Ribat’ın bir gönül hareketi olduğunu vurgulayan Muzaffer Büyük, amaçlarının Müslümanları ve İslam değerlerini korumak olduğunu belirtti.
-Sivil toplumun önemi nedir ve ne zaman anlaşılmıştır?
1983 yılından itibaren vakıflar haftası kutlanmaya başlandı. Günlerin haftaların ayların önemi taşıdığı değerle orantılıdır. İçerik güzel olursa bu haftalar anlam kazanmış olur. Sözgelimi bugün Londra, Paris, Cenevre dediğimiz zaman bize bir şey ifade etmiyor. Şam, Kahire, Medine, Konya, İstanbul dediğimiz zaman çok şey çağrıştırıyor. Vakıf haftasında her sene bir önceki seneden farklı bir konu işleniyor. Geçtiğimiz yıllarda vakıf ve iktisat, vakıf ve sanat konuları işlenmişti. Bu yıl da vakıf ve sivil toplum konusu işlendi. Sivil toplum, 80’li yılların ortasına kadar kullanılmayan, önemli olmayan bir konuydu. Bu yıldan itibaren önem kazanmaya başladı fakat devlet karşıtı olarak bilindi. Oysaki son dönemlerde devlet bizatihi sivil toplumun içinde yer aldı. Sivil toplum ayrı, devlet ayrı olduğu sürece sivil toplum görevini icra edemeyecekti. Devlet, bugün sivil toplumu devlet mekanizmasının açıklanması veya demokrasi kavramını halka yerleştirmenin detaylarını yerine koymada kullandı.
-Sivil toplumun görevi nedir?
Halkla devlet arasında köprü görevi gören bir kuruluş olarak sivil toplum, halkın gözü kulağı olmalı, halka adeta bir ayna görevi görmelidir. Devletle ortaklaşa bir çalışma yapacaksa halkla bütünleşmeli. Toplumu dinleyip ihtiyaca göre şekillenmeli ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda üzerine düşeni yapmalı. Kısaca topluma bir ruh verecek bir kuruluş olmalı. Bu tür çalışmalar olmadıktan sonra sivil toplumun bir önemi olmaz.
-Ülkemizde vakıf kavramı nasıl değerlendiriliyor?
Vakıflar bölge müdürlüğümüzden aldığımız bilgilere göre Türkiye’de 5046 tane vakıf var. 126 tanesi Konya’da. Yine Türkiye’de 109 bin 580 dernek var. Bunlardan 2 bin 674 tanesi Konya’ya ait. Bu vakıf ve dernekler bir araya gelip bazı konulardan feragat ederek, toplumun öncelik kabul ettiği takdirde yapamayacağı şey yoktur. Vakıf durmak, durdurmak, tutmak anlamında Arapça bir sözcüktür. Tasarruftan alıkoymak manasına da gelir. Allah’ın mülkü olarak devri satışı alışverişi söz konusu olamaz. Vakfedilen mal, vakfedenin mülkü olmaktan çıkar, Allah’ın mülkü olarak toplumun hizmetine sunulmuş olur.
-Bağışlar vakıf sayılır mı?
Vakıfların hayırlısı insanların ihtiyaç duyduğu alanları doldurandır. Allah için yapılan her şey vakıf oluyor. Toplumun hizmetine sunulan şey de vakıf sayılır. Vakfederken malın Allah’a adanması, ebediyyen insanların hizmetine sunulması son olarak Allah’ın rızasını kazanmak için yapılması çok önemlidir. Vakfı alakadar eden ayet, Ali-İmran suresinde geçer. “ Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça tam hayra erişemezsiniz.”
-Vakfetmek yalnızca malla mı olur?
İlim adamı ilmini, öğretmen bilgisini vakfedebilir. Peygamberler tarihine baktığımız zaman, İbrahim As. oğlu İsmail’i Allah’a vakfetti. Allah da karşılığını İshak As. ile verdi. Allah için her şeyi verebiliriz. Allah’ı anlayamayan, dinimizi kavrayamayan vakfetmeyi de, karşılıksız vermeyi de, hizmet etmeyi de anlayamaz. Servetlerimiz emanet midir yoksa mülkiyet midir? Emanetleri mülkiyet haline dönüştürebiliriz. Beş evden birini Allah için veriyorsam onlar benim mülküm olur. Emanet biriktirmek de mülk edinmek de kendi elimizdedir.
