Bir kızlderili ile kovboy Newyork'tan Şikako'ya kadar birlikte yolculuk etmek için anlaştılar. İlk üç gün kovboyun yaşam tarzına uyulacaktı. Dolu dizgin , ihtiyaç dışı hiçbir mola vermeden delice yol aldılar.
Seyahatin üçüncü gününde , kızılderili attından inip yolun kenarına bağdaş kurarak oturdu. Gözlerini kapatıp uzun bir süre öylece kalıca yol arkadaşı endişelndi. Omuzdan sarsarak : “İyi misin ne yapıyorsun?” diye sordu. Aldığı cevap kayda değerdi “Ruhumun, bana yetişmesini bekliyorum...”
Artık dakika hesapları, günlük programlar, ucu ucuna yetişilen etkinlikler , tadına baklamkla atıştırmak arasında geçiştirilen yemekler sadece kovboyların yaşam tarzı değil. Nedeyse tüm dünya “bindik bir alamete , gidiyoz kıyamete” senromuna yakalnmış gibi tek başımıza durduramayacağımız bir akışa kapılmış durumda.
Bu akış sadece günlük , maddi hayatımızla sınırlı kalsa yine iyi. En azından irademiz ve manevi meleklerimizle tedbir alıp bir dengeye getirebiliriz yaşantımızı. Fakat duygu ve düşünce alemimizde aynı amansız dalganın hatta tusunaminin yıkıcı gücüne maruz kalmış durumda. Devrin nimeti diyebileceğimiz iletişim kanalları mücevher kıymetindeki bilgi ve birikimleri de bir çakıl taşı gibi önününe katıp sürükleyip götürüyor anında.
Sosyal ağlarda paylaşılan hiçbir güzelliğin on beş dakikadan fazla kalıcılığı ya da tesiri yok. Böyle bir girdap içindeyken bile bazen elimize gelen bir bahar dalı gibi çekip kıyaya çıkaran nefes almamızı sağlayan insanlar mekanlar hatıralar olması ne güzel.
Geçenlerde , uzun zamandır merak ettiğim Agustus Otel bana bu kurtuluş hissiyatını yaşatan nadide mekanlardan biri olarak kapısını araladı. Hani yine kızılderili akrabalarımızın meşhur bir sözü var : “Büyük dağların bir ruhu vardır. Eğer ona saygı göstermez rahatsız edersen intikamını hiç umulmadık bir şekilde alır. Saygı gösterene ise armağanlarını bilinmedik yollarla sunar. Ruhu kirlenmemiş olan bunu apaçık görür , diğerlerinin ise ruhu duymaz..”
Gerçekten ruhu olan bazı mekanlar var. Bunu henüz binanın cephesine bakarken fark ediyorsunuz. İçeri girdiğinizde ise o ruha uyumlu bir varis iş başında ise bu duygunuzun canlı şahidini bulmuş oluyorsunuz. Bu manada Agutus Otel'in Müdürü Türker Tutar beyefendi görevli değilde , adeta otelin sahibi bir performans sergiliyor. Agustus, yüzyılı geçen macera dolu tarihinden sonra malikhanenin gerçek sahibini bulmuş sanki. Öyle bir karşılama , ağırlama ve bilgilendirme ikram ediyor konuklara ki batıda rastladığımız bir müze-ev-şato gibi eski hanedanların son torunları tarafından işletilen benzer binalarda bu kadar sıcağını bulamazsınız.
Zanedildiği gibi ismi ünlü Roma İmparatoru ile hiç ilgisi olmayan otel, 1895 yılında Hicaz Demiryolu yapımı başladığında zengin bir rum olarak tanınan Osmanlı vatandaşı Konyalı Agustus tarafından , İstasyonun'un doğu tarafında inşa ettirilmiş. Kısacası otel sahibinin adını taşıyor. Sonraki yıllarda başından geçenleri bir kahve içimi uğrayarak Türker beyden dinlemenizi tavsiye ederim. Uzaktakilerin ise internetten bulmaları mümkün.
Hangi kapısından girip hangi pencereden baksanız size bambaşka bir şeyi hatırlatan butik otelin akla getirdikleri ise ancak özetle verebilirim. Ama şunu bilmelisiniz ki her bir başlık roman olacak derinlik ve çeşitlilikte.
-İstanbul/Bağdat Demiryolu kazma, kürek, balyoz; dağlar delinerek, ovalar doldurularak kol gücüyle yapıldığı günler..
-Demiryolunun sayesinde “Batı”nın bilgini, ajanı, ihtilâlcisi kim varsa Anadolu’ya akmaya başlayıp , bu oteldeki balo salonlarında geçen çok bilinmeyenli hikayeler
- Irak’ı Osmanlı’dan koparan bayan Gertrude Bell 'in 1907 de, Konya’ya ikinci gelişinde İngiliz ordusu’nun Konya Askeri Konsül’ü binbaşı Dick Doghty Willie aşık olması ile başlayan , ucu hala orta doğuya etki eden hikayesi…
- Seferberlik günleri, asker taşıyan kara trenler, gidenler , gidenler ama dönmeyenler… Yakılan ağıtlar türküler...
- Gazi Mustafa Kemal'in biri gizli (batı cephesindeki taarrruz hazırlığı için)Konya'ya on iki kez gelişini gören duvarlar, sütunlar...
Ve daha neler , neler...
Eğer özel günlerdeki anılarınız, manası , ruhu , geçmişi olan bir mekanda kayda geçsin istiyorsanız Agustus Otel Konya'da aklınıza gelen ilk yerlerden biri olmalı derim.
Türker bey : “Otelimiz herkese, sivil toplum kuruluşlarına açık. Şirketler, okullar toplantılarını salonlarımızda yapabilirler.. İstedikleri menüyü hazırlayabiliriz. Ayrıca, düğün, nişan, yaş günü gibi özel kutlamalarda kişiye özel uygulamalrımızla müşteri memnuniyeti sağlıyoruz. Tarihi dönemlerin yemeklerini de sunabiliriz” diyor.
Ben de eğer , günlük uğraşlardan dinlemeye fırsat bulamadığınız belki de kızılderili gibi çok arkanızda bıraktığınız ruhunuzu beklemek için bir konak ararsanız ya da bir tatlı huzur istiyorsanız veya yabancı misafirlerinize beş yıldızlılarda bulamayacakları bir farklılık yaşatma arzusundaysanız Agustus'a bir uğrayın derim. Bunca özelliğine rağmen fiyatların dengi konaklama yerlerine göre çok da mütavazı kaldığını eklemem de yarar var.
Ama illa ki , ön cepheye bakan bir pencereye geçin ve ünlü veya ünsüz son yüzyılın doğulu batılı birçok simasının geçmiş olduğu o gizemli istasyona bir bakın...