Dünya” demiştir?

1969 Konya Akören doğumluyum. İlkokul ve ortaokulu Akören’de okudum. Konya Anadolu Ticaret Lisesi mezunuyum. Çukurova Üniversitesi Ceyhan Meslek Yüksek Okulu Pazarlama bölümünü kazandım. İki yıl öğrenim gördükten sonra dönem 3.sü olarak öğrenimimi tamamladım.1990 yılında Gıda Toptancıları Çarşısında distribütör bir firmaya muhasebeci olarak başladım. Daha sonda Satış ve Pazarlama müdürlüğü yaptım. 1993 senesinde Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi yeni açıldığı için Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümüne ne dikey geçiş yaptım. 2011 yılında yüksek lisansımı tamamladım.

 

  -Neden Reklamcılık desek neler söylersiniz?

İlk temel etken insanları seviyor olmam diyebilirim. Bu etkenden yola çıkarak ise reklamcılık sahada yapılması gereken,  masa başı iş olmadığı için günlük piyasa bilgilerini, piyasa ilişkilerini takip ederek ilişki yönetimine ilgi duyduğum ve benimsediğim için reklamcılık diyebilirim. Ayrıca reklam sektörü sahada bir iş olduğu için sahada etkin olmayan, içinde bulunmayan bir kimse reklamcı olamaz. Bir reklamcı; müşterisinin backgroundunu iyi analiz edebilen, müşterisini çok iyi tanıması gereken bir kişidir.

 

—Konya’da Reklamcılık Sektörü hakkında düşüncelerinizi ifade edebilir misiniz?

İletişim Fakültesindeki hocalarımızın reel sektörde iletişimi, reklamcılığı anlatması eleştirmesi ve geliştirmesi gerekmektedir. Bu işin Uzmanı konumundaki bir hocamızın köşe yazıları ve diğer etkinlikleri ile sektör kendine çeki düzen vereceğini düşünüyorum. İşin uzmanı konu hakkında bir şeyle söylediği için. Nasıl Tıp alanında konuşabilmek için tıp uzman olmak gerekiyorsa, İletişim konusunda da konuşabilme yetkisi bence konunun uzmanı olan hocalarımız ve İletişim Fakülteleri bu işin öncüleri olmalıdır diye düşünüyorum. Piyasada reklam veren firmalarımız bu vb. hocalarımızın açıklamalarını ve eleştirilerini beklediklerini de buradan ifade etmek isterim. Çünkü bir üçüncü göz sizin yaptığınız bir işe eleştirel bir bakış açısı getirmiş olmaktadır. Tabii yapıcı, olumlu eleştiriler. Yıkıcı ve hakaret içeren formatta olanını tasvip etmiyoruz Yapılan bir iletişim kampanyası da bu şekilde değerlendirilmiş olmaktadır.  Konya reklam sektöründe yapıcı ve olumlu kampanya eleştirisine açık olmadığımız ve sektörde bulunan herkes kendisinin en iyisi olduğunu ve en iyisini sadece kendisinin yaptığını zannettiğimiz için Konya’da reklamcılık sektörü gelişimi biraz ağır aksak da ilerlemektedir.

 

—Reklamcılık Bölümü son sınıf öğrencileriyiz. Sektöre atılacak bizlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Önce işinizi sevmek zorundasınız. İnsanları spor, siyaset, din, dil, ırk gibi kategorilere ayırarak farklı gözlerle bakarsanız reklamcı olamazsınız. Reklam; ticari bir iletişim olan, sanat kokan bir ikna aracıdır. Reklamcı ise imaj dünyasının sözcüsüdür. Günümüz toplumlarının oluşumuna, azımsanmayacak katkılar sunan reklam ve iletişim sektörü tüketim toplumunun motor gücünü oluşturmaktadır. Onu yönetmekte, yönlendirmekte, yeniden yapılandırmaktadır. Daha ayrıntıda söylemek gerekirse reklamcı, insanların ihtiyaçlarını karşılamakta, ihtiyaçlarını ortaya çıkmasına vesile olmakta, gelecek ile ilgili, kurgularına şekil vermelidir. Sahanın içinde bulunmanız, tanımanız gerekmektedir. Sahayı adeta koklamanız lazım. Sahadan sürekli bilgi almanız, her daim yenilikçi olmanız gerekir. Reklamcı; sahanın tozunu yutan kişidir. Dengeyi iyi gözlemlemelisiniz çünkü bu sektörde bıçak sırtınızda yürürsünüz. Siz talep eden konumunda olduğunuz için müşteriye kendinizi kabul ettirmek zorundasınız. Kimse sizin kapınızda beklemez.

