Peygamberlerin son halkası olan Hz. Muhammed, türedi bir peygamber olmadığı gibi (Ahkaf, 46: 9), Kur’an da “türedi” bir kitap değildir. Aksine kendinden önce indirilmiş kitapları onaylar. Bu açıdan önceki kitapların müntesipleri hakkında bilgi sahibi olmak vahyi anlama çabalarına katkı sağlayacaktır. Bu yazıda Kur’an’ın inişi öncesi ve inişi sırasında adları ön plana çıkan Hıristiyan şahsiyetleri Muhammed Âbid el-Câbiri’nin Kur’an’a Giriş adlı eserinde verilen bilgiler çerçevesinde ele alacağız. Zaman zaman başka kaynaklara da başvuracağız.
Her ne kadar Hıristiyanlar arasında teslis (Baba-Oğul-Kutsal Ruh) inancı yaygınsa da, “Âlemde her şey ve her şahıs Allah’tan ayrı birer varlıktır. Bu durumda Allah’tan başka ilah yoktur. Mesih herhangi bir zamanda yaratılmıştır.” diyen Aryus’un söylemi dikkat çekicidir. Kıpti kilisesinden Libya asıllı ve miladî 270 doğumlu Aryus resmi Hıristiyanlık tarafından sapkın görülse de İbn Kesir onu Abdullah b. Aryus olarak adlandırmaktadır (1999, VI: 301). Aryus ve taraftarlarının önemi Hz. Peygamber’in bu grubun takipçilerine önem vermesinden kaynaklanmaktadır. Bu mezhep Etyopya’da hiç eksik olmamıştır.
“İsa'nın insani kimliği ile tanrısal kimliği birbirinden ayrıdır.” dediği için bazı kaynaklarda diofizit (iki tabiatçı) olarak adlandırılan (Sivrioğlu, 2012: 69-70) Nesturius (m. 386–450), ana akım Hıristiyanlarca sapkın bulunup Arabistan’a sürüldü. Onun adı ile anılan Nasturiler Antakya’da yaşamışlardı ve Meryem’in “tanrının anası” olarak görülmesini kabul etmiyorlardı. Irak ve İran bölgelerine benimsenen ve yaygınlaşan bu mezhebe ait Nasturi Kilisesi “Batı Kilisesi” karşısında “Doğu Kilisesi” olarak müstakilleşti.
Kur’an’ın indiği dönemin hemen başında gündeme gelen Varaka b. Nevfel İbranice kitaplar kaleme alır ve İncil yazardı. Varaka’nın, Hz. Peygamber’in vahiy tecrübesini dinledikten sonra, “Şahadet ederim ki sen Allah’ın elçisisin!” dediği nakledilir (İbn İshak, 1978: 133).
Ebonistler dahil “Biz Nasarayız!” diyen gruplar tek kaynak olarak İbranice İncil’i kabul ederlerdi. Fakat resmi kilise mensupları, Matta’ya ait olan bu İncil’de büyük tahrifler olduğunu söylemektedirler.
Peygamber (s)’in çocukluk dönemine dair aktarımlardan birisi de Süryani rahip Bahira hakkındadır. O, döneminin ilimlerine vakıf bir kişidir. Hz. İsa’nın ilahlığını Hz. Meryem’in de bu ilahın annesi olduğu iddiasını inkâr ettiği için sürgün edilmiştir. Ardından Şam’ın 90 km güney doğusunda ve Şam yolu üzerinde bulunan Büsra’da bir manastır inşa etmiştir. Ârâmî dilinde “seçilmiş” manasına gelen behīrā kelimesini unvan olarak alan bu rahibin asıl adı Sergius olup kaynaklarda Abdülkays kabilesine mensup olduğu belirtilir. Zühri’ye nispet edilen bir rivayete göre ise Teyma Yahudilerinden olup sonradan Hıristiyanlığı kabul etmiştir (Fayda, IV: 486).
Câbirî’nin belirttiğine göre Necaşi aslında Habeşli yöneticilere verilen addır (2011: 70). Müslümanların Habeşistan’a hicreti ile adı gündeme gelen Necaşi kral olmadan önce taht kavgalarını sona erdirmek isteyenler tarafından daha çocuk iken köle olarak satılmış, Mekke ve Medine arasında bir süre yaşamıştır. Habeş krallığında veliaht tartışmaları yaşanınca halkı onu tekrar getirip kral yapmıştır (Câbirî, 2011: 67). Muhtemelen Necaşi, ülkesinde Aryusi mezhebine mensup piskoposları görevlendirmişti. Hz. Peygamber peygamberlik öncesinde bu piskoposlar aracılığı ile Necaşi hakkında bilgi edinmiş olabilir. Hz. Peygamber arkadaşlarını Habeşistan’a göndermeye karar verdiğinde iktidarda bulunan Necaşi karşılıklı mektuplaşmalarında gizliden gizliye Müslüman olduğunu belirtmektedir (Câbirî, 2011: 72, 73). Necaşi geçtiğimiz asırda bulunan mektubunda Rasulullah’a cevaben şöyle demektedir:
Necaşi Ashame b. Ebhar’dan Allah’ın elçisi Muhammed’e!
Senin gerçekten Allah’ın elçisi olduğuna şahadet ediyorum. Amcaoğluna ve yanındakilere bağlılığımı bildirdim ve onlar sayesinde âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslimiyetimi ifade etmiş oldum (Câbirî, 2011: 74).
Kaynakların aktardığına göre Necaşi, yedi keşiş, beş rahip ve on iki Habeşliden oluşan bir heyeti Peygamber (s)’e gönderir. Bu heyet Allah’ın ayetlerini dinler ve Müslüman olur. Müfessirler şu ayetin bu ziyaretle ilgili olduğunu ifade ederler: “Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a boyun eğerek inanırlar. Allah'ın ayetlerini az bir değere değişmezler. Onların ödülü de Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.” (Âl-i İmran, 3: 199). Bazı rivayetlere göre, bu heyetin başında gelmiş olan Necaşi daha sonra vefat ettiğinde de Peygamber (s) onun gıyabi cenaze namazını kılmıştır (Câbirî, 2011: 76-77).
***
Câbirî, Muhammed Âbid, Kur’an’a Giriş, (çev: Muhammed Coşkun), 2. bs., Mana Yay., İstanbul, 2011.
Fayda, Mustafa, “Bahîra”, İslam Ansikl., TDV Yay., İst., 1991.
İbn İshak, Muhammed (ö. 151), Siyretu İbn İshak, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1978.
İbn Kesir, Ebu’l-Fida İsmail b. Ömer (ö. 1373), Tefsiru’l-Kur'ani’l-Azim, 8 C., 2. bs., Daru Tayyibetin Li’n-Neşri ve’t-Tevzi’, Riyad, 1999.
Sivrioğlu, Töre, “Bizans Devleti’nde Kilise-Devlet Çatışmasının Toplumsal Nedenleri ve Tarafları”, Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Derg., S. 18, 2012.