-Geçmişte faaliyet göstermiş dikkat çeken vakıflardan söz edecek olursak, hangilerini örnek gösterirsiniz?
Osmanlı 228 bin vakıf kurmuş. Amerika’da bu sayı 30 bin. İlk vakfın sahibi Peygamberimiz zamanında Muharrik isimli bir Yahudi’dir. Ecdadımız, Pabuç, ağma, göl, yetime annelik-babalık, azatlı kölelere sahip çıkma, leylak, meyve vakfı, yetim çeyizi tamamlama, sokak hayvanlarına ekmek veren, hastalara evinde bakım sunan, duvar yazılarını silen, israfı önleyen, çocukları sünnet ettiren, şehir estetiğini koruyan, gençlere piknik yaptıran, ilkokul hocalarına tütünü yasaklayan, fakir bekârları evlendiren, parasızlıktan okuyamayan çocuklara eğitim veren, dara düşenlerin vergisini ödeyen, kar, tenefüs, hastaları ziyaret eden, borçtan hapse girenleri kurtarma vakfı gibi pek çok vakıf kurmuştur. İslam’da ilk vakıf Peygamberimiz olarak gösteriliyor. Müzzemmil Suresi’nde peygamberimize, "Varlığını O’na vakfet" deniliyor. O günden sonra Peygamberimiz son nefesine kadar "Allah vakfı" olarak yaşamıştır. Her müslüman, malıyla, canıyla birer vakıftır. Vakıf olmayan bir saha yoktur. İnsanlar bu anlamda ikiye ayrılırlar. Birincisi vakfedenler, vakıf olanlar, adananlar. İkincisi ise aldananlardır. Dinin yaşama ve yaşatma noktasındaki tüm faaliyetlerine hizmet diyebiliriz. Karşılığını Allah’tan beklediğimiz her şey hizmettir. Allah için ne yaptın? sorusunu her dakika kendimize hatırlatmamız gerekir.
-Ribat Vakfı'nın faaliyetleri nelerdir?
Katıldığım bir davette şöyle bir cümleyle karşılaştım, “ Milletin nöbetini tutuyor musunuz? Nöbetçi uyursa milletin vay haline!” Bunu duyunca irkildim. Ribat Müslümanları ve onların değerlerini korumaktır. İnsanın ferdi ve içtimai olmak üzere iki görevi vardır. İçtimai görevleri yerine getirmek için vakıf ve dernekler birer fırsattır. Ribat, gönül hareketidir. Eğitim her zaman önceliğimiz oldu. Özel Lale Eğitim Kurumları'ndan mezun olan öğrencilerimiz her alanda her yerde hizmet ediyor. Bu, ufkumuzun geniş olduğunu gösterir. Suffe, İslam Akademisi ve Gökkuşağı Akademilerimiz var. Önceliği kendimize eleman yetiştirmek ve Kuran eğitimi vermektir. Yurtlarımız ve evlerimiz, derneklerimiz var. İnsan Hakları ve Özgürlükleri Derneği, Anadolu Aile Derneği, Çağdaş Aile Derneğimiz var. Medya alanında Ribat dergimiz faaliyetini sürdürüyor. Şimdilerde yeni bir proje gündemimizdedir. “Her mahkûma bir dergi” projesiyle ilgileniyoruz. Hayatı kuşatan radyo sloganıyla Ribat FM yayınını sürdürüyor. Yardım çalışmalarımızı iki dernek üzerinden yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi Ribat Aşevi'dir. Konya içinde de Konya dışında da talebe göre her hizmeti yerine getiren bir aşevinden bahsediyorum. Ribat Gençlik Derneği aracılığıyla gençlere yönelik çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Ribat İnsani Yardım Derneği sayesinde yurtdışı hizmetimizi sürdürüyoruz. Konya dışında da şubelerimiz bulunuyor. Ribat ailesi olarak başarı odaklı bir çalışma önceliğine sahip değiliz. Asıl olan, istikamet üzere yolda olmaktır. Zafer olacaksa da Allah’ın ikramıdır. Bütün vakıflar dernekler bizimdir, onlara sahip çıkalım.
Röportaj-M. Ali Elmacı