Reşat Nuri Güntekin vefatının 65'inci yılında TYB Konya'da konuşuldu

Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatının önemli roman yazarlarından Reşat Nuri Güntekin vefatının 65. yılında TYB Konya'da tüm yönleriyle konuşuldu. Prof. Kanter, Reşat Nuri'in hayatını, yaşadığı değişim ve dönüşümlerle ilgili tespitlerini anlattı

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin bu haftaki programında Prof. Dr. Muhammed Fatih Kanter, Türk Edebiyatının önemli roman yazarlarından Reşat Nuri Güntekin'i anlattı.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin Konya Büyükşehir, Karatay, Selçuklu ve Meram Belediyelerinin katkılarıyla düzenlediği ve sosyal medya kanallarından canlı yayınlanan, 65. Vefat Yıl Dönümünde Bütün Yönleriyle Reşat Nuri Güntekin adlı konferansta Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammed Fatih Kanter, Reşat Nuri Güntekin’in hayatını, kimlerden etkilendiği ve yaşadığı değişim ve dönüşümündeki tespitlerini anlattı.

TYB’nin 2021 yılı takvimindeki 36’ncı programı, Hüzeyme Yeşim Koçak yönetiminde icra edildi.

“KLASİK YAZARLAR UNUTULMAZ”

Reşat Nuri Güntekin’in, Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatının önemli yazarlarından birisi ve hemen hemen Türkiye'de bilmeyen, tanımayan kimsenin olmadığını ifade eden Prof. Dr. M. Fatih Kanter; “7’den 70’e herkes Reşat Nuri Güntekin ile ilgili bir parça bilgiye sahiptir. Bu tabii, ben Edebiyat bölümünde hoca olduğum için gençlerle konuştuğumuzda da hani tüketim çağında yaşıyoruz, birçok yazar var, onlar çok çabuk unutuluyorlar, fakat klasik olan yazarlar unutulmuyor. Reşat Nuri de bu klasiklerden birisidir…” dedi.

“O BİR KÜLTÜR ROMANCISIDIR”

Romancılığı, Kent Romancılığı ve Kültür Romancılığı diye ikiye ayırdığını söyleyen Prof. Kanter; “Reşat Nuri Güntekin, kendinden önceki yazarların yaptığı gibi İstanbul’u anlatan, İstanbul’da belirli konak hayatlarında belirli zümreleri ya da kişileri anlatan, onlara odaklanan bir yazar olmaktan çıkarak, o hepimizin bildiği Çalıkuşu’ndaki Feride ile beraber, kendi hayatını da Anadolu’ya taşıyarak, Anadolu insanını, Anadolu insanlarının kültürünü anlatmayı denemiş ve bunda da başarılı olmuş bir yazardır. Bu nedenle Kültür Romancısı diyorum.

Reşat Nuri Güntekin'in romanlarındaki o köprü vaziyeti, köyden kente geçişteki kasabalar, biraz daha yeni yeni şehirleşmeye başlayan mekânlar ve o mekânlarda yaşayan insanlar, bütün realist çizgileriyle, ben biraz da roman realisti olarak görüyorum Reşat Nuri Güntekin’i. Yani natüralistlerden etkileniyor, ama sadece natüralist dersek haksızlık etmiş oluruz. Reşat Nuri Güntekin, salt natüralist değildir; biraz da romantik realist çizgide ilerleyen bir yazar, diye tanımlamak mümkündür. Bu nedenle ‘kültür romancısı’ olarak adlandırıyorum Reşat Nuri Güntekin’i…” dedi.

“AĞZINDAN SİGARA HİÇ DÜŞMEZMİŞ”

Çok sigara içtiğini rahmetli kızı Ela Hanım’dan öğrendiğini; Reşat Nuri Güntekin’in sigarayı hangi ara yakıp öbür sigaraya ne zaman geçtiğini kimsenin fark edemediği kadar çok sigara tiryakisi olduğununaltını çizen Kanter, bu yüzden akciğer kanserinden 1956’da vefat ettiğini söyledi.