 

—Yaptığınız işlerde sizi en çok heyecanlandıran ve hoşunuza giden iş hangisidir?

Müşteriden yazılı teşekkür aldığımız her iş bizim için asıl başarı ve keyfinin çıkartılacağı andır. Müşteri gerçekten beğenmiştir ve bunu yazılı olarak bildirmiştir. Bu çok keyifli bir andır, birden koltuklarınızın kabardığını hissedersiniz. Yapmış olduğunuz iletişim kampanyasından müşteriniz gerçekten fayda sağlamıştır.

 

—İletişim Fakültelerinde Reklamcılık Bölümünü tercih etmeyi düşünen bireylere önerileriniz nelerdir?

Reklamcılık bölümüne gelecek öğrencilerin öncelikle reklamı, iletişimi ve insanları sevmeleri gerekiyor. Yani işlerini sevmeleri gerekiyor çünkü hayatımıza kabaca bir baktığımızda, evet, hayatımızdaki seçimler bizleri son derece ilerisi için de etkiliyor. İş seçiminde reklamcılık, son derece keyifli, bir o kadar öğretici bir meslek aslında. Çünkü farklı farklı markalarla çalışıldığı ve bunlara bağlı farklı sektörleri inceleme şansına sahip oluyoruz, bu da bizlere entelektüel anlamda da bir bilgi birikimi sağlıyor. Bir gün belki bir ilaç firması için çalışırken, ertesi gün bir gıda firması için, bir gün bir otomotiv sektörü. Dolayısıyla hayatın her alanına dair bilgileniyor yeni şeyler öğreniyoruz. Mesleği seçmek isteyenler önce kendilerine güvenli, yaratıcı olduklarına inanıyorlarsa, iletişim becerileri güçlü ise biraz da tüketici davranışlarına yönelik olarak psikoloji ve sosyoloji alanına ilgi duyuyorlarsa, öğrenmeye açıklarsa, okumayı ve yazmayı da seviyorlarsa neden olmasın?

 

—Dert yanmayı seven bir milletiz. Çözüm arayıp ve bulduğumuzda onu uygulamayı da hiç sevmeyen bir topluluğuz. Reklam sektöründe en çok yakındığımız konulardan biriside nitelikli insanların azlığını hep söyleriz. Bir kişi 4 yıl bu bölümde okuyor ama sektörde iyi iş yapacak yerde olamıyor. Sizce bu sektörde insan yetiştirenler nerede hata yapıyorlar?

Mesleki hayatımızda, işin eğitimini almış ve almamış birçok profesyonelin başarıları vardır. Ama her şeyin başı eğitim. Ama nasıl bir eğitim… Günümüzün gelişen ihtiyaçları, insan profili, sektör gereksinimleri doğrultusunda buralara öğrenci yetiştiren tüm kurumlar ne kadar yeterli. Ben üniversitelerimizin önemli bir kısmının araçlara sahip olsalar bile,  saha ile yani üniversite sanayi işbirliği noktasında hocalarımızın eksik olduklarını ve bu konuya da gerçekten önem vermediklerini biliyorum, görüyorum, şahit oluyorum. Çünkü tıp doktoru nasıl tecrübe elde etmesi için ameliyatlara girmesi gerekiyorsa, bir iletişim öğrencisinin de sürekli olarak saha da olması gerektiğini düşüyorum. Bunu da tabii ki üniversite yönetimi, fakülte yönetimi ve konunun uzmanı olan iletişim hocaları başka memleketlerden buralara kadar gelen öğrencilere öncülük etmeleri gerektiğini de düşünüyorum. Ne var ki, işin profesyonelleri olan sahadaki bizler bunu biliyor ve ifade etmeye çalışıyoruz.. Ama çözüm.. Çözemiyorlar ne yazık ki. Sektörde nitelikli iş gücü, kendini nitelikli bir iş ortamında gösterebilir. Müşteri zorlar, bana öyle bir kampanya yapın ki satışlarım patlasın, ödül alayım, dergiler benden söz etsin. Ya da bunun tersi.. O yüzden fakültelerde hocaların sizleri elinizden tutup sektörün içine atması gerekir. Böyle kaygılarınız olmazsa bu sektör gelişmez. Üniversite yönetimleri ve İletişim Fakültelerinin sektörü konuşturması, sektörle sürekli temas halinde olmaları, sektörün gelişimi noktasında bir nevi moderatörlük görevini üstlenmesi gerekir ki siz iletişim öğrencilerini de ileride ki meslek hayatınızda geliştirecek faaliyetlere yönlendirmesi, donatması gerekir.

Röportaj: Hacı Ali Kargı – Kazım Çavuşoğlu-Servet R. Çolak

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

Reklamcılık Bölümü 4. Öğr.