Geçen hafta ki, “Ama size borç verdik” Başlıklı yazıma Necmeddin ERYILDIZ isimli okuyucum bakın neler yazmış;
Hocam isim verin isim... Renk göstermeden bu millete bir şey anlatmanız mümkün değil... Millet okuyup geçiyor...'' o İslam ortak pazarı diyen, arabasının benzinini doldurmadan yürütmeye çalışanları, ağır senayı diyenleri vs..'' isim vererek anlatın bu millete... o isim gerçekten ismiyle anlatılmayı hak eden bir isim... Korkmadan isim zikredin lütfen.... O isim hıc anılmadı desek yeridir medyada... Sizde anmıyorsunuz ismini ne hikmetse...Renginizi belirtmekten çekinmeyin...
Değerli okuyucum, bu yorumu hocam diyerek yazdığına göre, beni tanıyan biri olmalı, beni tanıyan birinin böyle bir yorumu yapmasını çok yadırgadım. Çünkü her zaman doğruları söylemeye çalıştığımı rengimi de hiçbir zaman saklamadığımı bilmesi gerekirdi.
Bu okuyucuma yine aynı yazıya Mehmet Akyüz isimli başka bir okuyucumun yaptığı yorumla cevap vermek istiyorum..
“Yüreğinize bileğinize kaleminize sağlık. tek kelime ile mükemmel bir yazı. yazının her satırı milli görüşü ve lideri Necmettin Erbakan”ı anlatıyor.” Allah razı olsun.
Evet, Necmeddin bey, bazı şeyleri anlatmak için isim yazmaya gerek yokmuş bak. Ancak siz istiyorsanız ben yazayım, 1960 lı yıllarda, DEVRİM isimli otomobili yapanda, önce ahlak ve maneviyat sonra Ağır sanayi diyen de, İslam ortak pazarını kurmaya çalışanda, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dı, çünkü o yazdıklarım tarihi gerçeklerdi.
Şimdide bugünkü iktidarın yaptıklarını yazacağım., bunlarda bugünün gerçekleri, Ancak bu yazdığıma da, bazıları alkış tutarken bazıları da beğenmeyecektir.
Bugün için Türkiye’de, 1800’lerin başından bugüne, önce Osmanlıyı sonra genç Türkiye Cumhuriyetini kontrol altına alan Siyasal-Ekonomik-Finansal vesayet bitiyor diyebiliriz.
Bu millet ilk defa 1854’te yurtdışı borçlanmaya başladı. Bu tarihten itibaren vesayet altına alınan Türk Hazine sistemi, 2008’de “IMF’nin dışarı çıkarılmasıyla millileşme yoluna girdi.
Bunun sonucunda Savunmada devrim özelliğinde olan, başta F-16 yazılımları olmak üzere, tank-uçak dahil yerli üretimin başlanılması bu dönemde.yani son 12 yılda gerçekleşti.
ABD-İsrail-Almanya üçgeninde boğulan Milli İstihbaratın, kurtarılarak milli gerçeklere göre işler hale gelmesi, yine bu dönemde oldu.
Ulaşım Devrimi ile, karayolu vesayetinin kırılması ve demiryolu devriminin yaygınlaşmasını da son 12 yılda oldu,
Orta Doğu ve Afrika’da Türkiye’nin kendi politikasını uygulamaya başlaması da bu dönemde olmadı mı?. Türkiye her türlü küresel dalgalanmaya rağmen yine bu dönemde büyümeye devam etmedi mi?
Osmanlı’nın tasfiye edilme sürecinde “Hasta Adam” olarak damgalanıp, özellikle Avrupa sermayesi kontrolüne “borç alma” alışkanlığı ile sokulduğumuzdan beri devam eden kontrol etme düşüncesi bugüne kadar devam etmişti,
Bunun aksini savunanları da Mustafa Kemal de dahil olmak üzere, ya öldürüldüler yada çok kısa süre sonra görevden darbelerle uzaklaştırıldılar.
Türkiye, bugün 1930’lardan sonra içine çekildiği Çaresiz mahkum kompleksinden çıkarak geçmişinden aldığı gücü geleceğe taşıyacak şekilde politikalar üretmektedir.
Tabiî ki bu politikalar 1830’lardan sonra içine düştüğümüz “batı hayranlığı-batı sömürüsü” düşüncesinden ülkemizi kurtaracaktır inşallah.
Ancak;
Son 12 yıldaki onlarca gelişmelerden sonra bile, kendim, çocuğum, torunum adına çok daha umutluyum diyemiyorum.
Neden ki?