“DİZİ ve FİLMLER ESERLERİN ÖZÜNE BAĞLI KALMALIDIR”

Program yöneticisi Yazar Hüzeyme Yeşim KoçaK’ın; “Çalıkuşu gibi çeşitli yazarlarımızın eserleri dizi ve filmlere uyarlandı ve bazıları çok başarısız oldu, seyrederken çok hayal kırıklığı yarattı. Siz, bu konuda edebiyat - sinema, edebiyat - televizyon ilişkisi için neler söyleyebilirsiniz?” sorusuna cevap olarak; “Reşat Nuri Güntekin, tiyatro oyunları da yazıyor ve bazen kendi yazdığı tiyatroları da izlemeye gidiyor. Eşine yazdığı mektuplarında ve hatıralarında aktardığına göre, izlediği tiyatroyu çok da beğenmiyor. Kendi yazdığı oyunu, oyuncularını beğenmiyor. Ben eminim ki, başkaları izleseler beğeneceklerdir. Ama yazan kişinin tahayyülündeki sahneler ve kişiler ile okurun ya da izleyicilerin zihinlerindeki, yönetmenin, yapımcının, senaristin zihinlerindeki sahneler nasıldır, onu çok iyi bilmiyoruz.

Evet, çok güzel oluyor, ama özünden koparmamak kaydıyla. Çünkü özünden koparılırsa, başka bir amaca hizmet edecektir. Bu, yapımcıların, yönetmenlerin, senaristlerin hayal dünyası ile okuyucuların, izleyicilerin hayal dünyası arasında kurulan bir bağdır…” dedi.

“YAPRAK DÖKÜMÜ OLGUNLUK DÖNEMİ”

Reşat Nuri Güntekin’in eserlerini iki döneme ayırdığını ve 19 roman incelediğini söyleyen Prof. Dr. Kanter; “Olgunluk dönemi eserleri, Yaprak Dökümü ile, 1930'lu yılların sonrası başlıyor. Orada da bir kırılma yaşanıyor, çünkü Yaprak Dökümü’ne gelinceye kadar olan dönemde daha çok bireysel temalar ön plandadır. Yani bireysel çizgideki eserler ön plandadır. İşte, Gizli Ev var, Damga var, Dudaktan Kalbe var, Akşam Güneşi var. Onların hemen akabinde yazılan Acımak var arada. Onların içinde de toplumsal konular var, ama daha bireysel konularla iç içe toplumsal konular var. Bu tarafta da tam tersine dönüyor sanki, Yaprak Dönümü ile birlikte toplumsal konuların içinde bireysel konular konumlandırılmış noktada karşımıza çıkıyor. Yaprak Dökümü de Reşat Nuri Gültekin ile hemhâl olmuş ya da en çok bilinen eseridir Çalıkuşu ile beraber.

Yaprak Dökümü, bir dönemin geçişinin nasıl sancılı olduğunu, kuşaklar üzerinden gösteriyor. Bir tarafta Ali Rıza Bey var, onun çocukları var, bir tarafta Osmanlı Devleti'nin temsilcisi ya da işte Osmanlı'nın son dönemde yıkılmaya yüz tutmuş kurumların temsilcisi konumunda insanlar var. Öte taraftan da yeni yeni kendini gösteren, Batıyı anlamaya çalışan, Batılılaşmayı belki de yanlış anlayan temsilcileri var. Dolayısıyla Yaprak Dökümü’nden sonra başka bir süreç başlıyor. Ondan sonra başlayan süreçte eserlerine baktığımızda orada mesela Miskinler Tekkesi diye bir eser var. Sosyolojik açıdan müthiş bir eser, çünkü bir dilenciyi anlatıyor ve siz okurken o dilenciyle empati kuruyorsunuz. Dilencilerin isimleri, hayatlarını nasıl geçirdikleri, dilencilik zanaatını, dilencilerle beraber toplumdaki hem insanların hem de kurumların nasıl yapılandıklarını az çok görüyorsunuz…” dedi.

Prof. Dr. M. Fatih Kanter, Belgelerle Reşat Nuri Güntekin ve Hadiye’ye Mektuplar isimli çok ilgi gören iki kitap yayınladığını, Belgelerle Reşat Nuri Güntekin’de akademik bir dil kullandıklarını, Hadiye’ye Mektuplar’ı ise Reşat Nuri’nin orijinal Osmanlıca el yazması mektuplarından günümüz Türkçesine çevirdiğini söyledi.

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.